Bir sabah bir haber alıyorsunuz. Dehşeti içinizi parçalıyor, aklınız hafsalanız almıyor, uzaktan haberler, sosyal medya ile duyduklarınızın, gördüklerinin dehşeti ile yüreğiniz dağlanıyor. Elinizden gelen bir şey yok ya da çok sınırlı.. Bir yanda hayat duruyor, öteki yanda hayat devam ediyor.. Hayatın devam ettiği noktada sorguluyorsunuz ‘ben ne yapıyorum?’ diye..
İşte 6 Şubat 2023 sabahına tüm dünya Türkiye’deki şiddetli deprem felaketiyle uyandı. Birkaç ülkenin yüz ölçümü büyüklüğündeki 10 şehrimizin çoğu bu büyük deprem nedeniyle neredeyse yok olmuştu. 81 ili olan bir ülkenin 11 ili etkilendi olarak açıklandı sonrasında.. “Yüzyılın Felaketi” olarak tanımlandı. Depremi yaşayanlar adeta bir kıyamet filminin içinden geçer gibi yaşadılar.. Felaketi bu kadar büyük etki ile yaşasalarda etkisinin büyüklüğünün farkında değillerdi, çaresizce yardımı, duyulmayı beklediler.. Öte yandan orada ailesi, tanıdıkları, sevdikleri olanların korkusu, haber alma telaşesi de ayrı başka bir zorluktu..
Afetlerin sık görüldüğü ülke vatandaşı, afet/travma terapisti olarak ve son 5 yıl içinde deprem, sel, orman yangınları, virüs salgını, kazalar gibi pek çok afette sahada insanlarla çalışan bir uzman olarak ‘Nerede bir can ölse, oralı olur yüreğim.’ sözüyle yaşardım her felaketi. Bu felaketle ise hiç bu kadar acıyı derinden hissetmediğimi fark ettim. Hayatımda ilk defa kendimi toparlamakta zorlandığım, kalbimin acıdığı bir felaketle karşılaştım. Olanları kendime, çevreme izah etmekte tıkandım. Bu acıyı anlatmaya belki kelimelerin kifayetsiz kalacak. Ancak bu süreci, içinden geçtiğimiz son bir ayda yaşadıklarımızı unutmamak için yazmalıyız. Ben bugün hem bir felaketin sonrasındaki acıları unutmamak için hem de bu büyük felaketin açtığı yaraları birlikte sarmak adına yazıyorum.. Yazıyorum çünkü azaltamadığımız acılarımızla taşıma kapasitemizi arttırarak başedebiliriz.
Yaşadığımız bu felaket sadece bir toplumu değil tüm dünyayı etkileyen olağanüstü bir durum, bir afetti. 45.000’in üzerinde can kaybının olduğu, pek çok insanımızın yakınlarını, evini, yurdunu kaybettiği büyük bir kayıp sonrası ülkece bu büyük yıkımın ardından, böylesi büyük bir cenazenin ev sahibi sıfatıyla YAS’tayız. Bu yas bu topraklarda yaşayan tüm canlıların yas’ı.. 7’den 77’ye herkesi etkileyen bu yas sürecinde kimimiz ağlayarak, kimimiz hissizleşerek, kimimiz hayata devam etmenin verdiği ağırlık hissiyle, kimimiz korku ve kaygıyla, kimimiz kendi kabuğuna çekilerek, kimimiz koşturup seferber olarak, kimimiz ise hiçbir şey olmamış gibi duyarsız bir tepki ile devam edecek. Duyarsız görünen, etkilenmediğini düşündüğümüz kişiler bile aslında o acıyla baş etmekte zorlandıkları için bu şekilde bir savunma mekanizmasına geçmektedirler. Herkes bir şekilde bu acıyla baş edebilmek adına bir savunma mekanizmasını devreye sokuyor. Bu yara, bu iz ancak içinizde yarattığı acıyı, acının etkilerini yaşamaya izin verdiğinizde baş edilir olur. O yüzden acılarınızı bastırmayın, bastırdığınız duyguların esiri olursunuz.
Peki nedir bu yaşadıklarımız!? İçinden geçtiğimiz bu zor süreçler bir toplumsal travma. Toplumsal travma; aniden yaşanan yıkıcı bir olay sonrasında kayıp, fiziksel ve psikolojik hasara ve acıya neden olan felaketin toplumun büyük bir kısmını etkileyen durumdur. Toplumsal travmalardan etkilenen kişiler birincil ve ikincil travmatize olan grup olarak ikiye ayrılır. Doğrudan olayı yaşayanlar birinci dereceden travmatize olan grup olurken, olayı yaşayanlardan dinleyerek, kurtararak tanık olan ve izleyen kişilerde ikincil derecede travmatize olan gruptur. Her ikisi de travmatize olma belirtileri gösterebilir. Yapılan bir araştırmada toplumsal travma sonrasında travmadan etkilenen grubun %12’lik orandaki bir grup Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) tanısı almaktadır. Yani toplumsal travmalara maruz kalan her birey psikolojik rahatsızlığa yakalanmıyor. Bunun nedeni insan organizması travmaları aşmak üzerine bir donanıma sahiptir. İnsan organizması her olayı işlemleyerek elekten geçirir. Travma; yani yaşanan zorluklar, felaketler olay esnasında işlemlenmese de sonrasında insan, yaşam içinde kullandığı kaynaklar ile o zor yaşantıları işlemleyerek aşabilir. Bazı işlemlenemeyen zor yaşantılar travma sonrası psikolojik rahatsızlıklara neden olabilir. Yaşadığımız travmalar hem bedensel açıdan hem de sinir sistemi açısından bizi olumsuz etkileyebilir. Bu etki ile uykusuzluk, tetikte olmak, gerginlik, öfkelenme, ağlama, çökkünlük, dikkat dağınıklığı, unutkanlık gibi ruhsal, fiziksel ve zihinsel belirtiler beklendik etkilerdir. Bu anormal bir durum sonrasında verilen anormal bir tepki olarak olması gereken bir durumdur. Yani travmatize olduğumuz bir olay sonrasında acıya karşı verilen olumsuz görünen her tepki aslında olması gereken bir süreçtir. Bu tepkilerle travmatize olayın ruh, beden ve zihinde işlemlemesine sağlar. Travmatize olay sonrasında verilen/alınan psikolojik ve sosyal destekler travmatize olan bireylerin olayın etkisinde çıkmasına yardımcı olur. İnsan organizması yaşadığı zorlu deneyimlerden sonra hayatta kalabilmek adına yeniden açığa çıkabilecek zorluklara karşı yeniden travmatize olmamak yeni gelişebilecek zorluklara karşı önlem almak amaçlı dış dünyaya duvarlar örerek kendini normal yaşam ve işleyişe kapatabilir. Bunlar hayatta kalmanın doğal tepkileridir. Travma olayları aslında toleransımızı zorlayan deneyimler olsa da, aslında bedenimizin, ruhumuzun ve zihnimizin tolerans gelişmesini sağlar. Yaşadığımız zorlu yaşantılar sonrasında duygularımızı takip edebilme, duyguyu yaşayabilme kapasitemizi geliştirir. Acı duygularımızın arasında yaşanması en güç duygulardan biridir. İnsan acının içinden kaçmaya çalışır. Acı ancak içinden geçtiğinde etkisi geçen bir duygudur. İçinden geçebildiğimiz her duygu ruhsal kapasite ve gücümüzü artırır. Acı çeken birey varoluşunun anlamı ve sorumluluk duygusunu bulmaya çalışır. Acı deneyimler daha büyük bir anlam çıkarmaya aracılık etmediği sürece yaşama istemini oluşturmaya yetmemektedir. Bu varoluşçunun ana maddesidir: Yaşamak acı çekmektir, yaşamı sürdürmek de çekilen acıdan bir anlam bulmaktır. Çünkü yaşamak bir anlam arayışıdır. İnsan, bu dünyada en temelde ‘ben kimim’, ‘nereden geldim, nereye gidiyorum’u sorgulayan anlamsal bir varlıktır. Anlamı bulamadığımızda kayboluruz. Varoluşçu psikoloji yaklaşımında Anlam Yoluyla Terapi (Logoterapi) ekolünün kurucusu olan psikiyatrist Dr. Frankl insanın içinde bulunduğu zor durumu aşma ve yol gösterici uygun bir gerçeği keşfetme becerisinin acı deneyimlerin aracılığıyla kazanıldığı savını öne sürmüştür. İçinden geçtiğimiz bu acı deneyimin herkesteki acı yoğunluğu farklı. Herkesin kendine has biricik olan hayatının anlamını anlamasında bir aracılık oluşturacağı kesin. O nedenle içinden geçtiğimiz bu döngüde bir durup arkanıza yaslanın ve kendi kendinize kalarak aşağıdaki soruları kendinize sorun:
- Neler yaşandı?
- Bu yaşantı bende neler hissettirdi?
- Bedenim ne tepki verdi?
- Ruhum ne hissetti?
- Zihnim ne ile meşguldü?
Ve bu sorularla kendinize dönüp gözlemlemenin akabininde şunu sorun kendinize:
- Bu hayattan ne istiyorum?
- Bu acı bana ne öğretmek istiyor olabilir?
Sonrasına bu acıyı yardım ederek, üzülerek, kederinizi paylaşarak bir şekilde yası, acıyı yaşamanıza izin verin. Gelen acıyı, korkuyu, kaygıyı kabul edin.
Son olarak bu zor döngüden geçerken ruh ve beden sağlığını korumaya yönelik önerileri aşağıda paylaşmak isterim:
- YASI YAŞAMANIZA İZİN VERİN: Yas sürecindeki geleneksel kutsal davranışlar, alışkanlıkları anımsayın. Yas ritüelleri yası yaşamamıza aracılık etmede önemli bir araçtır. Yası yaşarken hayatın yavaşlamasına, gerekirse durmasına izin verin. Bedeninizi dinleyin, duygularınızı fark edin, kaygı, korku ve acı veren duygularınızı yaşamaya izin verin.
- BESLENME VE UYKU DÜZENİNİZE DİKKAT EDİN: Zor dönemlerde uyku düzeni bozulabilir, yemek-içmekte zorlanabiliriz. Yaşanan felaket hayatın akışında kalmayı reddedebilir olsa da temel ihtiyacınız olan uykunuzu günde en az 6-7 saat almaya ve yemek yemeye özen gösterin.
- HAREKET EDİN: Travmatize olduğunda en çok beden etkilenir, zor yaşantılar bedende kasılma, gerginlik, kilitlenme ya da çeşitli olumsuz etkiler oluşturabilir. Hareket ettiğiniz işlerle uğraşmaya (evde temizlik yapmak, çamaşır asmak, kaldırmak da dahil) çalışın. Yürüyüş yapmayı deneyin. Pilates, spor gibi aktiviteleri deneyimleyebilirsiniz. Bedeninizi gevşeten destekleri de alabilirsiniz. İnsan organizması hareket etme üzerine programlanmıştır. Ve hareket etme bedende biriken olumsuz enerjinin dışarı akması ve bedenin rahatlamasına aracılık eder.
- SOSYAL İLİŞKİLER VE DAYANIŞMA: Sosyal bir varlık olan insan için sosyalleşme bir ihtiyaçtır. Zor dönemlerde sosyal grupların içinde olmak, yakın çevre ile iletişimi arttırmanın iyileştirici bir etkisi vardır. Aileniz, arkadaşlarınız, komşularınızla v.d. ile bir araya gelin.
- DÜNYA İLE TEMAS KURUN: Afetler dünya ile kurduğumuz bağda kırılma oluşturabilir. Yaşamın içinde olduğumuzu ve bizi hayata anlamsal bağlayan en önemli şey tabiattır. Tabiat ile temas edin. Dünyayı paylaştığımız diğer canlılar hayvanlar, bitkiler ile temas edin. Doğadaki hava, su ve toprakla temas edin, 5 duyunuzla görerek, duyarak, koklayarak, tadarak, dokunarak bulunduğunuz andaki ve yeryüzündeki güzellikleri fark edin. Nefes alın verin. Nefesle hayatla kurduğunuz bağı fark edin.
- MEDYAYI KONTROLLÜ KULLANIN: İçinde bulunduğumuz dönemde olumsuz etki oluşturan ve afet bölgesinde direk görüntülerin olduğu haberler travmatize eden ikincil bir unsurdur. Bu nedenle haberleri sürekli olarak takip etmeyin! Ara vererek takip edin. Sosyal medyada olumsuz paylaşımlara sürekli olarak kendinizi maruz bırakmayın. Sizi olumsuz etkilemeyecek ölçüyü belirleyin.
- YAZMANIN İYİLEŞTİRİCİ GÜCÜNÜ KULLANIN: Elle yazı yazmanın ruha iyileştirici bir etkisi olduğunu araştırmalar göstermektedir. Kalem, kağıt alın ve içinizden ne geliyorsa kağıda dökün. Yaşadıklarınızı yazın. Yazı çalışması olarak yukarıda paylaştığım, sizi kendinize döndüren soruları yazarak da çalışabilirsiniz.
- BAŞ ETMEKTE ZORLANDIĞINIZDA DESTEK ALMAKTA ÇEKİNMEYİN: Yukarıdaki maddeleri gerçekleştiremiyorsanız, gerçekleştirseniz bile kendinizi kötü hissediyorsanız profesyonel desteğe başvurmaktan kaçınmayın. İyi bir travma terapisti yaşadığınız durumu değerlendirerek içinden geçtiğiniz döngüdeki ihtiyacına göre size sağlıklı bir yönlendirmeye aracılık edebilir.
Acı deneyimlerle birlikte yaralarımızı iyileştirerek büyüyebilmemiz temennisiyle…
Gaye Kağan
Uzman Klinik Psikolog
06.03.2023