Şu kainatın kararında kalmayan halleri ruhuma ve kalbime epey elem ve sıkıntı vermesi dolayısıyla durup bir nefes almak arzusu beni içten içe yollara düşürdü.
Attığım her bir adımın iznini veren yüce Rabb’ime hamdü senalar ederek yürüdüm.
Gördüm ki, dışarıda meydana gelen üzüntülü, hüzünlü ve acı verici olayların halinden ötürü semayı kara bulutlar kaplamış.
Her bir insanın imandan uzak hâllerinden dolayı kendi aleminde aldığı derin yaralar kalbini kanatıyor.
Küçük manevi cenneti olan kendi hanesi ona bir zindan hükmüne geçmiş ve kendini yalancı cennet olan cehennemin kucağına atmış.
Her bir mekanı kendine bir matem yeri yapmış Allah’tan uzak ve kendisine tuzak olan mecralarda kol gezmeye başlamış.
Beynini kemiren düşüncelerden uzaklaşmak adına kendini meyhanelere atmış.
İçindeki sesi susturmak için dünyevi zevkleri harekete geçiren ve kalbi zehirleyen musikilerin sesini olabildiğince açıp güya kendini rahatlatmaktadır.
Peki ya bir saniyelik öfke krizleri yüzünden senelerce hatta bazen ömür dakikaları adedince kendini mapushanelere zincirleyenlere ne demeli veyahut ölümü, içinde bulunduğu girdaptan kurtuluş zannedip hayatına son verenler...
Evet, ölüm bir kurtuluştur ama ebedi alem için tam teşekkül azığını hazırlayana.
Görevlerini layıkıyla yerine getirip Allah’ın izni dairesi içerisinde yaşamını sürdürenlere.
Evet, ölüm bir terhistir. Allah ile olana, Allah için koşana ve Allah adına nefes alıp verene.
Evet ölüm bir yer değiştirmedir. Allah’ın izniyle ruhunu teslim edene, hakiki iman edene ve hakiki yaşayana.
Allah’a olan iman nurunun süruruyla bir oh çektim. Çünkü O, zulmetten nura, felaketten saadete, bataklıktan selamete çıkarandır.
Hiçbir şey O’nun izni olmadan meydana gelmez ve O’nsuz da hiçbir şey anlam ifade etmez.
Bütün bu meydana gelen zahirde tatsız, hüzün verici ve kararında kalmayan olaylar karşısında Allah’a dayanmak lazımdır.
Çünkü O’dur istimdat ve istinat.
O’dur melce ve mence.
O’dur her an hazır ve nazır olan.
Her derdine deva ve ilaç.
O’nunla aydınlanır gece.
Ve O’nunla mana kazanır her hece.
Böyle bir Zat’a hakiki kul olmakla yükselir insani derece.
Öbür yandan her birimizin kendi irademizle seçtiğimiz ve yürüdüğümüz yolların içerisinde kazandığımız ya da biriktirdiğimiz sevapların da günahların da bizim amel defterimize işlendiği bir gerçekle karşı karşıyayken nasıl olur da başıboş ve serseri gibi hayatımızı sürdürmeye devam ederiz.
Amel defterleri açıldığında...(1)
Biz her insanın sevabını ve günahını boynuna doladık; öyle ki, kıyâmet günü önüne, her şeyi açık açık kaydedilmiş bulacağı bir defter çıkaracağız. (2) ayetlerinin de gösterdiği gibi o gün yani hesap günü geldiğinde, her kim zerre miktarınca iyilik yapmışsa veya zerre miktarınca kötülük işlemişse karşılığını aynen görecektir.
Çünkü bu kainat başıboş olmadığı gibi insan da başıboş değildir ve yaptığı her hareket ve fiil onun için birer şahittir.
İmtihanların içerisinde olduğumuz bu kısacık fani ve geçici dünyada imtihan parkurlarını geçmek de elbette ki bizim kendi seçimimizledir. Akla karayı ayırt edebilecek kadar olgun ve aklı başında olan insanlar olmamız hasebiyle yaptığımız her türlü davranışların sorumluluğunu da almamız gerekir tabi kalbimiz ve aklımız bozulmamışsa. Allah’a gidene her yol açık ve selametlidir. Allah’tan uzaklaşana her yol kapalı ve çetindir.
İman sırrını anlayınca semayı kaplayan simsiyah bulutlar yerini bembeyaz ve tebessüm eden bulutlar alır.
Allah’a iman edene Allah yeter. Başka yerlere müracaat etmeye gerek yoktur. Kul Rabbini bildiği sürece dünyada yaşamış olduğu musibetlerin ayağına takılan taştan farkı olmadığını ve asıl musibetin dine gelen musibet olduğunu da anlamış olur.
Çünkü hakiki lezzet ve mutluluk imandadır.
Allah bu fani hayata bedel bize baki bir alem hazırlamıştır. Onu kazanmak ve kaybetmek meselesi de bizim kendi isteğimiz ve tercihlerimizledir. Çünkü:
“Can kafeste durmaz uçar,
Dünya bir han, konar göçer,
Ay dolanır yıllar geçer”(3)
Önemli olan her anımızı ve bugünümüzü son an ve günmüş gibi yaşayıp ve tövbe kapısının her zaman açık olduğunu bilmemizdir. Vesselam...
Dipnot:
1-Tekvir Suresi:10
2-İsra Suresi:13
3-Aşık Veysel Şatıroğlu