Nasıl bir çağdayız? Herkes dış güzellik peşinde. Moda ve trend nasıl güzel olunduğunu söylüyorsa, sosyal medyada neyin reklamı fazla yapılıyorsa insanlar onun peşinde.
Üstelik artık sadece giyim kuşam değil. İnsanlar dayatılan güzellik uğruna vücudunu değiştirmeye çalışıyor. Çılgıncasına, delicesine. Fakiri de zengini de, güzeli de çirkini de herkes estetik peşinde, botoks peşinde.
Sosyal medya öyle bir bombardıman yapıyor, öyle bir parlatıyor ki, insanlar bilhassa da kadınlar kendini beğenmez oluyor. Hatta kimisi vücudunun bir yerine takılıyor. Burnuna takılıyor, yüzüne takılıyor vs. Orayı değiştirmeden rahat edemiyor.
Bu artık bir hastalığa dönüşmüş durumda. Psikolojinin rahatsızlığa verdiği isim, “dismorfofobi”. Diğer adı ise, beden algı bozukluğu. Sosyal medyanın ve moda akımlarının sürekli dayattığı tep tip güzellik algısı bu rahatsızlığı daha da körükleyen en büyük sebep.
Buna kendini beğenmeme hastalığı da demek mümkün. Kendini beğenmeme derken, vücudunu, dış görünüşünü beğenmemek yani. Bir çok virüsten daha tehlikeli. Çünkü insanın psikolojisini bozuyor.
Sabah gazetesine konuşan Psikolog Ayhan Altaş, bu rahatsızlığın isimlerinden birinin de 'ayna hastalığı' olduğunu söylüyor ve sözlerine şöyle devam ediyor:
"Kişi bedeninin bir ya da daha fazla bölümünde sorunlar olduğunu düşünür ve bu sorunlu bölgeleri kafasına takar. Bunu değiştirmek adına estetik ameliyata yönelebilirler. Sorunlu gördükleri beden bölgelerinde kendi algıladıkları gibi ya sorun yoktur ya da çok küçük bir pürüzü aşırı abartırlar. Sürekli bu sorunlu bölgeyi düşünürler. Bu bozukluğa 'ayna hastalığı' da denir. Ayna hastalığı denmesinin nedeni de bu sorunu yaşayan kişiler sorunlu gördüğü bölgeyi sürekli aynada inceleme gereği görür ve dışarıda ki insanlar kişiyi desteklemediği için aynaya bakarak kendini ikna etmeye çalışır."
Sosyal medyayı çok kullanan kadınlarda bu takıntı daha fazla. Genç kızların yüzde 13’ünde böyle bir takıntı olduğu tespit edilmiş. Bu yüzden sosyal medyayı rastgele kullanmamak gerek. Boş zaman geçirmek için önüne gelen videoları izlemek, ya da seçerek bu tür videoları reklamları takip etmek bunun en büyük sebebi.
Bu iş bir dur demek lazım. Hayat bu dünyadan ibaret değil. Sanki insanlar hiç ölmeyecekmiş gibi hareket ediyor. Dış güzellik, tek tip güzellik algısına kapılıp gidiyor. Halbuki peygamberimiz (s.a.v) 1400 sene öncesinden bu tür bedeni sürekli güzelleştirmeye çalışan, modanın peşinde koşan insanlara şu mesajı veriyor:
"Allah sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza bakmaz. Ama o sizin kalplerinize ve amellerinize bakar."
(Müslim, Birr, 33; İbn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539)
Dış görünüşü en güzel insana benzese de, takva sahibi olmayan, amelleri ve ahlakı güzel olmayan bir kimsenin kazancı nedir? Birilerini beğenisini kazanabilir, belki fenomen olabilir ama bu yaratılışını beğenmeyip iradesiyle yaptığı bu fiili Allah sevmez ve beğenmez. Ama Allah kimin aklına geliyor ki?
Dış güzellik ahirette geçer akçe değildir. Tabii kişi ahirete inanmıyorsa, Allah imanı zayıfsa, moda ve trend hastalığına yakalanmışsa kaportayı sürekli düzeltmeye ve kendine göre güzelleşmeye çalışır. Kaç sene yaşanacağı belli olmayan bir dünyada böyle lüzumsuz şeyleri en lüzumlu şey gibi düşünüp ardına düşmek gerçekten aklı başında insanın işi değil.
Bir de şunu düşünmek gerekir: Allah her şeyi en güzel şekilde yarattığı gibi insanı da en güzel şekilde yaratmıştır. Hiçbir sağlık sorunu yokken sağını solunu değiştirmeye, kesip biçtirmeye çalışmak fıtrata karşı çıkmaktır, dengenin bozulmasına sebep olmaktır. Allah’ın yarattığına razı olmayan insanın kendine göre bir güzellik oluşturmaya çalışması insana çok ama çok pahalıya patlar, üstelik de psikolojik hastalığa yol açar.
Ecelin her an bizi yakalaması muhtemel bir dünyada bu takıntılı durum insanı psikolojik olarak hasta ediyorsa, böyle bir modanın peşinden koşmanın faydası ne acaba?
Akıl insana fayda ve zararı ayırt etmek için verilmiş bir alet. Onu iyi kullanmanın tam zamanı. Hikmet sahibi olmak da tam olarak bu anlama geliyor zaten. Akıllı insan geçici değil, devamlı olan, ebedî olarak kendisine faydalı olacak şeylerle meşgul olur.
İmanla kabre girildiği zaman ebedî bir gençliğe ve güzelliğe kavuşacağını bilmeyen ve buna inanmayan bir insan, sanki ebedî dünyada kalacakmış gibi davranıyor. Halbuki bu dünya bir gölgeliktir. İşte bir ağacın altında gölgelenip de yolculuğumuza, ahiret yolculuğuna devam edeceğiz sonunda..
Ebedî alemde bizi ebedî güzellik ve gençliğe kavuşturacak iman ve islam hakikatlerine zihinlerimizi yormalıyız. Doyulmaz olan şey, dış güzellik değil. doyulmaz olan şey ahlak güzelliğidir, kalp güzelliğidir, sevgi ve merhamet güzelliğidir.
İslamin ahlak anlayışından süzülmüş olan şu atasözümüz sanki bugün için söylenmiş gibidir:
“Yüzü güzele kırk günde doyulur; huyu güzele kırk yılda doyulmaz”
O halde fıtri halde kalıp huylarımızı güzelleştirmeye çalışmak en iyisi.
Siz ne dersiniz bu işe?