Ne kadar çok şükredecek, ne kadar da hamd edecek elimizde olan fakat bilerek veya bilmeyerek farkında olamadıklarımız var, öyle değil mi?
Taaa ki…
Taaa ki elinizden sağlığınız…
Taaa ki sevdiğiniz...
Taaa ki sevdikleriniz…
Taaa ki paranız, malınız...
Kaç kez yataktan, "haydi kalk bakalım şimdi yürüyeceksin" ya da oturduğunuz koltuktan "Şimdi kalk ve yürümeye başla" diyen size moral ve motivasyon sözünü yüreğinizden gelerek duydunuz?
Kaç kez o sesle kalkmaya çalıştığınızda gerçek ile yüz yüze geldiniz?
Düşünün, 57 sene (amiyane tabirle) koşmuş, koşmuş koşmuşsunuz. Ne oldu ise, nasıl oldu ise son 6 ayınız iki baston veya walker ile yürümeye çalışmakla geçmiş.
Düşündünüz mü?
Yada hiç aklınıza geldi mi?
Benim ne aklıma geldi, ne de düşündüm. Çünkü ben sağlıklıydım, ben yürüyor, koşturuyor, çekirge gibi zıplıyordum. Tıpkı birçok insan gibi;
Derlerdi ki; " Herkes bir engelli adayıdır"
Evet hepiniz, hepimiz bir engelli adayıyız.
Şimdi hayatınızı…
Elinizdekileri…
Malınızı ve mülkünüzü
Ve en önemlisi de sağlığınızı tekrar gözden geçirin.
Geçirin ki,
Ne kadar çok şükür edecek,
Ne kadar hamd edecek çok şeyinizin olduğunu daha iyi anlarsınız.
Ve ya vaktiniz var ise, hastanelere, hapishanelere ve kabristanları ziyaret edin.
Cenâb-ı Hak, kullarının her fırsatta kendisine hamd etmelerini istemektedir. Âyet-i kerîmelerde şöyle buyurulur:
“...Allâh’a hamd olsun, de!..”
(el-İsrâ, 111)
“...Onların duâları; «Bütün hamd ü senâlar, âlemlerin Rabbi Allâh’a mahsustur.» diye son bulur.”
(Yûnus, 10)
Rabbim, hamdolsun verdiğin bütün nimetlere.
Selâm ve dua ile...