''Güneş ve Ay bir hesaba bağlı (hareket ederler)'' (Rahman, 5)
Denge, çok yüce bir kavram, alemde belki de dengesiz hiç bir kavram hiçbir nesne yoktur. Yüce Rabbimizin Kuran-ı Kerim’de ''Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayacaksınız?'' sorusunu sormadan önce bu dengeden bahsetmiştir. Rahman Suresi 5. ayette yarattığı gücü bizlere gösteren; ulaşılmaz görünen, en yüksekte olan, küçük büyük herkesin dikkatini çekeni, kimi insanların da Rabbini tanımasına vesile olan yıldızlar, güneş, ay, gök gibi nimetlerden bahsetmiş ve hepsinin bir denge üzerinde olduğunu bizlere öğretmiştir. Tarihler öncesinde gerek Anadolu da gerek dünyanın farklı ülkelerindeki alimler, filozoflar astroloji ile ilgilenmişler ve bu ayetlerin doğruluğuna şahit olmuşlardır.
''Yıldızlar da Ağaçlar da secde ederler.'' (Rahman, 6)
Secde eden bitkiler, çoğu insanın cansız gibi muamele de bulunduğu, belki önem vermediği, koparılan kesilen bu bitkiler alemde bizlere hizmet etme göreviyle bulunmaktadır ancak Rabbini tanımayan eşya, nesne bulunmamaktadır, her ne kadar onlar bizlere hizmet ediyorsa bizlerinde onlara hizmet borcu olduğuna inanmaktayım. Bizler duymasakta görmesekte Rabbi tesbih eder alem, vaktini geçirmeden çiçek açan ağaçların, meyve veren sebzelerin secdelerine nasıl şahit olmayız?
''Göğü o yükseltti, denge ve ölçüyü o koydu ki dengeden sapmayasınız. Ölçüyü düzgün tutasınız ve eksik tartmayınız'' (Rahman, 7-8-9)
Gök… Nedir gök? gözlerimizi gökyüzüne odaklayıp hiçbir şey düşünmeden o muazzam boşluğa baksak belki dünya koşturmacasından bizleri arındırıp Rabbimize teslimiyetimizi arttıracak. Bizleri bir örtü gibi sarıp sarmalayan bir yapı var, bana daima bir Rabbin bizi unutmadığını, bizleri rızıklandırdığını hatırlatır. Büyüklerimizin eskilerden beri gökyüzüne bakıp hava durumunu tahmin etmesi de göğün çok büyük nimet olduğunun kanıtı niteliğindedir. Gece bulutlu havanın ertesi gününün ılık geçmesi bulutsuz havanın ertesi gününün soğuk geçmesi Rabbimizin bizleri uyarmasıdır. Bunca nimetin olduğu dünyada bizler Rabbimizi nasıl yalanlayabiliriz?
''Artık Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?'' (Rahman, 13)
Mizan, nedir mizan? belki de çoğu kavram buradan bir zincire tutunup türemiştir. Denge ve düzenin hemen ardından gelen bu mizan kavramı dengenin bozulmasının ardından gelecek olan ceza ve bir gün hepimizin küfesinin tartılacağı bu tartının adil olacağını hatırlatır. Yüce Rabbimiz kullarına karşı o kadar merhametlidir ki; önce ayetlerde dengenin varlığından ve öneminden bahsedip sonra ölçüde ve tartıda eksiklik yapmamamız gerektiği konusunda bizleri uyarmıştır. bakıldığı zaman ne güneş doğmayı unutuyor ne de ay gece ortalıktan kayboluyor, bir an için olmadıklarını düşünebilir miyiz? insanların aşırıya gidip ölçüden ve tartıdan bağımsız bugünlerde yaşadıklarına, nefes almadan bir çok örnek sayabiliriz. peki ya sonra?.. bu kadar yanlış yapıp dengeden şaştıktan sonra mizan gününde neler bekleyecek bizleri? Bu sorunun cevabını Hakka suresinde geçen sol ehlinde Rabbimiz açıklamıştır. (Hakka Suresi 25-29. ayetler) Kuranda defalarca geçen ölçü ve tartıda hile yapmama sadece satıcıların müşterilerine karşı yapabileceği hile olabilir mi? Yoksa bugün ve geçmişte mevcut olan çoğu kavmin helakına neden olan alemin dengesini bozma, yaradanın dünyaya bıraktığı mevcudiyeti yıkmaya çalışma olabilir mi?
...Olabilir... “Hiç akıl etmiyor musunuz?” uyarısının ardından biraz silkelenip kendimizi kaybedeceğimiz anda nefes alıp sadece bu ilk ayetlerde geçen nimetlere bakarak rabbimizle konuşabiliriz. Hz. İbrahim'in teslimiyetin gibi bir teslimiyetin bizlere nasip olması duasıyla....