□ Zaman şahsiyet ve enaniyet zamanı değil, cemaat zamanıdır.
□ Nurculuk bir cemiyet değildir.
□ Nurculuk bir tarikat değildir.
□ Şahs-ı manevî olan Nur Cemaati Ferîd makamına mazhardır.
□ Nur Cemaati dost, kardeş, talebe dairelerinden müteşekkildir.
□ Nur Cemaati, iç içe girmiş daireler misali, geniş bir dairedir.
□ Sıhhatli ve istikametli birlik, Nur cemaatinin esasıdır.
□ Nur cemaatinde meşveret ve istişare esastır.
Konu ile ilgili Risale-i Nur Külliyatından derlenmiş hususlar:
Bu zaman, ehl-i hakîkat için, şahsiyet ve enaniyet zamanı değil, zaman, cemaat zamanıdır. Cemaatten çıkan bir şahs-ı manevi hükmeder ve dayanabilir. Büyük bir havuza sahip olmak için bir buz parçası hükmündeki enaniyet ve şahsiyetini, o havuza atmaktır ve eritmek gerektir. Yoksa, o buz parçası erir, zayi olur; o havuzdan da istifade edilmez.
[Kastamonu Lâhikası]
Nurcular cemiyet memiyet, hususan siyasî ve dünyevî ve menf’i ve şahsî ve cemaati menfaat için teşekkül eden cemiyet ve komite değiller ve olmazlar.
[Şualar]
Hayat-ı içtimaiye-i insaniyenin hususan millet-i İslamiyenin üssü’l-esası, akrabalar içinde samimane muhabbet ve kabile ve taifeler içinde alakadarane irtibat ve İslâmiyet milliyetiyle mü’min kardeşlerine karşı manevî, muavenetkarane bir uhuvvet ve kendi cinsi ve milletine karşı fedakarane bir alaka ve hayat-ı ebediyesini kurtaran Kur’an hakîkatlerine ve naşirlerine sarsılmaz bir rabıta ve iltizam ve bağlılık gibi hayat-ı içtimaiyeyi esasiyle temin eden bu rabıtaları inkar etmekle ve şimaldeki dehşetli anarşistlik tohumunu saçan ve nesil ve milliyeti mahveden ve herkesin çocuklarını kendine alıp karabet ve milliyeti izale eden ve medeniyet-i beşeriyeyi ve hayat-ı içtimaiyeyi bütün bütün bozmaya yol açan kızıl tehlikeyi kabul etmekle ancak Nur Şakirtlerine medar-ı mesuliyet cemiyet namını verebilir.
[Şualar]
Elinizdeki bütün kitaplarım şahittirler ki, ben hakaik-ı imaniye ile meşgulüm. Hem müteaddit risalelerde yazmışım ki, "Tarikat zamanı değil, belki imanı kurtarmak zamanıdır. Tarikatsiz Cennete giden pek çok, fakat imansız Cennete girecek yok. Onun için, imana çalışmak zamanıdır" diye beyan etmişim.
[Tarihçe-i Hayat]
Yalnız, hem bu memleketi, hem âlem-i İslamı çok alakadar eden ve maddî ve manevi bu vatana ve bu millete pek çok bereket ve menfaati tahakkuk eden Risale-i Nur’u üç defa müdafaa ettiğimiz gibi tekrar aynı hakikat ile müdafaamı men edecek hiçbir sebep yok ve hiçbir kanun ve hiçbir siyaset yasak etmez ve edemez.
[Şualar]
Evet, biz bir cemiyetiz, ve öyle bir cemiyetimiz var ki, her asırda üç yüz elli milyon dahil mensupları var. Ve her gün beş defa namazla o mukaddes cemiyetin prensiplerine kemal-i hürmetle alakalarını ve hizmetlerini gösteriyorlar. Kudsi programıyla, birbirinin yardımına dualarıyla ve manevî kazançlarıyla koşuyorlar. İşte biz bu mukaddes ve muazzam cemiyetin efradındanız. Ve hususi vazifemiz de Kur’an’ın imani hakikatlerini tahkiki bir surette ehl-i imana bildirip, onları ve kendimizi idam-ı ebedîden ve daimî ve berzahi haps-i münferitten kurtarmaktır. Sair dünyevî ve siyasi ve entrikalı cemiyet ve komitelerle ve bizim medar-ı ittihamımız olan cemiyetçilik gibi asılsız ve manasız gizli cemiyetle hiçbir münasebetimiz yoktur ve tenezzül etmiyoruz.
[Şualar]
Şimdi anlıyorum ki, Gavs-ı Âzamda kutbiyet ve gavsiyetle beraber ferdiyet dahi bulunduğundan, ahir zamanda, şakirtlerinin bağlandığı Risâle-i Nur, o ferdiyet makamının mazharıdır. Bu, gizlenmeye lâyık olan bu sırr-ı azime binaen, Mekke-i Mükerremede dahi-farz-ı muhal olarak-Risâle-i Nur’un aleyhinde bir îtiraz kutb-u azamdan dahi gelse, Risâle-i Nur şakirtleri sarsılmayıp, o mübarek kutb-u azamın itirazını iltifat ve selam suretinde telakki edip, teveccühünü de kazanmak için, medar-ı itiraz noktaları o büyük üstatlarına karşı izah etmek, ellerini öpmektir.
[Kastamonu Lâhikası]
Dostun hassası ve şartı budur ki: Katiyen, Sözler’e ve envar-ı Kur’âniyeye dair olan hizmetimize ciddî taraftar olsun ve haksızlığa ve bid’alara ve dalâlete kalben taraftar olmasın, kendine de istifadeye çalışsın. Kardeşin hassası ve şartı şudur ki: Hakiki olarak Sözler’in neşrine ciddî çalışmakla beraber, beş farz namazını eda etmek, yedi kebâiri işlememektir. Talebeliğin hassası ve şartı şudur ki: Sözler’i kendi malı ve telifi gibi hissedip sahip çıksın ve en mühim vazife-i hayatiyesini onun neşir ve hizmeti bilsin.
[Mektubat]
Mümkün olduğu kadar geçici rüzgarlara ehemmiyet vermeyiniz, bakmayınız. Zaten mabeyninizde samimi tesanüt ve meşveret-i şer’iye, sizi öyle şeylerden muhafaza eder. İçinizdeki şahs-ı manevinin fıkrini, o meşveretle bildirir.
[Kastamonu Lâhikası]
Meşveret-i şer’iye ile reylerinizi teşettütten muhafaza ediniz. İhlas Risalesi’nin düsturlarını her vakit göz önünüzde bulundurunuz. Yoksa, az bir ihtilaf bu vakitte Risale-i Nur’a büyük bir zarar verebilir.
[Kastamonu Lâhikası]
Bir sonraki yazımız Risale-i Nur Talebelerinin Hususiyetleri
Allah’a emanet olunuz.