Balkanlarda Osmanlı Şehirleri Seyahati (Gezi Notları)
YOL ARKADAŞLIĞI
Balkanlar kültür seyahat programını, geçtiğimiz yıl hacca birlikte aynı kafilede gittiğimiz, öğretim üyesi hacı arkadaşıma bahsettim. Kendisinin eşi ile birlikte tur firmasına ait otobüsle önceki yıllar gittiğini, ancak tam anlamıyla lezzetini alamadığını söyledi. Çok sıkışık programdan dolayı gezip göremediklerini, 3 yetişkin çocuğunun Balkanlar’da Osmanlı şehirlerini görmesini istediğini belirtti. Bizim programımıza uygun görülürse kendi araçları ile katılabileceklerini ifade edince bizler de memnun oluruz diyerek yol arkadaşımızı bulmuştuk. Öyle ya Hz. Resulullah’ın “Tek başına yola çıkmayın yanınıza bir yol arkadaşı alın” tavsiyesi de bu şekilde vuku bulacaktı elhamdülillah. Yine Yüce Rabbimiz “Bu [topraklarda] hem geceleri hem de gündüzleri güven içinde seyahat edin!” [dedik]. (Sebe süresi Ayet: 18 ) buyruluyor. Bizde Balkanlarda Osmanlı coğrafyası olan şehirlerde gece ve gündüz seyahatimiz devam edecekti.
Seyahat yapılacak Osmanlı şehirlerin rotasını, konaklama yerleri, diğer gidilecek yerlerin taslak planını yaparak tahmini bir bütçe oluşturmuştuk. Yol arkadaşımızın da tasvibini aldık.
Foto 3 : Gezi taslak program
Taslak planda Bosna Hersek ve Saraybosna da yer alıyordu. Yolun çok uzun olacağı eşimin oraya gidilirse, dönüşte kendisinin uçakla dönmesinin sağlığı açısından daha iyi olacağını, başka bir zaman, hava yolu ile gitmenin uygun olacağını söyledi. Bu arada emin olmak için, Kuzey Makedonya’da Üsküp’te ikamet eden tanıdığımızı telefonla aradık, rota hakkında bilgi aldık. Kuzey Makedonya Ohrid’ten Bosna Hersek arası 11-12 saat kadar yol mesafesi sürebileceği ve çok yorucu olacağını söylemesi üzerine gezi planından bu şehirleri çıkartarak nihai halini vermiştik. Bosna Hersek ve Saraybosna gezimizi de hava yolu ile başka bir zamana ertelemiş olduk.
ANKARA’DAN ÇIKIŞ
Gün geldi 14 Temmuz 2024 Pazar günü akşam üzeri yola revan olduk. Polatlı da yolun kenarında Yeni Mahalle camisinde cemaate uyarak akşam namazlarımızı kılmıştık. Eskişehir şehir merkezinde Porsuk çayı kenarında bir mola verdik, bozamızı içtik. Güzeldi. Bölgenin yöresel ürünleri ile beslenme yaptık. Bursa Ulu Camiine geldiğimizde saatimiz 01.30 u gösteriyordu. Ulu caminin namazgahında yatsı namazlarımızı eda ettik.
Çanakkale’ye gidiş güzergahı olarak Balıkesir Edremit yolu üzerinden feribotla Gelibolu’ya geçerek sabah 10.30 gibi otelimize varmıştık. Geçtiğimiz güzergahta, 4608 metre uzunluğu ile dünyanın en uzun büyük köprüsü olan muhteşem “1915 Çanakkale Köprüsü”nün altında kısa bir mola verip hatıra Fotoğraf ve videolarımızı çektik. Emeği geçenlere şükranlarımızı iletiyoruz.
BALKANLARDA OSMANLI ŞEHİRLERİ
1- GELİBOLU (6 GÜN)
İstanbul’un fethinden tam 99 yıl önce 1354 yılında Osmanlı topraklarına katılan Gelibolu, Osmanlıların Rumeli’ye geçiş ve yerleşme sürecinin en önemli basamağını oluşturmaktaydı. Avrupa'ya geçmek isteyenler için, eşi bulunmaz bir köprü vazifesi gören Gelibolu, Osmanlı Devletinin deniz üssü haline gelmiş, burada bir tersane inşa edilmiş, böylece Osmanlı'nın Akdeniz'e açılan kapısı olmuştur.
Gelibolu’da 1385 yılında Sultan Murat Han tarafından yaptırılan Gazi Süleyman Paşa Camiini ziyaret ediyoruz. Orhan Gazi döneminde, Rumeli fatihi Gazi Süleyman Paşa tarafından 1358’de yaptırılmış. Caminin köşesindeki minaresi kesme taştan yapılmış ve tek şerefeli. Ayrıca minare çeşitli geometrik motiflerle bezenmiş. Gazi Süleyman Paşa Camii’nde yaklaşık 635 yıldır kesintisiz olarak ibadete ediliyor.
Trakya bölgesinin en gözde camileri arasında yer alan Gazi Süleyman Paşa Camii, asırlar geçmesine rağmen, sağlam yapısı ve mimarisi ile günümüzde de ibadete açık. Cuma ve bayram namazlarında kılıçla hutbelerin okunduğu tarihî cami, Gelibolu’nun timsâl yapılarından biri olarak ön plana çıktığını görüyoruz.
Bizde 26 Temmuz 2024 Cuma günü, Cuma namazı hutbesinin kılıçla okunduğunu görmek için Gazi Süleyman Paşa Camiine Cuma namazına gidiyoruz. Gerçekten de camii imam hatibinin hutbeye kılıçla çıkması, akabinde kılıçla inmesi ve namazı kılıç yanında iken kıldırması milli ve manevi duygularınızı harekete geçiriyor. Bu şehirlerin kılıçla fethinin gerçekleştiğinin gelecek nesle taşıyan en güzel sembollerinden biri idi. Cuma namazımızı huşu içinde kıldık. Rabbim kabul eylesin.
Gelibolu da ikinci durağımız dünyada yalnızca iki tane olan biri Konya Mevlana’da, diğeri Gelibolu da mevcut olan Mevlevihane’yi ziyaret ediyoruz. 17. yüzyılda kurulan Mevlevihane bu on beş asi tane içinde en geniş araziye ve en haşmetli semahaneye sahiptir. Mevlevihaneler tarihte bir edep ve irfan merkezi olarak insanların manevi ihtiyaçlarını karşılamalarının yanında aynı zamanda bir kültür ve sanat merkezi olarak da işlev görmüşler. Binalardan bugüne kalanlar, Hamza koy askeri bölge içinde ve deniz kenarına yakın alanda bulunan semahane-türbe ve taç kapıdan ibarettir. Şuan kullanım ve denetimi Gelibolu İlçe Kaymakamlığınca sürdürülmekte olup, Mevlevihaneler, Mevleviliğin Osmanlı Coğrafyasında yayılmasını sağladığını, Valilikçe Şeb-i Aruz törenlerinin yapıldığını öğreniyoruz.
Gelibolu'da diğer bir durağımız; Yazıcızade Camii. Hacı Bayram Veli’nin talebelerinden olan Mehmet Bican Efendi ile Ahmet Bican Efendi’nin namına yaptırılan bu camii, ilk Fatih dönemine ait. Ancak zamanla değiştirildiğini ve hemen yanı başında Yazıcızadelerin kabirlerini görüyoruz. İki kardeşler. Her ikisi de Gelibolu’da yaşamış ve ömürlerinin sonuna kadar birçok eser yazmışlar.
Yazıcızade Mehmet Efendi’nin mezarı Hamzakoy’a giden Keşan Caddesi üzerinde kendi adıyla anılan Yazıcızade Mezarlığı’nın içinde ve yine kendi adını taşıyan bir mescidin bitişiğindedir. Üstü açık tek sandukalı bir yapıdır. Kardeşi Ahmedi Sican’ın mezarı ise 50 metre kadar uzakta, caddenin karşısındaki Yazıcızade Çeşmesi’nin yanındadır. Fatihalarımızı okuyoruz.
Gelibolu’da diğer bir durağımız Çilehane; Tasavvuf yoluna girenlerin manevi olgunluğa ulaşmak için insanlardan ayrılıp küçük bir odada yalnızca Allah’ı düşünmek, ona ibadet etmek, onun isimlerini anmak, susmak, az yemek, az içmek gibi uygulamalar ile zihnin Allah düşüncesinde yoğunlaşma yeteneği elde etmesinin sağlandığı bilinmektedir. Bu uygulamanın temelinde Peygamber Efendimizin (S.V.S) peygamberlik gelmeden önce Hira Mağarası’nda bir süre insanlardan uzak kalması, yine Ramazan aynın son 10 gününde itikafa çekilmesi esas alınmış. Yazıcızade Mehmet Efendi, çilehanedeyken rüyasına Peygamber Efendimizi gördüğünü ve kendisinden onu anlatan bir eser yazmasını istediğini belirterek yedi yılda Muhammedî’ye isimli eserini 1449 yılında burada yazdığını kitabeden öğreniyoruz.
Bayraklı Baba, Gelibolu da belkide en çok ziyaretçi akınına uğrayan bir kabir ve mekan. Karacabeyin Osmanlı Donanması’nda bayraktarlık yaptığını, 1410’da düşmanla karşı karşıya gelen ve direnen Karacabey, kurtuluşu olmadığını anlıyor. Ancak bayrağı düşmana teslim etmek istemez. Çünkü bayrak önemlidir, namustur. Efsaneye göre; bayrağı anında parça parça koparır ve yutar. Bu sırada takviye kuvvetleri gelir, karşı savunma ile düşman uzaklaştırılır ve Karacabey yaralı olarak kurtulur. Kendisine sancağı ne yaptığı sorulur. Düşmana teslim etmemek için yuttuğunu söyler. Komutanın kendisine inanmadığını gören Karacabey, elindeki keski ile karnını yarıp kanlı bayrak parçalarını midesinden çıkararak komutana uzatır. Yaptığı işin gururu ile son nefesini verirken; “Beni buraya gömün ve üstümden bayrak hiç eksik olmasın” der ve şehit olur...
Foto 10 : Gelibolu Bayraklı Baba kabri
Kilitbahir Kalesi; Gelibolu Yarımadası’na 50 km mesafedeki Eceabat ilçesine bağlı Kilitbahir Köyü’nde de bu coşku en üst düzeye ulaşıyor. Kalesi ile ünlü Kilitbahir İskelesi’ne denizden yanaşırken görebileceğiniz, yamaca adeta kanaviçe gibi dokunmuş olan ‘Dur Yolcu!’ anıtı, Çanakkale’den bindiğiniz feribottan henüz daha inmeden sizi etkisi altına almaya başlıyor.
Kilit-ül-bahr’ yani boğazın kilidi anlamına gelen Kilitbahir Kalesi’ni 1462 yılında Fatih Sultan Mehmet yaptırmış. Boğazı kontrol altında tutmak ve düşman gemilerine geçit vermemek için Boğaz’ın en dar yerine inşa edilmiş üç yapraklı yonca biçimli bu kale. Çanakkale Savaşları’nda çok önemli rol oynayan bu kale, 14 Kasım 1980’de Kültür Bakanlığı tarafından ‘Korunması Gereken Kültürel Varlık’ olarak tescil edildiğini öğreniyoruz.
sonraki yazı:
Balkanlarda Osmanlı Şehirleri Seyahati -3 (Gezi Notları)