İnsan tutunamaz bazen hayata; keşkeleri, amaları sığdıramaz onu bir yere… Ait olamama duygusu yer bitirir derinlerde.
Peki ama insan yalnız yaratılmamasına rağmen onu bu denli biçare hissettiren duygu nedir?
Daha anne karnındayken bizi yalnız bırakmayan Rabbimizin varlığı en çok, yalnız anımızda yakalar bizi…
Ona sonsuz teşekkürlerimizi belki de insanlar tarafından kırılmak, rencide edilmek, beğenilmemek sonrasında duyduğumuz sahipsizlik hissi; en büyük sahibimizin asla ama asla bizi bırakmamasında hissederiz. Şöyle bir kenarda düşünelim üzüntülerimizi, yıpranmalarımızı hepsi bir gün unutuldu ve o biçare olduğumuz anlarda bile Ezân-ı Muhammedî sesini duyuracak bir gücün takatini hissettik içimizde.
Yalnız kaldıktan sonraki duruma sefil olmak mı denir? İnsanların garabetine uğradıktan sonra üzülmek ve depresif hissetme durumu… Olabilir belki ama en sefil anlarımızda bile, katıma yakışmazsın demiyor Rabbimiz! Sen ne olursan ol gel diye çağrı yaptırıyor minarelerden… İşte bu…
Kendimizde bir devrim yaratmak istiyorsak bir örneklem bu olabilir, hayallerin sana tekme tokat daldıktan, seni yerle bir ettikten ‘sonra bu da geçer yahu!’ Nidaları eşliğinde yolumuza yolculuğumuza; Hakka ulaşma uğrunda devam edebilme devriminden bahsediyorum!
Var mıdır her işte bir hayır! Zannımca vardır… Çünkü bunu iliğime kemiğime varacak kadar defaatle yaşadım çok şükür… Bazen başımıza kötü şeyler gelir öfkelenir dururuz, ama ya bu öfkemizde yanılıyorsak, otobüsü kaçırdım diye üzülüyorsan üzülme hayat bir imtihan zinciri… Az ilerde kaza yapmış olabilir üzüntülerin…
Merhametlilerin en merhametlisi diye başlarız dualarımızda, bizi bizden daha çok düşünen bir Hayy var! İşimiz Rabbimizde biz ondan emin olalım. Fazla düşünmeye meraklı olan nefsimiz hep bir telaşe içerisine sokar bizleri, sanki yaşamak bir film perdesi ufak aralar olmalı ve kaldığı yerden devam etmeli sonrasında ise perde kapanmalı ve film sona ermeli. En ufak bir tökezlemede, ölmek en iyisi diye düşünmekten Rabbimizin merhametine sığınmalıyız ve korkaklık değneklerinden kurtulmalıyız. Bazen Nefsimiz gibi insanlar da bizleri rencide etmeye kalkar gerek ailemizle vururlar gerek bilmediklerimizle, peki bunun ardından Rabbimiz ne diyor? Peygamber efendimiz (s.a.v) Taif seferi sonrasında taşlara maruz bırakıldığında, yetimliği yüzüne vurulduğunda, peygamberliğe layık olmadığı ile rencide edildiğindeki halini bir düşünelim. Rabbimiz kulunu o halde bırakmaz, hele Alemlere rahmet olarak gönderilen peygamberini asla!
“Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı.” (Duha,3)
Unutmayalım ki Rabbimiz her daim yanımızda, o bizi affetmeye de sevmeye de her daim katında beklemekte. Kullar olarak bizler uğradığımızı düşündüğümüz rencideleri, felaketleri, üzüntüleri bir kenara bırakıp “Rabbimize teslim olalım”. Onun merhameti alemdeki her şeyi ve herkesi kuşatır.