İnsanda sayısız duygular var. Üzüntü de bunlardan biridir. Acı veren, olumsuz durumlarla karşılaştığımızda üzülürüz. Bu bazen gözyaşlarına dönüşür. Genel olarak üzülen, ağlayan, hüzünlenen bir insanı gördüğümüzde “üzülme, ağlama, sıkma canını” deriz. Acaba bu ne kadar doğru?
Peygamberimiz (s.a.v) oğlu İbrahim’i küçük yaşta kaybedince ve üzülmüş ve ağlamıştı. Niçin ağladığını soranlara da “Göz yaş döker, kalp üzülür” şeklinde cevap vererek bu üzüntünün şefkat ve merhametten kaynaklandığını bildirmişti. Bu üzülme insana zarar değil, fayda veren bir hüzündür aslında.
Başımıza gelen bir sıkıntı, felaket ve musibetle başa çıkmamız gözyaşı dökmemize bağlıdır da diyebiliriz. Çünkü gözyaşı dökmek, üzülmekten kaynaklansa da akan damlalarla birlikte üzüntünün de gitmesine sebep olur aynı zamanda.
Kral VI. Henry oyununda Shakespeare, "Ağlamak üzüntünün derinleşmesini önler" diye yazarken bu gerçeği dile getirmişti. Amerikalı yazar Lemony Snicket de "Bilin ki uzun bir ağlamanın ardından durumunuzda hiçbir değişiklik olmasa da kendinizi daha iyi hissedersiniz" derken aynı noktaya dikkat çekmişti.
Lübnan asıllı Amerikalı şair Halil Cibran’ın, “Kederin varlığımızda açtığı oyuk ne kadar derin olursa, taşıyabileceğimiz sevinç o kadar büyük olur” cümlesi ise hüznün aslında sevinç ve mutluluğa sebep olduğunu hatırlatıyor olsa gerek.
Demek ki her şey göründüğü gibi değil. Her olumsuz durum kötü değil. Olumsuz duygularımızın da hayat serüvenimizde bize çok olumlu katkıları olabiliyor.
Bu bana Kur’an’ın “Allah her şeyi en güzel şekilde yaratmıştır” ayetini hatırlatıyor. (Secde suresi, 7. Ayet)
Said Nursi bu ayeti tefsir ederken, "Kâinattaki her şey, her hadise ya bizzat güzeldir, ona hüsn-ü bizzat denilir. Veya neticeleri cihetiyle güzeldir ki, ona hüsn-ü bilgayr denilir" İfadelerini kullanır.
Buna göre aydınlık bizzat güzeldir. Karanlık ise aydınlığın ortaya çıkmasına sebep olduğu için güzeldir. Bahar bizzat güzeldir. Kış ise baharı netice verdiği için güzeldir.
Aynı kanunun duygularımız içinde geçerli olduğunu söylemek mümkün. Çünkü duygularımızı da en güzel şekilde yaratan Allah’tır. Buna göre sevinç ve mutluluk bizzat güzeldir. Hüzün, üzüntü, ağlama ise sevinç ve mutluluğa götürdüğü için güzeldir.
Üzülmek bulutlara benzer. Yağmur yüklü bulutlara. Yağmur yağar, sonra bulutlar dağılır, güneş çıkar. Tebessüm eder yüzümüze. Yağmurun düştüğü topraktan güzel çiçeklerin gülen yüzlerine şahit oluruz. Üzüntü bulutları gözyaşı yağmurlarına dönüşür de mutluluk ve sevinç güneşi açmaz mı arkasından? Açar ve işte o güneş insanın içini ısıtıp yüzünde mutluluk çiçeklerini açtırır.
Dr. Tim Lomas, Negatif Duyguların Pozitif Gücü isimli kitabında üzüntüyü ruhun marangozu olarak nitelendirirken, mutluluğun gücünü ve değerini ancak üzüntüyle karşılaştığımızda gerçek anlamla idrak edebileceğimizi dile getirir.
Dr. Tim Lomas, Halil Cibran’ın alıntıladığım cümlesini naklettikten sonra Mevlana’nın da şu dizilerini terennüm eder:
‘Üzüntü seni Neşe’ye hazırlar; şiddetli bir şekilde evindeki her şeyi kapının dışına süpürür atar ki yeni bir mutluluğun içeriye girebileceği bir yer açılsın. Kalbinin dalından sarı kuru yaprakları sallayıp döküverir ki onların yerine taze yeşil yapraklar açsın. Çürümüş kökleri söküp atıverir ki onların altında saklı yeni kökler büyümek için yer bulsun. Üzüntü ve hüzün kalbinden her neyi söker atarsa yerine daha güzelleri gelir.”
Kalbin kırılır, en yakının ölür, sevdiğin kişi ayrılır, iflas edersin ya da başka bir musibet geliş başına. Bunlar üzüntüye, ağlamaya sebep olur. Makul ölçüde üzülmek insanı rahatlatır ve daha sağlıklı düşünmesini, hayata yeniden başlamasını sağlar.
Mümin bir insan için en büyük musibet günahlardır. Allah’ın emirlerini yerine getirmeyen, yasaklarını çiğneyen insan büyük günahları işliyor demektir.
Acaba dünyevi musibetlere üzülüp ağlayan insanın günahlarına da ağlaması, üzülmesi, hüzünlenmesi gerekmez mi?
Çünkü günahlar, hüzün ve pişmanlıkla yok edilmezse, zamanla insanın kalbini karartır ve küfre yol açabilir.
Günahlarımıza üzülüp ağlamak, onlardan uzaklaşmaya, iyilik yapmaya ve sevap çiçeklerinin açmasına sebep olur. Ebedi mutluluğun kapısının açılması ancak bu manevi ve dini musibete karşı üzülüp ağlamakla mümkün.
Hadislerde “tenhada ağlayıp Allah için gözyaşı döken kişi”, “başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde Allah Teâlâ’nın arşının gölgesinde barındıracağı yedi sınıf insandan birisi” olarak zikredilir. Bu kişi, günahları için gözyaşı döküp sevap işlemeye karar veren ve ebedi mutluluk yeri olan cenneti kazanan bir kimse olsa gerek.