Aynı cinsin aynı cinse olan düşkünlüğü; benzerin benzerle olan muazzam bir ilişkisi vardır. Bu hayatın değişmez bir ilkesidir: "Aynı cins aynı cinsi çeker."
Nasıl ki bedenimiz topraktan yaratıldı bu yüzden hücrelerimizin en çok ihtiyaç duyduğu besinler toprakta yetişenlerdir. Bedenimize en uyumlu besinler; Tahıllar, meyveler, sebzeler, buğday ve bakliyat gibi toprakla yoğrulmuş olanlardır. İpeksi, yumuşak ve hava almaya meyilli tenimiz, kendine en benzer olan kumaş cinsi ile rahat eder yani pamuk, ipek, keten gibi doğal kumaşlar deri yapımıza en benzer olan kumaşlardır. Somutta olduğu gibi insan ilişkilerinde de durum bundan farksız değildir.
Bir insan nasılsa kendi gibi olana meyleder. Nasıl bir kaliteye sahipse o kalitede insanlarla dost olur, yakınlaşır. Kumaşında "iyilik" kodlu ise iyilerle bir araya gelir ve iyilik için seferber olur. Kumaşında "kötülük" varsa kötülere bulaşır, kötülük için mücadele eder. Kendisi "bilge" bir kişilik yapısına sahipse kendi gibi araştırmayı, öğrenmeyi, okumayı ve yazmayı seven insanlarla münasebet kurmak ve onlara yoldaşlık yapmak ister. Tam zıttında dedikodu yapan, anlık yaşayan ve boş uğraşlar peşinde olan insanlarla bu kişiler aralarında muazzam bir itim gücü oluşur. Çünkü aralarındaki cins, kumaş, hamur başkadır.
Yani insan her daim kendi gibi olana ihtiyaç duyar, tüm hücreleriyle insan kendine benzer olanla bir araya gelmek ister. Kainattaki tüm arayışı, mücadelesi, gayreti bunun içindir insanoğlunun. Bu yüzdendir ki insanın kendi gibi olmayanlarla olan birlikteliği uzun süreli ve kalıcı olmaz, muhakkak bir noktada ayrışma gerçekleşir.
Birbirine benzer insanların birlikte olmasının nedeni ise karşılıklı motive olmaları, aynı gayeye, aynı duygulara, aynı hislere, amaçlara ve enerjilere sahip olmalarından ötürüdür. Birbirlerinden etkilenir ve birbirlerini etkilerler çünkü karşılarında kendilerinden bir parça görürler. Aslında işin özüne baktığımızda o kişide "kendilerini’ görürler. Bu noktada Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) dediği gibi "insan insana aynalık vazifesi görür." Bu aynalık, alışveriş, etkileşim bir ömür devam eder ki karşılıklı ihtiyaçlar giderilebilsin.
O zaman değerlendireceğimiz ilk şey şu olmalı; ben kimlere aynalık vazifesi görüyorum? Kimler bana aynalık vazifesi görüyor? Kimlerden etkileniyorum ve kimleri etkiliyorum? Kimlerle ortak paylaşımlar içerisindeyim, kimlerle benzer hedeflere sahibim, kimlerle uzun soluklu ilişkiler kurabiliyorken kimlerle ilişkilerim bitme noktasına geliyor? Benzediğim ve benzetildiğim insanlar kimler?
Bu soruların sağlıklı cevaplarını bulabilirsek hayattaki rolümüzü anlama yolunda kıymetli bir adım atmış oluruz. Çünkü her insanın bir değeri, manevi bir kimliği, düzene ve sisteme iyi veya kötü bir hizmeti var. Hizmetimizin ne ifade ettiğini bilmek için de kainatla olan alışverişimizi bilmek gerekir. Safımızı, rengimizi, hayat düstur ve duruşumuzu bilmek ve buna uyumlu olanlarla bir araya gelmek kıymetlidir. Neden mi? Ayette de dediği gibi; İyilik ve kötülük bir olmaz, iyiler iyilere yaraşır kötüler de kötülere..