İki kelime...
Dava adamı...
Dertliler.
Neyin davası???
Neyin derdi bu ki.
Bana göre ikisi bir zincirin halkası, bir tespihteki taneler ve onu birbirlerine bağlayan imame gibi.
Hem davan olacak, hem de dertleneceksiniz. Bu zamanda çıkıp bir de DAVAM, DERDİM diye ortalığı yıkıp, geçeceksin.
Hayatlarını bir davaya vakfedenlerin hareket noktaları idealleridir.
Dava ruhuna sahip olanlar hayatlarının her dakikasını, saniyesini ideallerine göre program altına alır ve bunların istikametinde de disipline eder.
Arzuları...
İstekleri...
Hayalleri...
Hepsini arzu ve isteklerine yine bu çerçeve içinde gem vururlar.
En yakınındaki dahi, annesi babası bazen eşi akrabası sitem eder. "Seninki de yaşamak ki yaaa." derler. Eminim çok duymuşsunuzdur
Doğrudur. Çünkü Onların yasadıkları hayat, kendi hayatları değil, ideallerinin gerektirdiği hayattır.
Onların hayatları; yaşamları ve yaşam tarzları, giyinmeleri, oturup kalkmaları hatta ve hatta konuşmaları, ruh, kâlb ve zihinleri bu hayat tarzına göre şekillenir.
Bizim, sizin belki de hayat tarzları, siyasi görüşleri, dünyaya bakış düşünce tarzları farklı da olsa biz onlara, onları ifadesi “idealist”, daha ciddi ifadesiyle “Dava Adamı”, daha samimi söyleyişiyle de "Dertliler” deriz.
Dostlar!!!
Şimdi bir derdimiz var.
Derdimiz, davamız.
Bu davanın günümüzdeki en önemli unsurlarından birisi tebliğ. Bu tebliği elimizle dilimizle ve en önemlisi de basın ve yayın yoluyla yapılıyor olması.
Bugün, Sentez Bilim Araştırma Organizasyon Hizmetleri’nin kısa bir süre önce çıkardığı dopdolu bir dergi var. Ve bu derginin tüm davasını dert edinen bireyler tarafından sahip çıkılıp en kısa zamanda okunurluğunun zirveye taşınması gerektiğine inananlardanım.
Güçlü yazar kadrosu ve omurgalı duruşu ile siyasete girmeden siyasetten uzak ve siyaset üstü yayıncılık ilkesi ile elimizin altında bir ay boyunca dolu dolu konular ile okunulacak bir dergi hepimizi bekliyor.
NE YAPMAMIZ GEREKİYOR.
Benim için rol model konumunda olan abilerin anlattığı bir vaka vardı. Benim için o çok değerli idi. Ve anlatılan o vaka üzerine 85 / 87 yıllarında hem temsilciliğini, hem muhabirliğini, hemde dağıtıcılığını elden yaptığım gazete, çocuk dergisi ve aylık fikir dergilerini abilerimizin ve kardeşlerimizin fevkalade gayretleri ile 50 lerden 250 ye çıkarmış idik. Hamdolsun.
Vaka.
Meşhur Eşref Edib'in Yahudi olan esnaf bir komşusu vardır. Bu komşusunun okuma yazması yoktur. Lâkin işleri iyi ve esnaflığı mükemmel bir adamdır. Eşref Edib ile de diyalogları mükemmeldir.
Okuma ve yazması olmayan bu komşumuza her gün iki tane gazete gelir, yahudi olan komşu bu gazeteleri okumadan işlerinde kullanırmış.
Olay, Eşref beyin okunmayan lâkin parası verilip tezgah altına konulan bu gazetelerin durumu dikkatini çeker ve sonunda dayanamaz ve soruyu patlatır.
-Komşum, dikkatimi çeken bir konu var.
-Buyrun Eşref bey.
-Sizin okuma ve yazmanızın olmadığını bildiğim halde her gün dükkanınıza iki gazete geliyor ve siz bunları okumadan tezgahın altına koyuyorsunuz. Niçin okuma ve yazmanız olmadığı halde iki gazete birden alıyorsunuz?
Komşu o ibretlik, muhteşem sözünü söyler.
Beyler buraya dikkat buyurun.
-Haklısınız Eşref bey. Evet benim okumam ve yazmam yok. Lâkin ben her iki tane gazete alarak DAVAMA PARAM İLE KATKI SAĞLIYORUM.
Vaka burada bitiyor.
Dostlar, bizlerin de DAVA ADAMI = DERTLİLER grubunda olduğunu düşünüyor veya inanıyor isek AÇIK DENİZ dergimize sahip çıkma zamanı gelmedi mi?
Bir tane alıyor isek iki tane almamız, dostlarımıza, arkadaşlarımıza en yakınımızdakilere bir tane hediye etme veya abone etme gibi bir çalışmaya tıpkı eski günlerdeki gibi vaktimiz gelmedi mi?
Okuma yazması olmadığı halde DAVAMA, PARAM İLE KATKI SAĞLIYORUM diyen bu şahıs kadar da mı dava şuuru ve inancımız yok?
Ne dersiniz?
Ben Bülent Ertekin, bugünden sonra Sultanbeyli için iki, İzmir için 2 tane toplamda 4 tane derginin her ay abonesi olarak başlıyorum.
Derdim büyük.
Derdi büyük olanları...
Derdi büyük olan bölgeleri görelim.
NEREDESİNİZ!!!
Selâm ve dua ile…