Risale-i Nur müellifi Bediüzzaman Said Nursi eserlerini telif ederken doğrudan doğruya ilhamını Kur’an’dan almıştır. Risale-i Nur Kur’an’ın bu asrımıza bakan hakiki tefsiridir. Yaklaşık 7500 sayfadan, 14 ciltten oluşan Risale-i Nur Külliyatı Türkiye’de 11 farklı Latince baskısı vardır. Dünyada takriben 40 farklı dilde tercüme edilerek yayınlanan en fazla okunan eserler arasında yerini almaktadır. Risale-i Nur eserleri için merhum Bediüzzaman Said Nursi hayatında sağ iken hiçbir telif ücreti istememiş ve telif ücreti konusunda da talebelerine herhangi bir vasiyette de bulunmamıştır. Kendisinin ve talebelerinin bu konuda tek isteği yayınlayacak olanların asliyetini muhafaza etmesidir. Bu nedenle isteyen yayınevi Risale-i Nurların asliyetini muhafaza edecek şekilde neşredebilir ve çoğaltabilirler. Burada asıl olan durum Risale-i Nurların aslını muhafaza etmesi ve tahrif edilmeden neşredilmesidir. Üstadın sağ iken müjdelediği; son olarak Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından da Risale-i Nurlar neşredilerek devlet olarak tavsiye edilmesinin ve sahip çıkıldığının göstergesi olmuştur. Emeği geçenlerden Allah ebeden razı olsun.
Risale-i Nur umumun malıdır herkes neşredebilir
Mesmuatıma nazaran, şemsi ve isimlerini söylemeyi münasip bulmadığımız müellifler, Zülfıkâr’dan ve sair Risale-i Nur’dan bazı kısımları kendi namlarına neşretmelerine razıyım ve helal ediyorum ve memnun olurum. Onlar da Nurun şakirtleridirler, bu surette Nurları neşrederler. Yirmi seneden beri çoklar, hatta büyük hocalar, eserlerinde ve müellifler de Nurun meselelerinden çoklarını almışlar ve alıyorlar. Hatta değil böyle dost zatları, belki resmi makamları bulunan ve eserler yazan ve Nurların intişarlarına taraftar olmayan ve eserleri reva bulmak niyetiyle Nurun neşrine mani olanları dahi helal ediyoruz. Çünkü onların men’leri başka bir tarzda ve daha faydalı intişarına ve fütuhatına vesile oluyorlar. Ben hal-i hazıra bakmadığım için bilemiyorum; istemeyerek işittim ki, eser yazan ve Nurdan çalan resmi büyük zatlar diyorlar: "Risale-i Nur’u okuyabilirsiniz, başkasına vermeyiniz. "Güya Nurlar onların eserlerini setrettirecek. Halbuki, Nurlar, o eserlerdeki hakikatleri tasdik eder, onlara kuvvet ve revaç verir. İnşaallah bir zaman onlar resmen neşrine mecbur olacaklar. Fakat İzmirli hakimin dediği gibi, "Risale-i Nur, gizlenmiyor ve başka kitaplara benzemiyor ve temellük edilmiyor; nerede bulunursa bulunsun, `Ben Nurdan gelmişim’ der." Esasen Risale-i Nur ise, ona şakirt olmak şartıyla, herkesin kendi malı gibidir. [1]
Bu zamanda, Kur’an’ın hıfzı ile beraber, Risale-i Nur’larla hizmet etmek elzemdir
Sizlerin ümidimin pek fevkinde gayret ve faaliyetiniz, beni ahir hayatıma kadar mesrur ve müteşekkir edecek bir mahiyettedir. Bu defa mektubunuzda, "Hıfz-ı Kur’an’a çalışmak ve Risale-i Nur’u yazmak; bu zamanda hangisi takdim edilse daha iyidir?" diye sualinizin cevabı bedihîdir. Çünkü bu kâinatta ve her asırda en büyük makam Kur’an’ındır ve her harfinde, ondan, ta binler sevap bulunan Kur’an’ın hıfzı ve kıraati, her hizmete mukaddem ve müreccahtır. Fakat, Risale-i Nur dahi, o Kur’an-ı Azimüşşanın hakaik-i imaniyesinin bürhanları, hüccetleri olduğundan ve Kur’an’ın hıfz ve kıraatine vasıta ve vesile ve hakaikını tefsir ve izah olduğu cihetle, Kur’an hıfzıyla beraber ona çalışmak da elzemdir. [2]
[1] : Emirdağ Lahikası
[2] : Kastamonu Lahikası