Hayat Boyu Öğrenme Serüveninde Toplumsallaşma Merkezleri (Okullar) Açılıyor..

Gaye Kağan

İnsanı diğer canlılardan farklı ve değerli kılan eşsiz bir özelliği vardır. O da; öğrenme ve öğrenerek gelişme kapasitesine sahip olmasıdır. İnsanın öğrenme yolculuğu hayat boyu devam eder. “Beşikten mezara kadar öğrenme” kavramındaki gibi; öğrenme okulla sınırlı olmadığında, bireyin yetenek, bilgi ve becerilerini yaşam boyu geliştirir.

Öğrenme yolculuğundaki en önemli basamaklardan biri olan okul hayatı için bu hafta yeni bir akademik dönem başlıyor. Okula ilk başlayan çocuklar için olan okula uyum haftasını geride bıraktığımız bir haftadan sonra her dönemdeki çocuklar, ebeveynleri ve öğretmenler ile yeni bir akademik yılın açılışı yapılıyor. Akademik hayatın ilk dönemleri her zaman daha bir ehemmiyet kazanır. İlk-okul; çocuğun sosyalleşme sürecindeki ilk temel resmi kurumdur. Toplumun bir bireyi olduğunu fark ettiği ilk toplumsallaşma merkezine adımıdır. Okula başlamak çocuk için, yabancı olduğu yeni bir ortama adım atmaktır. Ve bugüne kadar hep ailenin gözetiminde olan çocuk; farklı bir takım kuralların olduğu bu ortama bu kez başkalarının gözetiminde katılım sağlayacaktır. Bu durum her çocukta farklı tutum ve davranışlara neden olabilir. Öte yandan okulda “ayrılma anksiyetesi” olarak tanımlanan çocuğun okulda anne-babadan ayrılıp sınıfa girmekte zorlandığı, ağladığı durumlar ise bir adaptasyon / uyum sürecinin parçasıdır. Bu uyum sürecindeki bu tip davranımlar aslında olağan kabul edilmeli. Çünkü adaptasyon süreçleri; kaygı, korku gibi duygularımızı tetikler, bunları ifade etmemiz ise oldukça olağandır. Çocukta kendi dilinde kendi söyleminde çoğunlukla bunu ağlayarak gösterir. Bu durumla baş edebilmede anne-babalarda zorlanabilir.

Çocukların uyum süreci içinde anne-babaların rolü de önemlidir. Ebeveynler çocukların özdeşim modelidir. Okula başlayan çocuklar özdeşim modeli olarak anne-babasını gördüğünde ebeveynlerinin kaygı ve korkularını da taşıyabilirler. Okullar başladığında da pek çok anne-babada aşırı heyecan durumunu görebiliriz. “Acaba çocuğum ne yapacak?”, “Başarılı olabilecek mi?” gibi sorularla okula başlama süreci onlarda da bir takım kaygı ve korku oluşturabilir. İşte bu durumlarda bir yetişkin olarak ebeveynler kendi kaygı ve korkularını ne kadar duyar ve anlarsa çocuklar da onlarla özdeşim kurarak kaygı ve korkuları gösterildiğinde daha kolay sakinleşebilirler. Özdeşim modeli olarak ebeveynler okula başlayan çocuklarıyla ne kadar gurur duyar ve bunu onlara davranışlarıyla yansıtabilirse çocuklar da okul ortamında o kadar kendi bireyselliklerini gerçekleştirebilirler. Ve başarı dediğimiz durum da tam da böyle başlar. Çünkü başarı insanın potansiyelini hayata yansıtmasıdır. Çocuklar ise; kendilerini destekleyen, kabul eden, takdir eden ve her durumda yanlarında olan bir aile ile potansiyellerini açığa çıkarabilirler. Ebeveynlere düşen en temel vazife budur! Bu görevi de okul süreçlerinde kendi beklentilerini çocuğa yansıtmadıklarında daha kolay yapabilirler.

Okulda başarılı olan çocuk kendi potansiyelini gerçekleştirebilen çocuktur. Çocuğun kendi potansiyelini gerçekleştirmesi de; kendi temel özelliklerini keşfedip hayata yansıtmasında saklıdır. Bu temeli de aile ortamında ebeveyn tutumlarından öğrenerek okula yansıtır. Bunun için hem aile hem de okulda öğrenmesine izin verilmesi gereken ana unsurlar şunlardır:

  • Çocuğun yatkın olan beceri ve yeteneklerini sergilemesini desteklemek,
  • Her işin bir zorluğu olabileceği öğrenmesi adına zorluk ve zahmetli durumlarda baş etmesini sağlamak adına çaba ve emek göstermesine izin vermek,
  • İnsan ilişkilerinde ne olursa olsun iyi olması, iyiyi tercih etmesine teşvik edilmesi.

Okullar çocukların ana vatanlarından toplumsallaşma merkezlerine adım attıkları yerdir. Ana vatanları çocuklukları; ilk toplumsallaşma merkezleri ise okullardır. Çocukların topluma kazandırılacak bir birey olabilmeleri için en temel koşul ise; onları yontulacak bir odun değil, büyüyüp yetişerek bir ağaç olacak fidanlar olarak görmektir. Onlara nasıl bir ortam sağlarsanız ona göre gelişecektir. Sevgili merhum Doğan Cüceloğlu hocam bu konuyu metaforik aktarımla çok güzel özetler;

“Her çocuk başarı potansiyeli ile doğar. Evet, yanlış okumadınız, her çocuk. Sizin çocuğunuz başarı potansiyeli ile doğdu. Elinize bir meşe palamudu aldığınızı düşünün; avucunuzdaki palamutta gür bir meşe ağacı olma potansiyeli var. Geliştirici uygun ortamda zaman içinde palamut gür, ortam uygun değilse, cılız bir ağaç olur. Ortam gelişime hiç uygun değilse, meşe palamudu zaman içinde bozulur, çürür yok olur gider. Aynı bir meşe palamudu gibi, çocuğunuz da muhteşem bir potansiyel olarak doğdu.”

Eğitim ve öğrenim hayatı; okul çağı içerisine hapsedilmeyecek kadar kıymetlidir. Okullar bunlar için önemli bir yer olsa da öğrenmenin okul dışında da süreklilik kazanması; “beşikten mezara öğrenme” yolculuğuna odaklanılması çocukların hayat başarısını arttıracaktır. Bireylerin yaşam kalitelerini arttıran en temel faktörlerde; hayat boyu öğrenme sürecinde olmaktır.

Yeni Okul Dönemi Başlarken Ebeveynlere Önemli İpuçları:

  • Çocuklarımız bizim geçmişte gerçekleştiremediklerimizi gerçekleştirecek parçalarımız değildir. Onlar bahçenizdeki en kıymetli fidanlarınız. Onlara bahçenizin en güzel, en gür açacak ortamı verin, bırakın onlar orada yeşererek büyüsün.
  • Çocuklarınızı sadece akademik başarıya yöneltmeyin! Sadece okul başarısı odaklı bir yaklaşım çocuğunuzun hayat başarısına engel olur! Çocuklarınıza evde, mahallede, tabiatın içinde her yerde öğrenmeyi ve gelişmeyi gösterin. Her yerde iyi bir insan olmalarını takdir ederek öğretin.
  • Çocuklarınızın çocuk olmalarına, çocukluklarını yaşamalarına izin verin, ortam hazırlayın. Bol bol oynasınlar; çocuklar için en iyi öğrenme yolu oynayarak öğrenmedir.
  • Çocuklarınızı diğer çocuklarla ya da kardeşleriyle asla kıyaslamayın! Her çocuğun gelişim ve öğrenme süreci kendine has ve biriciktir. Çocuğun diğerleri ile kıyaslanması kişilik gelişimini olumsuz etkiler.
  • Çocuklarınıza verebileceğiniz en kıymetli şey; onlarla vakit geçirmektir. Çocuğun gelişim ve öğrenme sürecini destekleyen en önemli etken anne-babası tarafından dinlenilmesidir. Çocuklarınızla sohbet edin, onlara sorular sorarak anlamaya, tanımaya çalışın. Kendilerini tanıma ve ifade edebilme becerilerini sizlerle yaptıkları sohbetler geliştirecektir.

Uzman Klinik Psikolog
Gaye Kağan

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.