Yirminci Lem’a
Ehl-i dünya ve ehl-i dalaletin rekabetsiz ittifak etmelerinin sebepleri
□ Hilaf ehl-i nifakın lazımıdır.
□ Ehl-i gafletin ittifakı dahi hakikattarlıktan değildir.
□ Ehl-i dalaletin ittifakları zilletindendir
□ Hak ve hakikate istinat etmedikleri için, zayıf ve zelildirler.
□ Tezellül için, kuvvet almaya muhtaçtırlar.
□ Başkasının muavenet ve ittifakına samimi yapışırlar.
□ Meslekleri dalalet ise de, yine ittifakı muhafaza ederler.
□ Adeta o haksızlıkta bir hakperestlik, o dalalette bir ihlas, o dinsizlikte dinsizdarane bir taassup ve o nifakta bir vifak yaparlar ve muvaffak olurlar.
□ Ehl-i dalaletin ittifakı ulüvv-ü himmetten değildir.
□ Ehl-i dalaletin ittifakı, himmetsizlikten gelen zaaf ve aczdendir.
□ Ehl-i hidayetin rekabetkârane ihtilafı, akıbeti düşünmemekten ve kasr-ı nazardan değildir.
□ Ehl-i dalalet ise, nefsin ve hevanın tesiriyle, kör ve akıbeti görmeyen ve bir dirhem hazır lezzeti bir batman ilerideki lezzete tercih eden hissiyatın mukteziyatıyla, birbirine samimi olarak, muaccel bir menfaat ve hazır bir lezzet için şiddetli ittifak ediyorlar.
□ Dünyevi ve hazır lezzet ve menfaat etrafında aşağı, kalbsiz nefisperestler samimî ittifak ve ittihat ediyorlar.
□ Ehl-i dalaletin kuvvetli ittifakı da kuvvetlerinden değildir.
□ Ehl-i gaflet ve ehl-i dalaletin ittifakları, kalben nokta-i istinad bulmadıkları itibarıyla zaaf ve aczlerinden ileri gelmektedir.
□ Zayıflar ittifaka muhtaç oldukları için kuvvetli ittifak ederler.
□ Zayıfların cemiyeti ve şahs-ı manevisi kavi olduğu gibi, kavilerin cemiyeti ve şahs-ı manevisi ise zayıftır.
□ Ehl-i dünya, dünya işlerinde hakiki nokta-i istinadlarından gaflet ettiklerinden, zaaf ve acze düşüp, şiddetli bir surette yardımcılara ihtiyacını hisseder;
□ Ehl-i dünya, samimane, belki fedakârane ittifak ederler.
□ Haksız ehl-i dalalet ise, ittifaktaki kuvveti, aczleri vasıtasıyla hissettiklerinden, gayet mühim bir vesile-i makasıd olan ittifakı elde etmişler.
□ Ehl-i dünyanın ve ehl-i dalaletin hayat-ı dünyeviyeye ait işlerde samimane ittifakları dahi mertlikten, hamiyetten, himmetten değildir.
□ Ehl-i dünya ise, yalnız hayat-ı dünyeviyeyi düşündüklerinden, bütün hissiyatıyla ve ruh ve kalbiyle, şiddetli bir surette hayat-ı dünyeviyeye ait meselelere sarılır ve o meselede ona yardım edene kuvvetli yapışır.
□ Bir işe şiddetli hissiyatla sarılmak, batıl yolunda dahi olsa, samimi bir ihlas olduğundan, o meselede muvaffak olur ve ehl-i hakka galebe eder.
□ Ehl-i dünyanın ve ehl-i gafletin ittifakları dahi civanmertlikten ve ulüvv-ü cenaptan değildir.
□ Ehl-i gaflet ve ehl-i dalalet ise, meftun oldukları menfaatlerini kaçırmamak ve menfaat için perestiş ettikleri reislerini ve arkadaşlarını küstürmemek için, zilletlerinden ve namertliklerinden, hamiyetsizliklerinden, mutlak arkadaşlarıyla hatta deni ve hain ve muzır olsalar dahi halisane ittihad ederler.
□ Menfaat etrafında toplanan ne şekilde olursa olsun şerikleriyle samimane ittifak ederler, samimiyet neticesi olarak istifade ederler.[1]
[1] İhlas Risaleleri 20. Lem’a, Risale-i Nur Külliyatı.
Bir sonraki yazımız: İhlası kazanmanın dokuz düsturu