Büyüklerimiz demiş ki; "Birlikten doğar kuvvet."
Peki insan birlik olmadan da tek başına kuvvet ve güç sahibi olabilir mi? Birçok insan bu soruya "ben kendi kendime yeterim, her ihtiyacımı kendim karşılayabilirim, kimseye bir muhtaçlığım yok." şeklinde cevap verecektir.
Hatta insanoğlu ekmek parasını bile ‘kimseye muhtaç kalmama’ içgüdüsü ile kazanmak ister. Çocuklarına ayakları üzerinde durması, kendi parasını kazanması ve kimseye ihtiyaç duymaması için emek verir ve telkinlerde bulunur.
Bu düşünce sistemindeki yanılgı: Birey olmanın verdiği özgüven çerçevesinde insanları yavaş yavaş birey-selleştirmesidir. Halbuki birey olmak başka bireyselleşmek başkadır. Birey olmak ‘hayatın getirdiği sorumlulukları fark edip doğru adımlar atabilmek iken’; bireyselleşmek ‘kişisel ihtiyaçları karşılarken hayatla ve insanlarla olan bağı koparmaktır.’ Peki insan neden birey olmak yerine bireyselleşmeyi tercih eder? Cevabı bu ayette olsa gerek;
Hayır! Gerçek şu ki insan, kendini kendine yeterli gördüğü için çizgiyi aşar. (Alak, 6-7)
Kendi kendimize yeterli görmeye ve kimseye ihtiyaç duymamaya olan meylimiz fazla. Bu da bizleri bencillik, kibir, duyarsızlık tehlikesine sürüklemektedir. Nitekim gerçek şu ki yardımlaşma, istişare ve karşılıklı ihtiyaç gidermenin yasalarla sabit kılındığı dünyada kibre düşüp çağrılara kulak tıkarsak:
“Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nuh, gemiden uzakta bulunan oğluna: 'Yavrucuğum! (Sen de) bizimle beraber bin, kâfirlerle beraber olma!' diye seslendi."
"Oğlu: 'Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım.' dedi.
(Nuh): 'Bugün Allah'ın emrinden (azabından), merhamet sahibi Allah'tan başka koruyacak kimse yoktur.' dedi.
Aralarına dalga girdi, böylece o da boğulanlardan oldu." (Hud, 42-43)
… Nuh peygamberin oğlu gibi tufanda boğulanlardan oluruz. Çünkü o kendi muhtaçlığına, acizliğine, güçsüzlüğüne kördü. Büyük tufanda onu Allah’tan başka koruyacak kimsenin olmayışına kördü. Babasının kurtuluş için vesile kılınmasına kördü. Bu yüzden en yakınından gelen çağrıyı reddetti. Yani helak olmasının sorumlusu kendisiydi. Çünkü birlik olmak yerine bireysel olmayı tercih ederek kibre düştü..
Bu noktada kainatla önemli bir alışverişimiz olduğunu idrak etmeliyiz. Hayatta kalabilmek için oksijen aldığımız gibi onu karbondioksit olarak geri vermemiz gerekir. Nefes, en önemli ihtiyacımızdır ve bu ihtiyacımızı takas ederek hayatta kalırız. Gıda ihtiyacımızı karşılamak için bitkiler sebzeler yetiştirir tohumlar ekeriz. Sabırla bekler güneş sıcaklığını, yağmur nemini alması ve rüzgarlarla güçlenebilmesi için takip ederiz. Gün gelir mahsulleri topladığımızda onlardan istifade ederiz. Pazar ve market ihtiyacımızı karşılayabilmek için önce bedelini öder sonra da ihtiyacımızı temin ederiz. İşe yeni başlamış bir çırak veya stajyer isek mesleği erbabından öğrenebilmek için emek-zaman-kaynak ortaya koyar ve maksimum kapasite ile çalışırız. Bir zaman sonra yetkinlik kazanır ve yeni insanlar yetiştiririz.
Bu örneklerde açıklandığı gibi farkında olsa da olmasa da hayatın sunduğu imkanlarla her an alışveriş ve takas halindedir insanoğlu. Verdiğini alır; aldığını verir.. Bu dengenin sağlıklı devam edebilmesi ve işleyişin durmaması için bireyselleşmeden, birlik halinde yola devam edilmelidir.
Bireyselleşen insan hayatın doğal işleyişiyle olan bağlarını keser ve böylece beslendiği kaynaklardan yoksun kalır. Kan akışı olmayan bir parmak nasıl kangren oluyorsa, güneşten yağmurdan beslenemeyen bir bitki nasıl ki kuruyor ve ölüyorsa, kırmızı kan hücreleri ve demir elementi ile beslenemeyen beden nasıl ki solgun, enerjisiz ve bitik oluyorsa, deniz ve akarsulardan su transferine sahip olamayan göletler nasıl ki suyunu çekip kirleniyorsa; modern dünyada yavaş yavaş bireyselleşen insan da beslendiği kaynakları yok ederek kendini çürütüyor, kurutuyor demektir.
Peki bireyselleşen insanın işaretleri nelerdir?
Hz. Nuh’un oğlu gibi yardım almayı reddetmesi; yardım etmeye karşı da duyarsız olması, kibrinden ötürü kendi imkanlarını başkalarından üstün görmesi, zarara bile bile adım atması, ihtiyaçlarını karşılarken çevresindeki insanların ihtiyaçlarına umursamaz olması, kurduğu güvenli alanın dışına çıkmaması ve bu alana da müdahale ettirmemesi (bu konuya ‘Dünyaya Hoş Geldin!’ İsimli yazımda bahsettim.) Ekip çalışmalarından ve insan ilişkilerinden kendini soyutlaması..
Bir tehlike noktası da şudur ki, bireyselleşen insan şeytana daha kolay malzeme olur. Çünkü o (şeytan) insanı yalnızlaştırarak önce kendine sonra hayata en son da yaratıcısına küstürmek ister. Böylece tuzağına düşürdüğü insanı daha kolay idare eder ve oynatır. Boşuna dememiş bilir kişiler: ‘Yalnızlık Allah’a mahsustur.‘ Çünkü Ehad olan, Samed olan O’dur.. İnsan ise muhtaçlıklarla donatılmıştır..