Hayatımızın ne derece içerisinde bu kıymetli ibadet, müslümanlar olarak bir şekilde tanıyoruz namazı ama hayatımızı onunla şekillendirmeyi malesef başaramıyoruz, geçenlerde bir yerde kulak misafiri oldum "Şu namazı bir aradan çıkaralım da sonra daha iyi konuşuruz" namaz böylesine aradan çıkarmamız gereken bir görev midir yalnızca? Hayatımızda zaman alan, muhabbetimizi bölen, işlerimizin aksamasına neden olan bir yapı mıdır sadece?
Hani Dinin direğiydi namaz? Bu direkt günlük işlerimizde önümüze takılan bir engel mi yoksa ona sımsıkı sarılmamızı sağlayan, Rabbimiz ile aramızdaki diyaloğumuzu kuvvetlendiren sarsılmaz bir kolon mu?
Kardeşlerim, Namaz dinin parçalanmaz, yıkılmaz bir yapısıdır. Dinimize sarılmayı onunla doyasıya haşır neşir olmayı,
Rabbimizi Namaz vasıtasıyla görüyormuş gibi koşarak gitmeyi elbetteki isteriz ama başlamak için pazartesiler, ayın ilk günleri hiç gelmez.
Ya ölüm... Ya bugünkü yatsı namazı son namazımızsa? Ya selam verdiğimizde arkamızda duran Azrailse... Ya da hiç yanına uğramadığımız çekmecelerimizde eskimeye yüz tutan seccadelerimiz varsa, ve ölüm henüz gelmediyse...
İki durumda da Azrail ile tanışacağız.
Hayatımızı yine bir göz önüne alalım. Evimizde annemizin çağrılarına eşimizin, çocuklarımızın seslenişlerine hemen koşmuyor muyuz?
İşimizde Müdürümüzün beklediği raporlara ne derece acele edip özen gösteriyoruz!
Ya da şununla tartalım Ezan-ı Muhammedi bizlere seslendiğinde ne derece acele ediyoruz, makama mevkiye göre şayet daha özenliysek; Aleme şahitlik makamından bizlere çağrı var!
Bunları düşünüyoruzdur elbet... Ancak aklımızla ya da şöyle diyelim kalbimizle idrak boyutuna ulaşırsak soyuttaki manayı görebilmemiz de bir o kadar yolunda gidecektir.
Soyuttaki mana nedir?
Şundan pek emin olmalıyız ki kalp ile tasdiklenmeyen dilde ikrara ulaşamaz! Kıyamdaki duruşumuz, secdedeki halimizin pek güzel manaları vardır. Duruşlarımızın Namazı Namaz yapan hareketlerimizin kalp süzgecinden geçtikten sonra içimize sineceğinden şüphemiz olmasın.
Kalpteki huzur namazın en başında iftitah tekbirindeki manada ellerimizi kaldırarak dünya ile namaz arasına bir set çekebilmekle başlayabilir. Bu seti korumak kendi ellerimizdedir.
Gaflet ve Mühür...
Müslüman her daim uyanık olmalı. Türlü vesveselerin oyunların döndüğü dünya gölgesinin mührü ve gafleti altında uykuya dalan kalp gözümüz neticesinde namaz ile dünya arasına set çekemeden, kendimiz ile Allah arasına set çekip "eşref" verilen benliğimizin kıymetini bilemiyoruz!
İnsan o denli kıymetlidir ki, tahiyyatta Rabbimiz ve Resulumuzün varlığına şahitlik ederiz.
Bizler alemin yaratılmasına vesile olan Resulümüze şahitlik ediyoruz! Hem de her namazda! Çok yüce bir makam bu düşünelim! Şahit olmak, ne yargıç olmaya ne avukat olmaya benzer. Eşhedü çınlamaları içerisinde içimizde bir boşluk olmamalı... Bizler aleme şahit olacak kadar kıymetli iken namazlarımız bizim nazarımızda neden kıymetsiz olsun? İnsan şahitlik yaptığı yer için şunu bir aradan çıkarayım dememeli. Uyku ve gaflet penceresinden bakalım. Uyku esnasında ruh ten kafesinden ayrılır gittiği yerler rüya olarak bizlere yansır. Uyandığımızda ise dünya ile ahiret arasında hayatımızı doldururuz. Gerçek uyanıklığımız, Allah ile uyanık değilse bir anlam ifade etmez. Asıl uyuyanlar namazında ruhunu ten kafesinden ayırıp seküler dünyada geçirenlerdir.
Rabbim cümlemizi uyanık olup uyuyan kalpten korusun. İçimizdeki vesveseleri onun ışığına göndermeyi bizlere nasip eylesin.