12 Eylül ihtilalinden tam 36 sene sonra Türkiye büyük bir darbe girişimiyle sarsıldı. Bu darbe teşebbüsünde Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış FETÖ mensubu ve bu örgütü destekleyen 8 binin üzerinde askeri personel, 35 uçak, 3 gemi, 37 helikopter, 74'ü tank 246 zırhlı araç ve 4 bine yakın hafif silahın kullanıldığı tespit edilmiştir.
250 vatandaşımızı şehit eden ve binlerce kişiyi yaralayan bu hainler, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısıyla vatandaşların seçilmiş hükümete sahip çıkması, darbeye katılmayan vatansever polislerinin ve vatansever diğer askerlerimizin mücadeleleriyle derdest edildiler. Böylesi de ilk defa görülüyordu. Bundan önceki darbeler, ihtilaller hep Atatürkçülük, laiklik perdesi altında yapılıyordu. Bunda ise böyle bir kamuflaj yoktu. Bu, ipleri başkalarının elinde olan FETÖ’cülerin başı çektiği 8 bin civarındaki bir grup askerin ülkeyi ele geçirme girişimiydi. Peki FETÖ böyle kanlı teşebbüste bulunma gücüne nasıl erişmişti?
Dinin iki önemli kaynağı olan Kur'an-ı Kerim, Hadis-i Şerif ve bunların yorumları olan Risale-i Nurlar FETÖ elebaşı tarafından istismar edildi. Peygamberimiz (s.a.v.) ile ilgili aslı astarı olmayan rüyalarla, kendilerinden menkul kerametvari sahtekarlıklarla gencecik insanların beyinleri 40 yıla yakın bir zamandır yıkanıyordu.
Ülkemizin evlatları dinin öğretilerini tuzak olarak kullanan bu örgütün ağına düşüyordu. Kendilerine çıkacak olan sorular ve cevapları verilerek üniversiteye ve devletin en önemli kurumlarına yerleştirilen bu kimseler mankurtlaştırılıyor ve örgüte bağlanıyordu. Bu insanların en büyük hataları da haksız yere bir yere yerleştirilmelerine itiraz etmemeleriydi. Devletin içine öyle bir sızmışlardı ki, her türlü maddî imkanlar, kendilerinden olanlara oluk oluk akıyordu. Yaptıkları her proje hızla geçiyor, projelerin tamamlanıp tamamlanmadığına bakılmıyordu. Elinde silah olanlar bu darbeyi gerçekleştirmeye çalışırken, binlerce kişi de bunun başarıya ulaşmasını bekliyordu. Eğer başarılı olsaydı binlerce siyasetçinin idam edilmesi ya da hapislerde çürütülmesi muhtemeldi.
Bu başarısız kanlı darbe girişiminin meydana getirdiği bireysel, ailevi ve toplumsal travmalar hâlâ devam ediyor. Darbe teşebbüsüne katılan, yardım eden, darbeyi yönetmekte aktif görev alan kişiler zaten yazışmalarından ve ilişkiler ağından tespit ediliyor. Bunlar gereken cezaları neyse onu da çekiyor.
Bu arada FETÖcülerle hiçbir alâkası olmayan bazı kişilerin de işlerinden oldukları, zor duruma düştükleri bir vakıa. Bunların büyük bir kısmı zaten zaman içerisinde tekrar görevlerine dönüyor ve geçmişe yönelik malî hak edişlerini alıyor. Eğer hâlâ bu şekilde zarar gören insanlar varsa bunların da derhal haklarının iade edilmesi şart. Adalet terazisinin bu konuda daha hızlı işlemesi ülkemizin sosyal barışa daha çabuk ulaşmasına çok önemli katkı sağlayacaktır.
Bugün darbe teşebbüsünün üzerinden 6 sene geçmiş durumda. Bir daha darbe teşebbüsü olur mu olmaz mı bunu bilmek mümkün değil. Ancak devletin istihbarat birimlerinin çok güçlü olması ve buna benzer teşebbüsleri haber alır almaz hükümet yetkilileriyle paylaşması ve bu girişimlerin önlenmesi gerekir.
Sözüm ona cemaat gibi gözüken bir terör örgütünün yaptığı bu darbe girişiminden alınacak önemli bir ders, devletin hiçbir grubu, cemaati, tarikatı palazlandırmaması gerektiğidir. Bugün iyi gibi gözüken bir grup büyüdükçe, devlet imkanlarından faydalandıkça menfaat peşinde koşan mensuplarını artıracak, bu da zamanla grubu ele geçiren kişiler tarafından kullanılabilecek ve demokrasi için bir tehdit haline gelebilecektir.
Zaten cemaatlerin, tarikatların görevleri insanın iman ve ahlakını tekamül ettirmektir. Siyasetle içli dışlı olmak, oradan rant elde etmek değildir. Siyasi partilerle milletvekili pazarlığı, kadro pazarlığı yapmak cemaat ve tarikatların asıl maksatlarının dışına çıkması demektir. FETÖ’nün bu kadar büyümesi devlet içinde devlet olmasından, her iktidar döneminde devlet imkanlarının kendilerine sonuna kadar açılmasından kaynaklanmıştır. Siyasi partiler ve devletin istihbarat birimleri bu tehlikenin farkına varamamışlardır.
Allah bir daha bu ülkeye böyle korkunç bir olayı yaşatmasın. Bu ülkede hükümetlerin darbelerle değil, halkın gücüyle, seçimle değiştirildiği günlerin daim olmasını temennî ediyoruz. Bunun için de hükümetlerin her türlü tedbiri alması gerektiğini de hatırlatmak istiyoruz.
Muhabbetle kalın.