Ümitsizlik en büyük engel. Fert, aile, toplum ve ülkenin önündeki en büyük engel. Öğrenci bazı zor bilinen derslerle karşılaşınca “ben yapamam bunu” der ve daha anlamaya, öğrenmeye adım atmadan pes eder. Eğer bir bilge kişiye; anne veya babaya, ya da öğretmene rast gelmemişse vay haline. “Yapamam, edemem” gibi basit gibi görünen bu kısa cümleler bulaşıcı bir hastalık gibi önce diğer derslerine, sonra eğitim hayatına, sonra da çalışma hayatına bulaşır. Bu ümitsizlik bu kişinin hayatını felç eder. çalışmadan bir şeyler elde etmeye yönelir.
Aileler kendini eğitmiş, bilge kişiler değilse, onun bu ümitsizlik durumunu daha da kötü hale getirir. Bu tip kimseler, “Senden ne köy olur ne kasaba, sen yapamazsın zaten” gibi hastalığı daha da artırıcı, onu ümitsizliğin dipsiz kuyularına atacak cümleler söyler. Kendisine yol gösterilmeye ihtiyaç duyan genç adam, önüne çıkan ümitsizlik engelini aşmaya çalışırken, engeli daha da aşılmaz hale getirenler yüzünden yolunu şaşırmış, ne yapacağını bilmeyen serseri bir kimse haline gelir.
Kimi bilge olmayan aileler de, çocuklarına şiddet uygulayarak bu ümitsizliği kendilerince ortadan kaldırmak ister. Ancak genç adamın şiddete değil, şefkate, sevgi ve ilgiye ihtiyacı vardır. durumunu anlayacak, ona göre yol gösterecek kimselere… Gençlerimiz şunu unutmamalı: bir şeyi yapamam derseniz, yapamazsınız. Çünkü bizim gönderdiğimiz sinyallere göre hareket eder. Yaparım dediğinizde beyin potansiyel güçlerini devreye sokar ve bizin o işi yapmamıza yardımcı olur. Tabi beyni bu özellikte yaratan yüce Allah’tır. Yoksa beyin kendisi bu organizeyi kendisi yapamaz.
Ailelerin ümitsizliği
Çocuklar ümitsizlik girdabına düştükleri gibi, aileler de düşebilir. İki farklı dünyanın insanı akıl, sevgi ve gönül birliği etmiş ve bir yuva kurmuşlardır. Hayat toz pembe görünmektedir. Her şey güllük gülistan olacaktır onlara göre. Ama hayat tek düze değildir. İnişli yokuşludur. Evlilik hayatında da böyledir. Gerek farklı kültürlerden, gerek farklı eğitimlerden, gerekse fıtratların farklı olmasından dolayı ufak tefek pürüzler, sıkıntılar, problemler çıkabilir. Bunlarla karşılaştıkça, ümitsizlik baş gösterir. “Biz mutlu olamayız, bir evliliğe götüremeyiz” diyerek ümitsizlik mikrobunu içlerine alırlar. Halbuki havaların hep güneşli gitmediğini, bulutlu, yağmurlu karlı havaların da olduğunu, ama arkasından tekrar güneşin doğduğunu, güzel çiçeklerin açtığını akıllarına getirseler, ümitsizlikleri ümide dönüşür. Kısa süren bulutlu mutsuzlukların yerine, mutluluk güneşlerinin açacağına inanırlar. Öyle de olur.
Güzel bir aracımız var. Uzun bir yolculuğa çıkmışız. Yolda teker patlayabilir. Teker patladı diye” arabayı bırakalım, yolculuğu terk edelim”, diye kimsenin aklına gelmez. Emek verilir, stepne takılır. Sonra en yakın yerde patlak yaptırılır ve takılır. Yola yine devam edilir. Tekerin tamir edileceğini, bunun arabaya bir zararının olmadığını biliriz. Hedeflediğimize görü ümitle gitmeye devam ederiz. Ya da yanlışlıkla başka bir yola girdik diye yolculuğu bırakmayız. Sorar, soruşturur, doğru yolu bulur, yola devam ederiz.
Evlilik hayatı güzel bir arabayla çıkılan yolculuk gibidir. Bu yolculukta bazı problemler olabilir. Ama biz mutluluk hedefine giderken, karşılaştığımız sıkıntı ve zorlukları aşma ümidiyle yolculuğa devam edebiliriz. Zorlukları aşma ümidimiz olmazsa yolculuk kısa sürer.
Toplumun ümitsizliği
Fertlerde ümitsizlik olursa, bu toplumun geneline de yansır. Ülkeye de yansır. Siyasetçi de de sirayet eder. “Biz adam olmayız, biz gelişemeyiz, biz yapamayız.” Ümitsizliği gelişmenin en büyük engelidir. Bediüzzaman’ın ifadesiyle “Ümitsizlik, mani-i herkemaldir.” Yani her mükemmelliğin önündeki en büyük engeldir. Yine onun tespitleriyle tembelliğin birinci sebebi “ümitsizlik” olduğu gibi, islam ülkelerini geri bırakan en birinci hastalık da ümitsizliktir. Ona göre ümitsizlik bir nevi toplumların kanser hastalığıdır. Yani toplumları öldüren bir hastalıktır.
Ümitsizliğin çaresi nedir?
Yeni bir yıla girerken, ümitsizlik hastalığından kurtulmayı ümit etmeliyiz. Fert, aile, toplum, ülke ve islam coğrafyası olarak ümide çok ihtiyacımız var. Hepimiz Müslümanız. Müslüman ise ümitsiz olamaz. Çünkü bizi yaratan, ve her türlü nimeti rahmetinin eseri olarak bize ikram eden Rabbimiz şöyle buyuruyor. “قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذٖينَ اَسْرَفُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِؕ” buyuruyor. Yan i “ey kendilerine haksızlık yapan, zulmeden kullarım, Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz.”
Kendimizi yaptığımız en büyük kötülük ve haksızlık, ümitsiz olmaktır. Ümitsiz olursak Allah’ın rahmetine mazhar olamayız. O halde şartlar ne olursa olsun asla ümitsiz olmayalım. Yardım dilediğimiz zaman Allah’ın her zaman bize yardım edeceğini bilelim. Ümitsizlik hastalığını yenmek için, “Allah’ın bana ve bütün ümitsiz insanlara yardım. İçimize ümit bahşet. Beni içimde bulunduğum ümitsizlik hastalığından kurtaracak sebepleri ancak sen yaratırsın. Senden yardım diliyorum.” Duasını her zaman yapmamız lazım.
Biz ümidimizi yitirmezsek, fert, aile, toplum ve ülke olarak halledemeyeceğimiz hiçbir problem yoktur. Ümitvar olup çalışmak ve Allah’tan yardım dilemek hayat yolculuğunda parolamız olsun.