Ürün veya hizmetin muayyen seviyedeki hususiyetleri ile bilinmesi, tanınması, keyfiyet ve kalite yönüyle beklentileri karşılaması ve hatta beklenti ötesine geçmesi marka olarak tanımlanır.
Marka, ürün ve hizmetin diğerlerinden tefrik eden sembol, resim, kelime, rakam vs ile ifade edilir.
“Güya herbir çiçekli kumaş, herbir san'atlı makine, herbir tatlı lokma, o mu'ciznüma zâtın birer sikkesi, birer hâtemi, birer nişanı, birer turrası hükmünde; lisan-ı hal ile herbirisi der:
"Ben kimin san'atıyım, bulunduğum sandıklar ve dükkânlar da onun mülküdür." Ve herbir nakış der:
"Beni kim dokudu ise, bulunduğum top da onun dokumasıdır." Herbir tatlı lokma der:
"Beni kim yapıyor, pişiriyorsa, bulunduğum kazan dahi onundur." Herbir makine der:
"Beni kim yapmış ise, memlekette intişar eden bütün emsalimi de o yapıyor ve bütün memleketin her tarafında bizi yetiştiren, odur.” (Yirmiikinci Söz/1. Makam/8. BürhanSözler – 285)
Burada marka mânâsını ifade eden; sikke, turra, nişan, hatem kelimeleridir. Fiziki ürünler üzerindeki logo, mühür, kaşe, etiket vs. işaretler marka âlameti göstergesidir.
Beşerin sanatları, ürün ve hizmetlerinin neticeleri arasındaki temyiz edici, farkı fark ettirici âlâmetler marka göstergeleridir.
Marka olabilmesi için; ürünün, kalite, estetik, fayda-maliyet, maslahat vb. müspet hususiyetlere haiz olması anlaşılır.
Marka sadece fiziki, üç boyutlu mamulat, ürün eşya, makine ekipman vs için kullanılmaz.
Hizmet faaliyetinin de marka değeri vardır.
Konaklama tesisleri, otel, restaurant, taşıma, bakım-onarım, temizlik vb işlerin yapılış biçimi de marka değeri taşıyabilir.
Kavram olarak hizmet; Üretildiği anda tüketilen ürüne denir. Yani fiile, işe faaliyete. Kalite Yönetimi Sistemi terminolojisinde
ÜRÜN: Hem fiziki mamulat/üretim hem hizmet anlamında değerlendirilmektedir.
Otel ve restoran, ulaşım, nakliye, bakım-onarım gibi hizmetlerinde marka deyince belli işletmeler akla geliyorsa markanın anlamı daha iyi anlaşılır
Mânevi Hizmetlerde “Marka”
Manevi hizmet deyince dini cemaatler, gönüllü kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları, kamu kuruluşlarının diyanet, sağlık kuruluşlarının hizmetleri bu cümleden sayılır.
Hizmette sınır yoktur ama bir “sır” vardır ki, marka olmanın şartı olan “ihlas”tır
İhlasın şartı da yapılan işte “niyet- i halise” dir
İhlasın şubeleri de “işini iyi yapmak” başlığı altında; imkân, istidat, kabiliyet, keyfiyet kalitedir.
Bizim işimiz hizmet
- Nasıl bir hizmet?
Öncelik ve özellikle İlay-ı kelimetullah ana başlığı altında önce kendi imanımızı sonra başkalarının imanlarının kurtulması ve kuvvetlenmesi için çalışmaktır.
İmanın hayata hayat olması imanın amele yani pratiğe yansıması için rol model olmak
“İlcaat-ı zaman”, “muktezay-ı hâl”, e göre nazarî(teorik) bilgiden amelî(pratikî) davranışa tahvil etmek günümüzün en mühim meselesidir
Günümüz tabiri ile söylemle eylem tutarlılığını fiilî olarak izhar ve ispat etmek.
Risale-i Nur eserleri asrımızın markasıdır. Tecrübeyle, milyonların imanlarının kurtulmasına vesile olmasıyla delilli ispatlıdır. Küresel ölçekte markadır
Risale-i Nurla imanlarının kurtarmış, kuvvetlendirmiş, Risale-i Nur prensipleriyle hizmet etmek maksadıyla bir araya gelmiş sayısı bilinmeyen gruplar, cemaati yapılar teşekkül etmiş hizmet etmişlerdir.
İftihar tabloları saymakla bitmez.
Günümüze gelinceye kadar bu grupların ve cemaati yapıların kendi iç işleyişi ve başka guruplarla münasebetlerinde, faaliyetlerinde bir takım problemler de olmuştur. İnsan hatadan hâli olmadığı gibi insanlardan müteşekkil yapılarında hatalarının olabilmesi gayet anlaşılabilir bir vakadır.
Şimdi geçmişin “dedim – dedi” şeklindeki dedikoduları bahse mevzu etmekte bir maslahat yok olamaz.
Manevi hizmetlerde marka genel geçer ifade ile herkes kolay tarif edebilir.
Kitaba sünnete uygun yaşamak marka olmanın şartıdır.
Tebliğ ve davette malumu ilan olan bir ifade hep kullanılınca vazife tamam telakki edilir. Ne kadar tesir ediyor, ma’kes buluyor belli değil.
Ancak “Marka değeri” yüksek eserlerle tanışma nimetine haiz, kendini “Risale- i Nur Talebesi” olarak haklı iftihar vesilesi gören muhtelif grupların an itibarıyla marka olma şartlarına sahip olup olmadıkları tartışmaya açık bir husustur.
Gerek iç işleyişleri gerekse guruplar arası münasebetlerde görünen manzara için aynı iyimser tanımlaya layık olmadığını değerlendiriyorum.
Şunun açık yüreklilikle ifade edebilirim ki, bu tabloda resmin içinde yer alan bir figür olarak sorumluluğun paydaşlarından olarak beyan ediyorum.
Başka bir deyimle “Marka Değeri”ne haiz nur talebesi çoktur.
Ama marka değeri taşıyacak liyakatte grup hangisidir derseniz cevabı zor bir sorudur.
Ancak kimse demez ayranım ekşidir. Her grup kendini marka olarak kabul ediyor.
Zira grupların bazıları güçlü kollektif gurur ve kibir abidesi gibi görüntü vermektedirler.
Herhangi bir gruba mensup herkes kendi ait olduğu yerin haklı, doğru, istikamet üzere diğerleri için dalalette demese de doğru yolda olduğu hususunda en azından tereddütleri olduğu bir gerçek.
Daha basit bir ifade ile nasıl ki fertlerde kendini beğenmişlik insan ilişkilerinde soğuk düşüyor. Grupların kendini beğenmişlikleri de cemaatler arası ayrışma, çatışma ve lazım olan tesanüde mani oluyor.
Aynaya bakmak geri bildirim almak
Bağımsız profesyonel bir kamuoyu araştırma kuruluşuna bir araştırma çalışma yapılmalı veya yaptırılmalı.
Risale-i Nur hareketi, hizmeti, nur talebeleri, hizmet anlayışı, sosyal, kültürel, siyasi konularında çok yönlü anket soruları ile bir durum analizi raporu hazırlanması yapılması istenilmeli.
Mesele Risale-i Nur’un kıymetini ölçmek değil.
Risale-i Nur ile hizmet etme davasında olan tüm grupların hariçten bakan gözlerle nasıl algılandığını görmek.
Biz kendimizi beğeniyoruz. Risale-i Nurun arkasına saklanmış şahsi hatalarımızı setrediyoruz.
Evet çok sivri bir talep oldu ama çok elzem olduğuna inanıyorum.
Üstad Bediüzzaman bu geri bildirime çok ehemmiyet veriyor.
“Onuncu sözün hakikat olup olmadığından şüphe etmiyorum. Umumun telakkisini sizin kadar bilmiyorum” diyor Hulusi Yahyagil abimize yazdığı mektupta.
Risale- i Nur hakkında geri bildirime ihtiyaç olur da ‘risaleyi her kendi kafasına göre yorumlayanın dışarıda nasıl anlaşıldığının’ geri bildirimine ihtiyaç olmaz mı?
En büyük kusur, kendini kusursuz görmek ifadesi şahıs için geçerliyse; şahs-ı manevi için de geçerlidir.
İltihaba ya neşter vurulacak veya kızgın demir basılarak yakılacak. Enfeksiyona karşı tedavinin en eski ve hâlen geçerli bir yolu.
Hiç olmazsa gündemimizde olmalı. Bu konuyu müzakere etmeliyiz.
Muhabbet Medya hayırlı olsun.
Selam ve muhabbetlerimle…