Şu Kainat-ı Kebirin bağrında gül gibi yetişen İslamiyet davası tüm müslümanların omzuna alması gereken ama herkesin de harcı olmayan mukaddes bir davadır. Mülevves zihinli ve fikirleri pas tutmuş insanların omuzları bu davayı kaldırmaya güç yetiremez. Çünkü onlar ancak inkar ve sorumsuzluklarıyla yükten kurtulduklarını zannederken hakikatte en ağır bir yükün ve vebalin altında ezileceklerdir.
Gözümüzün önünde bilmüşahede vicdanı ölmüş ve kalbi sönmüş insanlar çıkıp Filistin benim davam değil diye maval okuyorlar.
Ey fahre meftun, şöhrete müptela, hodbinlikte bîhemta sersem! Sen hem ortalıkta Müslümanım diye gezinip hem İslamiyet için ve İslamiyet'in kutsal değerleri için savaşan, bu uğurda canlarını, mallarını, evlatlarını feda eden kardeşlerin için nasıl olur da böylesine gaddarane düşünceleri beslersin sinende.
Nasıl olur da Müslüman olmana rağmen müslüman kardeşini gayr görüp ve onu görmezden gelirsin.Ya zahirde müslümanım deyip hakikatte münafıksın veyahut büsbütün yalan söylüyorsun. Müslüman kimse asla ve kat'a zulme rıza göstermez. Çünkü "Zulme rıza zulümdür; taraftar olsa, zalim olur."
Evet öyle bir çağa şahit oluyoruz ki Müslüman olmayan insanlar daha çok ses çıkarır oldu bu zulüm karşısında. Belki de ses çıkaranların çoğunun fıtratı bozulmamış olması hasebiyle vicdani ve insani bir mesele olan bu Filistin meselesinde susmuyor ve var gücüyle bu zalimliğe DUR! diyorlar.
İşte bu noktada: "Ümitvar olunuz. Şu istikbal inkılâbı içinde, en yüksek gür sada İslâmın sadası olacaktır!" ibaresi bizim ümidimizi daha da arttırıyor.
Bundan dolayı davası İslamiyet olan Filistin davasının, benim davam değil demekle bu davanın söneceğini tevehhüm etmek veyahut deve kuşu misali başını kuma gömüp sesini çıkarmamak ancak boş bir çaba ve siyonistçe bir tavırdır.
Her yaşanan musibetin altında yatan rahmet tecellileri vardır. Bu tecelliler sümbül verip tecessüm ediyor birer birer. Zahirde ne kadar elemli görünse de ve bazen izlemeye bile takatimizin olmadığı bu hadiselerin hakiki manada çok şirin manzaraları olduğunu iman edenler bilirler. Şehadet ve Cennet-i Baki de bu elemli hadiselerin altında yatan şirin manzaralardır. Sözümü üstadımızın şu ifadesiyle noktalamak istiyorum:
“O'nu bulan her şeyi bulur. O'nu bulmayan hiçbir şey bulmaz. Bulsa da başına belâ bulur.”