Üniversitesi sınavında bir okulda bina sınav sorumlusuydum. Bir bayan öğrenci gözetmen kontrolünde Bina Sınav Sorumlusu odasına getirildi. Son bir saat kalmıştı sınavın bitmesinde. Öğrencimizin midesi bulanmış, biraz beklemiş geçer diye. Ama nafile. Bunun üzerine ben kusacağım demiş ve lavaboya götürülmüş. Tabii sınav salonundan her ne sebeple olursa olsun dışarı çıkıldığı zaman tekrar sınava girilemiyor. Öğrenci sınav salonuna değil, benim bulunduğum bina sınav sorumlusu odasına getirildi.
Durumu çok vahimdi. Ağlıyordu hıçkırarak ama yüzünün ifadesi çok kötüydü. Ben başına bir şey gelir diye korktum. Biraz sakinleşmesi için bekledik. Ama sakinleşmek yerine şöyle diyordu öğrencimiz:
“Onca emek verdim. Ama yapamadım. Midem bulandı. Dışarı çıkmak zorunda kaldım. Hani herkese çalıştığının karşılığını vardı. Allah neden benim çalıştığımın karşılığını vermedi şimdi?”
Neyse birkaç dakika geçince kameranın karşısında durmasını söyledim prosedür gereği. O da durdu. Kamera gerekli görüntüleri aldıktan sonra ona dedim ki: “Kızım sen Müslümansın ve Allah’a inanıyorsun değil mi?” “Evet” diye cevap verdi. Ben de “O zaman inandığın Allah’a tevekkül etmesini bilmelisin” dedim. Bunun üzerinde ağlamaklı bir şekilde “tevekkül nedir?” diye sordu.
Ona şöyle dedim: Tevekkül, senin üzerinde düşen çalışmaları yaptıktan sonra sonucunu Allah’a bırakmandır. Sen çaba göstermişsin. Bu yüzden üzülüyorsun. Ama insan elinden gelen gayreti gösterdikten sonra sonucu tevekkülle karşılamalı. Bunda da bir hayır vardır diye düşünmeli.
Bizim inandığımız Kur’an’da yüce Allah, “sizin hoşlanmadığınız nice şeyler vardır ki, sizin için daha hayırlıdır” buyuruyor. Şimdi sen kusmak suretiyle sınavdan çıktın, bunu iradenle yapmadın. Demek ki, bu senin için daha hayırlı bir durummuş. Gelecek senenin ne getireceğini bilemezsin. Belki seneye kadar fikrin değişecek başka bir bölüme gitmek isteyeceksin. Bilemiyoruz. Bu sene senin sınavı kazanmadın senin için hayırlı olmayacağı anlaşıldı. Bu yüzden seneye hazırlanırsın. Bir sene fazla bir kayıp sayılmaz.”
Bu sözler üzerine biraz sakinleşti. Kamera görevlisi biri arkadaş başından geçen bir olay anlattı: “Bak kızım, ben lisanslı atletizm yapan iyi bir sporcuydum. 12 sene önce beden eğitimi bölüme garanti girerim diye düşünüyordum. Ama iyi bir atlet olan ben 800 metre koşusunda son iki yüz metreye koşamadım. Ayaklarım taşımadı beni. Önce çok üzüldüm. Hayallerim suya düşmüştü. Sonra iki fakülte bitirdim, iktisat ve inşaat. Yarı özel bir kurumda müdürlük yapıyorum. Eğer beden eğitimi bölümü kazansaydım, öğretmen olsaydım şimdi aldığım maaşın ancak yarısını alırdım. Bu yüzden Allah’a tevekkül etmek, bunda da senin için hayırlar olduğunu düşünmek gerekir” dedi.
Ben pandemi döneminde sınav görevi almayı bırakmıştım. Yıllar sonra ilk defa görev aldım, bu görevde böyle bir durumla karşılaştım. Demek ki, bu öğrencimizi teselli vermemiz takdir edilmiş.
Sonra ben de başımdan geçen bir olay anlattım. Araştırma görevlisi olarak bulunduğum üniversitede doktora sınavlarında girdim. Doktora sınavının ilki İngilizce idi. İngilizcem de orta düzeydeydi. Verilen tercümeyi yaptım. Ama ne acı ki, beni İngilizce sınavında elediler. Ve doktora bilim sınavına giremedim. Bir dönem kaybettim. Ama bir dönem kaybettiğime üzülmüyorum. Bunun sonucunda kazandıklarıma seviniyorum. Çünkü o zaman çiçeği burnunda olan bir üniversitede doktora yapmak yerine, Ankara üniversitesinde doktora yapmak nasip oldu. Büyük ve köklü bir üniversitenin doktora sınavına girdim ve kazandım. Orada elde ettiğim tecrübeleri sonra kendi üniversiteme taşıdım. Çok daha iyi bir durum oldu. Biraz meşakkatli oldu ama sonuç çok hayır oldu. Hatta orada ikinci bir dil olarak İngilizceyi çok daha iyi seviyelere getirme fırsatım oldu. Arapçanın yanında İngilizce’yi çok iyi geliştirdim.
Öğrenci orada diğer hocaların tavsiyelerini dinledikten sonra, çıkma zamanı geldiği için salondan ayrıldı. Ayrılırken söylediğimiz sözlerin olumlu etkilerini görmek bizi mutlu etti. Çünkü öğrenci ağlayarak sınavdan çıkmış ve bizim odaya gelmiş, şimdi gözyaşlarını silmiş ve gülümseyerek ve başını sallayarak çıkıyordu.
Ben bu öğrencimize söylediğim aynı şeyleri üniversite sınavına giren herkes için de söylüyorum. Belki milyonlarca öğrenci hayal kırıklığına uğrayacak. Onlara şunu söylemek isterim: Lütfen olumsuz düşünmeyin. Gelecek sene daha iyi hazırlanma kararı alın. İşi daha ciddiye alın. O zaman bu sene üniversite imtihanını kazanamadığınıza üzülmeyecek belki de sevineceksiniz.
Siz gerekli çalışmaları yaptıktan sonra sonucun istediğiniz gibi olmaması sizi üzmesin. Strese girmeyin. Üzüntü ve stres bütün hastalıkların anasıdır. Bu yüzden “bunda da bir hayır vardır” deyin ve biraz dinlendikten sonra daha disiplinli ve kararlı bir şekilde çalışmaya başlayın. Başarı zeki olmak değil; düzenli, devamlı ve disiplinli çalışma getirir.