Batının sanayileşme ile zenginleşmesi, insanı kendine yeter hissiyatıyla ben merkezli yaklaşımı netice vermiştir.
Maaşı maişetine yetince kendini beğenmişlik, kibir, gurur enaniyet tezahür etmiş.
Çekirdek aile yapısı da batı kültürünün getirdiği yaşama formu ve normu.
Maneviyata yabancı maddeci, seküler hayat kendinden başkasını düşünmemekten gelen enaniyetlerin çarpıştığı bir sosyoloji.
Gençlik yıllarında eli ayağı tutarken, parası imkânları varken ben merkezli hayatın olumsuz sonuçlarını pek hissetmiyor. Ancak başına bir musibet gelince ihtiyaç hissediyor.
Evvelinde hiç kimsenin yaralı parmağına ilaç olmamış, asansörde bile somurtkan bir halde, dış dünyaya izole hayat sürenler iş işten geçince dank ediyor.
Bu örnekleri yakın çevremizde, ikamet ettiğimiz apartmanda bizzat şahidiyiz.
Bu yalnızlık meselesi umumi bir mesele. Global ölçekte problem.
Sosyolojik ve kültürel bir problem.
Aile ve toplum hayatının mayası, enerjisi ahlâk-ı İslâmiye, sünneti seniye, bizi biz yapan değerler olduğu daha zahir oldu.
Olması gereken hal ve gidiş
İnsan ebnayı-ı cinsini mülahazaya muhtaçtır. Sofrasına gelen ekmeğin ne kadar safhalardan ve kaç elden geçiyor düşünmeli. Hayvan gibi bir post ile yaşayamaz.
Bu zamanda enaniyet kuvvet bulduğu için insanların ekseri bir kesimi ben merkezli içe kapanıp dış dünyaya izole yaşamayı tercih ediyor.
Maaşı maişetini karşılıyorsa kimseye muhtaç olmadığını zannı ve yanlışına düşüyor.
Kabiliyetlerini sadece kendine hasretmek veya ihtiyaçlarını karşılamak için kazandığını düşünmek ciddi bir hatadır.
Yıllar geçiyor çoluk çocuk yuvadan uçup gidiyor. Yalnız hayat başlıyor. Ölüsünden bile kimsenin haberi olmuyor. Kokusu dışarı çıkınca komşuların haberi oluyor.
Batı medeniyetinin enaniyeti şişiren ben merkezli hayatın sosyolojik sonuçları kronik problemleri beraberinde getiriyor.
Avrupa’nın en büyük problemi. Bizim ülkemizde de sık olmasa da acı örnekleri yaşandığını bir şekilde öğreniyoruz. Yaşlılar için yalnızlık bakanlığı kurulmuş.
“İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olandır” hadisini imkân ve kabiliyetlerini insanların hayrına istifadesine sunmak dinimizin emri. İlla ücret mukabilinde değil meccanen karşılık beklemeden sunmak hayat felsefesi olmalı.
Yalnızlık problemi sadece ehl-i dünya seküler insanların meselesi değil. Dindar bilinen insanların, ailelerin de problemleri arasına girmiştir.
Günlük hayatın meşgalesinden taşkalesinden zamanında düşünülmüyor. Akla gelince de iş işten geçmiş oluyor
Klasik deyim; “Acılar paylaşıldıkça azalır, mutluluklar paylaşıldıkça artar”.
Bunu teoride değil pratikte hayata yansıtmak insaniyetin icabı bilmeliyiz.
Kaybettiklerimizi tekrar arayıp bulmalıyız vesselam.