Rekabet ithal müsabaka yerli bir kavram.
Rekabet kendisinden başkasının yok olması üzerine motive olmak,
Müsabaka ise şevk ve motivasyona vesile olmak için başkalarının da olmasını istemektir.
Başkalarının yokluğunu istemekle mevcudiyetini istemek nasıl aynı şey olur.
Kapitalizmin temeli rekabete yani aynı işi yapan başkaları olmasın sadece ben olayım. Dünyayı yutsa doymayan bir hırs.
Tembellik ve ataletten sıyrılmanın vesilesi olması, her gün biraz daha iyileşmenin göstergesi, mukayese edebilmeye yardımcı olacak bir kavram müsabakadır.
Bundan yirmi yıldan fazla oldu, Toplam Kalite Yönetimi ile ilgili bir seminere katılmıştım.
Sunum dosyasının çıktılarını da verdiler. Sayfalar arasında bir örnek; Afrika’nın vahşi doğasından. Sabancı Holding’ten bir uzman mühendisti sunumu yapan. Şöyle diyordu:
“Afrikada her sabah bir Ceylan uyanır Aslanlara yem olmamak için çok hızlı koşarsa hayatta kalacağını düşünür. Yine aynı doğada bir Aslan uyanır aç kalmamak için ceylandan daha hızlı koşmam gerekir” diye düşünür. İster Ceylan ol ister aslan ol fark etmez başkalarından hızlı koşmak gerekir” diyordu sunum notlarında.
İşte kapitalist vahşi batının jargonu, metaforu bu. Halen de kabul gören paradigma.
Bizim medeniyetimizde buna mukabil; Sabah siftah yapan dükkân ikinci gelen müşterisini komşusuna yönlendiriyor. Aradaki farkı varın siz mukayese edin.
Birçok devlet bütçesinden büyük şirketler var. Hâlâ daha fazlası için yeryüzünün kaynaklarını kurutacak hırs gözlerini bürümüş. Süper güç olarak tanımlanan devletlerin vesayet mekanizmaları da küresel ölçekli büyük şirketler. Özellikle silah şirketleri…. Her neyse…
Gelelim rekabetten müsabakaya.
Rekabet batının motive olmasını sağlamıştır. Fakat insanları mutsuz etmiştir. Zira medeniyetin şartını sadece maddi zenginlik ve kuvvete endekslemiştir. Duvara toslamış, inişe geçmiştir.
Rekabet onların olsun biz müsabakayı sahiplenmeliyiz
Müsabaka iyidir, güzeldir, olmalıdır. Şevk, heyecan, motivasyon vesilesidir. İnsanları tahrik eden, tetikleyen, enerji yükleyen duygudur.
İnsanın istikametini tayin eden akıl hareket ettiren enerji duygularıdır.
Bediüzzaman Said Nursi, 1907 de İstanbul’a geldiğinde Padişah Abdülhamid Han ile görüşmek istemiş. Teşrifat duvarını aşamamıştır. Bugünkü deyimle yaver, özel kalem, güvenlik vs gibi çemberi aşamamıştır. Şarkın eğitim ihtiyacını, Medresetüzzehra hayalini projesini sunmak istemiş. Fakat bariyerleri aşamamıştır. Bu teklif için ihsan-ı şahane ile ödüllendirilmek istemişler kabul etmemiştir. İhsan-ı şahaneyi kabul etmeyen olsa olsa delidir demişler Akıl hastalarının gönderildiği Bugünkü adı ruh ve sinir hastalarının gönderildiği “Toptaşı Tımarhanesi”ne göndermişler. Hastanede doktor muayenesinde
Bediüzzaman Doktora; “Hastalığın teşhisi için ben bir derdimi anlatayım siz karar verin” demiş.
İstanbul’da medreselerin eğitim sisteminde moral ve motivasyon eksikliğinin müsabakanın olmayışının sebeplerin başında olduğunu söylemiş. Talebelerin ataletine , şevk ve motivasyondan eksikliğine dikkat çekmiş. Daha çok şeyler anlatmış. Orijinal metni bulamadım. Necmettin Şahiner’in “Bilinmeyen yönleriyle Said Nursi” kitabında okumuştum. Özetle bahsettim. Şimdi mevzu müsabaka...
Doktor raporunda “Bediüzzaman deli ise dünyadan akıllı adam yoktur” diyor. Tımarhaneden çıkarılıyor. Tarihi hadiseyi bilenler biliyor.
Burada dikkat çekmek istediğim husus müsabakanın motivasyon tesirinden, enerjisinin ehemmiyetini yüz yıldan önce ifade etmiş.
O zamanlar Bediüzzaman’ı Sultan Abdülhamid'e muhalif yıkım cephesinin aktörleriyle aynı kategoride görenler ve gösterenler, haksız itham edenler işin aslını bilmiyor veya kasıtlı çarpıtıyorlar.
Bediüzzaman Sultan Abdülhamid'in kellesine oynayanlarla aynı yerde durmuyor. Davası aynı değil. Yönetim uygulamalarına, eğitim sistemine dair teklifleri oluyor. O günün gazetelerinde makaleler neşrediyor. Hatta bazı makalelerinde “veli padişah” diye tanımlamaları da var.
Hasım olan böyle ifade kullanır mı?
Müsabaka hakkında Risale-i Nurların çok yerlerinde bahisler geçiyor.
“İşte nev'-i insanın tenevvüünün en mühim mâyesi ve zenbereği; müsabaka ile, hakikî imanlı fazilettir. Fazileti kaldırmak, mahiyet-i beşeriyenin tebdiliyle, aklın söndürülmesiyle, kalbin öldürülmesiyle, ruhun mahvedilmesiyle olabilir.” (Tarihçe-i Hayat – 185)
“Evet mademki bu âlem, nev-i beşerin imtihan meydanıdır ve müsabaka yeridir; iyilikle kötülüğün birbirinden tefrik edilemeyecek derecede muhtelit ve karışık olmaları lâzımdır ki insanların dereceleri tezahür etsin. İmtihan ve tecrübe zamanları bittikten sonra kötü insanlar: وَامْتَازُوا الْيَوْمَ اَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ
"Ey mücrimler! Bir tarafa çekiliniz!" diye olan tüy ürpertici, sâıkavari, şiddetli emr-i İlahîye maruz kalacakları gibi; iyi insanlar da فَادْخُلُوهَا خَالِد۪ينَ "Daimî kalmak üzere cennete” (İşarat-ül İ'caz – 212)
“Din bir imtihandır. Teklif-i İlahî bir tecrübedir. Tâ, ervah-ı âliye ile ervah-ı safile, müsabaka meydanında birbirinden ayrılsın.
Nasıl ki bir madene ateş veriliyor; tâ elmasla kömür, altınla toprak birbirinden ayrılsın. Öyle de bu dâr-ı imtihanda olan teklifat-ı İlahiye bir ibtiladır ve bir müsabakaya sevktir ki; istidad-ı beşer madeninde olan cevahir-i âliye ile mevadd-ı süfliye, birbirinden tefrik edilsin... (Sözler – 266)
Her zaman geçerli olduğu gibi günümüzün de en mühim meselesi müsabaka ve motivasyon meselesi mühim.
Her işte ve iştigalde, hususan mânevi hizmetlerde ve bu hizmetin mesuliyetini taşıyan bizlerin enerji kaynaklarımızda performans problemimiz var.
Müsabaka ve motivasyona vesile olacak bir şeyler ihdas ve icad etmemiz lazım.
(Ar-Ge ve İnovasyon) Mühim.
Mevcuda iktifa var. “Mevcuda iktifa dûnhimmetlikir” malûm.
Nurcuların hizmet geçmişinde çetin şartlar, engeller, mahkemeler, hapishaneler döneminde şevk, heyecan, moral motivasyon zirvedeydi.
Herkes hayatından memnun. Konfor ve lüks hayat içinde mayışmışlar mı sanki? ????