"Yerlerin de, göklerin de ve bunların içinde bulunan her şeyin de yegane sahibi Allah'tır. O, her şeye kadirdir. Göklerin yerin ve bunlar arasındaki her şeyin hükümranlığı yalnızca Allah'ındır."
(Maide, 120 )
Dünya insanın emrine sunulmuştur ancak buna rağmen hükümdar olduğunu zanneden insan dünyanın dengesini bozacak eylemlerde bulunmaktadır. Alemin ve içinde bulunan her şeyin sahibi yüce Mevlamızdır. Rabbimiz bizleri daha dünyadaki ilk anımızdan itibaren rızıksız bırakmaz iken bizim ahireti unutacak derecede dünyaya haris olmamızdaki sebep nedir?
Bizim beşer olarak, dünyada rızkımızı kazanabilmemiz için belirli oranda emek harcamamız gerekir ve bu emeğin miktarını belirleyen; mal ve hizmet almamızı sağlayan parayı kazanırız. Bu para maalesef ki dünyada statüyü belirleyen kaynaktır. Fikrimce dünyanın çoğu yerinde insana gösterilecek saygı oranı, sahip olduğu paranın miktarı ile ölçülmektedir. Kişinin yaşı veya ilmi değil, arkasında onu takip eden parası kimlik değerini arttırmaktadır. Belki de bu nedenle insanlar hırs içerisinde yarışmaktadır.
Adaletsizliğin had safhada olduğu, emek hırsızlarının lüks evlerde yaşadığı aynı zamanda son derece saygı gördüğü, bu çemberde ekonomik problemlere çarenin kapitalizm olduğu kabul görmektedir.
Rabbimizin evreni yaratıp insanları kendi hallerine bıraktığı düşüncesine inananlar vardır elbet ancak bu durum bu şekilde değildir, Rabbimiz alemde her şeyi ölçülü yaratandır bu ifade de Kuran-ı hakimde defalarca geçmektedir, buna karşılık insanda, her an dengeden şaşma kabiliyetine sahiptir bu nedenle Rabbimiz peygamber göndermiş ve okuyup anlayabilmemiz için kitap indirmiştir. Rabbimiz alemi kaderine terk etmeyip onun emirleri altında çizgiyi aşmadan yaşamamızı istemektedir. Rabbimizin emrettiği ve peygamber efendimizin (s.a.v) de tatbik ettiği ekonomik yaşamın peygamberimizle yok olduğunu söylemek, uymamak olamaz.
İslam her yerdedir, Rabbimiz Kuran-ı kerimde psikolojiye de vurgu yapmıştır, siyasete de ve tabi ki ekonomiye de… Alemi yaratan Mevlamız o kadar merhametli ki kulunu yalnız bırakmamış, bulunduğumuz evrende dengeyi sağlayacak her şeyi de beraberinde bizlere vermiştir ve bu düzen hala devam etmektedir. Güneş bir an olsun doğmayı unutmuyor ya da gecikmiyor. Dolayısıyla peygamber efendimizin (s.a.v.) tatbik ettikleri de günümüzde hala geçerlidir. Yani İslam bizi rehbersiz bırakmamıştır, çare olarak İslam ekonomisinin prensipleri vardır, bunlardan en önemlisi toplumda zengin ve fakir arasındaki dengenin sağlanmasında en büyük paya sahip olan zekattır.
Efendiler, Namaz kulun Rabbi ile arasındaki en samimi halidir, dikkat edilirse Rabbimiz kuranda otuz iki yerde namazı ve zekâtı birlikte buyurmaktadır.
Namazı kılın, zekâtı verin, rükû edenlerle beraber rükû edin.
( Bakara,43 )
Namazı hakkıyla kılın, zekâtı verin ve resule itaat edin ki esirgenesiniz.
( Nur, 56 )
Rabbimiz ile en samimi olduğumuz an yani kulun miracı diye niteleyebileceğimiz namaz ile beraber zikredilmiştir. Verebilecek güce sahip olanlara emredilen husus zekâttır. Zekât öyle önemlidir ki kulun, Kul olduğunu kendisine hatırlatan rızkın yalnızca ve yalnızca Allah’tan geldiğine, mülkün yalnızca Allah’ın olduğunu insana bildiren nefse tokat gibi çarpan bir husustur.
Zekât zenginin malında bulunan fakirin hakkıdır insan malı sanki kendisi ile ebedi kalacakmış gibi vermek istemez oysaki malını zekât için fakire verdiğinde Allah o malın artacağını bizlere bildirmiştir.
Allah nisap miktarına ulaşmış malın zekâtını verenleri Haşr suresi 9. ayette kurtuluşa erecekler olarak müjdelemiştir. Peygamber efendimiz (s.a.v) de; zekât vererek malınızı zarardan koruyun buyurmuştur.
Zekât vermeyenlere gelince;
"Allah’ın lütfundan kendilerine verdiği nimette cimrilik gösterenler, sakın bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar, bilâkis bu onlar için kötüdür. Cimrilik ettikleri mal kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah yaptıklarınızdan haberdardır."
(Ali İmran, 180)
Allah, nisap miktarına ulaşmış malını nefsi için vermemekten bizleri korusun. Dünya ahiretin tarlasıdır. Bu sebeple insanın elde tuttuğu para miktarı, yapıp ettikleri ile insanlardan aldığı saygı miktarından daha mühimdir ahirette Allah’tan alacağı mükafat.
Son olarak Sahih-i Müslim’deki bir hadisi şerifte şöyle buyrulmaktadır, Ey Ademoğlu, benim malım benim malım dersin. O malda senin olan; yiyerek yok ettiğin, giyerek eskittiğin ve Allah için vererek sonsuz yaşattığındır.