Fatih Sultan Mehmet Han Hz. Muhammed’in s.a.v. müjdesine nail olmuştu.
O Ne iyi bir komutandı, onun askerleri ne iyi askerlerdi.
İstanbul’u fethedip de Fatih ismini aldığı, gemileri karadan yürüttüğü, Şahi ismini verdiği topları döktürdüğü zaman daha henüz 21 yaşındaydı.
Çağ kapatıp çağ açtığında, Ayasofya’yı fethin sembolü olarak camiye çevirdiğinde de aynı yaşta idi.
İyi alimler tarafından yetiştirilmişti. Hocalarına, ilme ve alimlere büyük saygı gösterirdi.
O kaç dil biliyordu acaba? Altı ya da yedi dil. Hadi altı diyelim.
Anadili Türkçe'nin yanında Yunanca, Arapça, Latince, Farsça ve İbraniceyi çok iyi biliyordu.
Fatih’i fatih yapan onun aldığı eğitim ve ahlakı idi.
Fatih sultan Mehmet Han ile övünelim. Ama sadece övünmek yetmez. Bu bize hiçbir şey kazandırmaz.
Bize, yetenekli çocuklarımızı Fatih gibi yetiştirecek bir eğitim sistemi lazım. Şunu kabul edelim. Eğitim sistemimiz dökülüyor. Her bakan değiştiğinde değişmeyen, her iktidar değiştiğinde değişmeyen millî bir devlet politikası ile oluşturulan bir sisteme ihtiyaç var.
Yedi sekiz senede doğru dürüst İngilizce ve arapça öğretemeyen bir sistemi nasıl değiştiririz bunu düşünmek lazım.Bu çocuklarımız gerizekalı değil. Acaba neden öğretemiyoruz?
Geleceğin dünyasında var olabilmek, ilimde gelişmek, öncü olmak, bilimi transfer etmek, ticareti geliştirmek ve kendi değerlerini yaymak için dil lazım.
Sadece dil bilmek yetmez. Zeki insanları kısa yoldan para kazanacakları bazı fakültelere yönlendirmekle olmaz bu. Herkesi kabiliyet ve yeteneklerine göre yönlendirmeliyiz.
Böyle bir sistemimiz olmalı bizim. Öğretmeni ciddi, öğrencisi meraklı, velisi ilgili sistemimiz olmalı. Çocuklarımızı Fatih gibi ilme meraklı, hocalarına saygılı, ahlaklı, ufku geniş birer genç olarak yetiştirmek lazım.
Burada anne-babalara büyük görevler düşüyor. Ondan şüphe yok. Ama en büyük görev de devlete düşüyor. Devlete ve devleti yöneten kadrolara düşüyor. Oy kaygılarından uzak bakmak gerekir olaya. Bu da çoğunluğu akademik liselerde okutmak mecburiyetinde bırakarak olmaz.
Herkesi zayıf olduğu hususlarda geliştirmekle de olmaz. Herkesi iyi olduğu hususlarda desteklemek, takviye etmek ve yönlendirmek gerek. Böylece herkes iyi yetişir, mesleğini severek yapar ve mutlu olur.
Batı bunu yaparak güçlendi. Ülkeyi yönetenlere çağrımızdır: Gelin bir zihniyet değişimi gerçekleştirelim. Çocuklarımızı kabiliyetlerine göre yetiştirelim, yönlendirelim. Herkesin rast gelene meslek seçmek zorunda kaldığı saçma sistemi atalım bir kenara.
Dili de herkese öğretmeye gerek yok. Zaman kaybı. Emek kaybı. Dili de yetenekli olanlara ve kullanması muhtemel kişilere öğretelim. Ama el yordamı ile değil, bu işi becerenlere bakarak yapalım bunu. Muhabbetle kalın.