Yirminci Lem’a
Yirminci Lem’a, İhlas düsturlarının İslamiyet’te ve Müslümanlar arasında çok önemli bir esas olduğunu, ehl-i dünya, ehl-i gaflet, hatta ehl-i dalalet ve ehli- nifakın rekabetsiz ittifak ettikleri halde, neden ehl-i hak ve ehl-i vifak olan ashab-ı diyanet ve ehl-i ilim ve ehl-i tarikatin, rekabet edercesine ihtilaf etmelerinin sebeplerini Ayet ve Hadisler ışığında izah etmektedir.
Yirminci Lem’ada vurgulanan Ayet ve Hadisler
□ “Muhakkak ki Biz sana kitabı hak ile indirdik. İbadetini ihlas ile Ona yönelterek sadece Allah’a kulluk et. Bilin ki, şirkten ve riyadan uzak halis din Allah’a mahsustur.” Zümer Suresi, 39:2-3.
□ Benim mükâfatımı vermek ancak Allah’a aittir.” Yunus Suresi, 10:72; Hud Suresi, 11:29; Sebe’ Suresi, 34:47
□ “Peygambere düşen, ancak tebliğ etmekten ibarettir.” Nur Suresi, 24:54
“İhtilafa düşmeyin; sonra cesaretiniz kırılır, kuvvetiniz elden gider.” Enfal Suresi, 8:46.
“Birbirinizle iyilik ve takvada yardımlaşın.” Mâide Suresi, 5:2.
“Onlar boş sözlerle, çirkin davranışlarla karşılaştıkları zaman, izzet ve şereflerini muhafaza ederek oradan geçip giderler.” Furkan Suresi, 25:72.
□ “Kendileri ihtiyaç halinde olsalar bile başkalarını kendi nefislerine tercih ederler.” Haşir Suresi, 59:9
□ “İnsanlar helak oldu-alimler müstesna. Alimler de helak oldu-ilmiyle amel edenler müstesna. Amel edenler de helak oldu-ihlas sahipleri müstesna. İhlas sahiplerine gelince, onlar da pek büyük bir tehlike ile karşı karşıyadırlar.” Acluni, Keşfü’l-Hafa2:415; Gazali, İhya-i Ulumi’d-Din 3:414.
İhlasa muvaffak olmanın ve kazanmanın şartları
□ Hakperestliği nefisperestliğe tercih etmek
□ Hakkın hatırı, nefsin ve enaniyetin hatırına galip gelmesini sağlamak,
□ Nastan gelen maddi ve manevi ücretten istiğna etmek
□ Hüsnü kabul ve hüsn-ü tesir ve teveccüh-ü nası kazanmak Cenab-ı Hakk’ın vazifesi ve ihsanıdır.
□ Vazifemiz olan tebliğde dahlimizin olmadığı ve lazım da olmadığını ve onunla mükellef olmadığımızı bilmek.
□ Hediye ve sadakanın kabulünde başkasını kendine tercih etmek
□ Hizmet-i diniyenin mukabilinde gelen menfaat-i maddiyeyi istememek ve kalben talep etmemek.
□ Hizmet-i diniyenin mukabilinde nastan minnet almamak.
□ Hizmet-i diniyenin mukabilinde dünyada bir şey istenilmemeli ki, ihlas kaçmasın.
□ Ehl-i Hizmet yardıma müstehak olsa bile maişetini ve ücretini nastan istemez, belki verilir,
Fakat bu istenilmez, verildiği vakit de ‘hizmetimin ücretidir’ denilmez.
□ Mümkün olduğu kadar kanaat etmek
□ Başka ehil ve daha müstehak olanların nefsini kendi nefsine tercih etmek.
□ Şan ve şeref arzusuyla teveccüh-ü nas ise, ücret ve mükafat değildir
□ Teveccüh-ü nas ihlassızlık yüzünden gelen bir itab ve bir mücazattır.
□ Amel-i salihin hayatı ihlastır.
□ Teveccüh-ü nas ve şan ve şeref, kabir kapısına kadardır.
□ Teveccüh-ü nası arzu etmek değil, belki ondan ürkmek ve kaçmak lazımdır.
□ Samimi bir ihlas şerde dahi olsa neticesiz kalmaz.
□ İhlas ile kim ne isterse Allah verir.
□ Mezmum (kınanmış) bir haslet olan hubb-u caha temayül etmek, ihlası kaçırır, riya kapısını açar.
□ Cenab-ı Hakk'ın rızası ihlas ile kazanılır;
□ İhlas kesret-i etba’ ile ve fazla muvaffakiyetle kazanılmaz.
□ Muvaffakiyet Cenab-ı Hakkın vazife-i İlahiyeye ait olduğu için, istenilmez, belki bazen verilir.
□ Bazen bir tek kelime sebeb-i necat ve medar-ı rıza olur.
□ Kemiyetin ehemmiyeti o kadar medar-ı nazar olmamalı.
□ bazen bir tek adamın irşadı, bin adamın irşadı kadar rıza-yı İlahiye medar olur.
Hem ihlas ve hakperestlik ise, Müslümanların nereden ve kimden olursa olsun istifadelerine taraftar olmaktır.
□ Benden ders alıp sevap kazandırsınlar” düşüncesi, nefsin ve enaniyetin bir hilesidir.
□ Hüner, kesret-i etba’ ile değildir. Hüner, rıza-yı İlahiyi kazanmakladır.
□ Sen neci oluyorsun ki, böyle hırsla “Herkes beni dinlesin?” diye, vazifeni unutup vazife-i İlahiyeye karışıyorsun?
□ Kabul ettirmek, senin etrafına halkı toplamak Cenab-ı Hakkın vazifesidir.
□ Vazifeni yap, Allah’ın vazifesine karışma.
□ Hak ve hakikati dinleyen ve söyleyene sevap kazandıranlar yalnız insanlar değildir.
□ Madem çok sevap istersin; ihlası esas tut ve yalnız rıza-yı İlahiyi düşün.
□ Senin ağzından çıkan mübarek kelimelerin havadaki efradları, ihlas ile ve niyet-i sadıka ile hayatlansın, canlansın, hadsiz zi-şuurun kulaklarına gidip onları nurlandırsın, sana da sevap kazandırsın.
□ “El-hubbufillah” sırrıyla, tarik-i hakta gidenlere refakatle iftihar etmek ve arkalarından gitmek ve imamlık şerefini onlara bırakmak.
□ Hak yolunda kim olursa olsun kendinden daha iyi olduğunun ihtimaliyle enaniyetinden vazgeçip ihlası kazanmak
□ ihlasla bir dirhem amel, ihlassız batmanlarla amellere racih olduğunu bilmekle ve tabiiyeti dahi, sebeb-i mesuliyet ve hatarlı olan metbuiyete tercih etmekle o marazdan kurtulmak.
□ Kemal-ı zaaf ve acz ile, o ehl-i hakkın kafilesine fedakârane, samimane iltihak etmektir, şahsiyetini unutmakla riya ve tasannudan kurtulup ihlası elde etmek.
□ Bu müthiş maraz-ı ihtilafa karşı birbirinizin kusurunu görmeyerek, yekdiğerinizin ayıbına karşı gözünüzü yumunuz.
□ Harici düşmanın hücumunda dahili münakaşatı terk etmek.
□ Ehl-i hakkı sukuttan ve zilletten kurtarmayı en birinci ve en mühim bir vazife-i uhreviye telakki etmek.
□ Uhuvvet, muhabbet ve teavünü yapıp, bütün hissiyatınızla, ehl-i dünyadan daha şiddetli bir surette meslektaşlarınızla ve dindaşlarınızla ittifak ediniz, yani, ihtilafa düşmeyiniz.
□ Böyle küçük meseleler için kıymettar vaktimi sarf etmektense, o çok kıymetli vaktimi zikir ve fikir gibi kıymettar şeylere sarf edeceğim’ deyip çekilerek ittifakı zayıflaştırmayınız.
□ Madem liveçhillahtır, o işin küçüğüne, büyüğüne, kıymetli ve kıymetsizliğine bakılmaz.
□ İhlas ve rıza-yı İlahi yolunda zerre, yıldız gibi olur.
□ Vesilenin mahiyetine bakılmaz, neticesine bakılır.
□ Madem neticesi rıza-yı İlahidir ve mayası ihlastır; o küçük değildir, büyüktür.
□ Nefsini ittiham etmek ve nefsine değil, daima karşısındaki meslektaşına taraftar olmak.[1]
[1] İhlas Risaleleri 20. Lem’a, Risale-i Nur Külliyatı.
Bir sonraki yazımız: İhlası kaybetmenin zararları