Hak olan, esas ve prensiplerini Kur’an ve sünnetten alan tarikatlar asırlarca çok güzel hizmet etmişler, bir çok insanın iyi ahlaklı, Allah’a hakkıyla kulluk yapan kimseler olmasına vesile olmuşlardır. Bu arada Kur’an ve sünnetin dışına çıkan, rant elde etmek için kurulmuş tarikatlar da var.
Tarikatlar günümüzde hâlâ var ve fonksiyonlarını icra ediyor. Ancak görünen o ki bazı tarikatlar gerçekten ticarethaneye dönmüş durumda.
Tarikatların en çok kullandığı etkileme yöntemlerinden birisi de rüya. Görülen rüyalar müridin tarikata daha sıkı bağlanmasını sağlar. Bu yüzden bazı tarikatlara rüya üretme merkezi de dense yanlış olmaz.
Rüya ile amel edilmez. Ancak rüyalar özellikte tarikatlarda müritleri etkilemek için kullanılan çok güçlü bir silahtır. FETÖ de yalan rüyaları çok kullanırdı. Amaç müritlerin cemaate ya da tarikata, örgüte bağlılığını pekiştirmek.
Geçenlerde Türkiye’de meşhur bir tarikatın önde gelenlerden birisi rüyasında vefat etmiş olan tarikat şeyhini görmüş ve kendisine “Seyyid Saki’nin elini tutan Allah’ın elini tutmuştur.” dediğini söylemiş. Bakın kendi şeyhinin daha iyi bir şeyh olduğunu söylemek için uydurulmuş bir rüya. Bu rüya aynı tarikattaki diğer şeyh iddiasında bulunanlara karşı öne geçme, eski şeyhe bağlı müritleri etkileyerek kendi yanlarına çekme teşebbüsü. Gerçekten böyle bir rüyayı görmüş olsa dahi şeytanî olduğu açık. Çünkü bu ifadede Allah’a şirk kokusu var. Haşa Allah’ın bizim bildiğimiz gibi biri eli mi var?
Bu uydurma rüya ile bir tarikat şeyhi bilerek ya da bilmeyerek ilahlaştırılmış oluyor. Kur’an’da Allah’ın eli ifadesi geçiyor ama, o gibi ifadeler müteşabihat nevinden ifadelerdir. Allah’ın güç ve kudretini simgeler. Şimdi böyle bir rüyaya inanan, Allah’ın elini haşa tutmak için sıraya giren aklını şeyhinin cebine koymuş binlerce, belki yüzbinlerce kişi çıkabilir. Dikkat etmek lazım. Birileri böyle saçma sapan rüyalarla birilerini etkilemeye çalışıyorsa, orada bir bit yeniği vardır demektir.
Bediüzzaman hazretleri “Zaman tarikat zamanı değil” diyerek çok önemli bir tespitte bulunuyor. Çünkü tarikatlarda şeyhe körü körüne bağlanma, sorgulamama, mutlak itaat gibi dinin ruhuna uymayan hususlar var. Tövbe almak da bunlardan birisidir. İnsanın Allah’a tövbesi aracısızdır. Doğrudan doğruyadır. Bir insan Allah’ın verdiği aklı şeyhinin cebine koyuyorsa, o insan şeyhin kölesi haline gelir. Zaten tarikatlardaki “Şeyhin önünde ölüyü yıkayan kişinin elinin altındaki ölü gibi olman gerekir” ilkesi de tarikatlardaki esas unsurun bu mutlak itaat, eleştiride bulunmamak üzerine kurulduğunu söyleyebiliriz.
FETÖ de yıllarca rüyayı ve bu mutlak itaat unsurunu kullandı. Verdikleri emirleri sorgulamamayı öğrenen insanlar, 15 temmuz darbe girişiminde bulundular. Emirleri altındaki resmi devlet görevlilerini adeta esir almışlardı ve onları bu mutlak itaat fikri üzere yetiştirmişlerdi. Sonunda devlete ihanet ettiler ama amaçlarına ulaşamadılar. Sayın Erdoğan ve onun yönlendirdiği halk kitleleri darbenin olmasını engellediler.
İşte tarikatlardaki bu rüya olayları ve mutlak itaat gibi durumlar hangi tarikat veya cemaatte varsa, sorgulamayı abes gören hangi cemaat ve tarikat varsa bunlara asla prim vermemek gerekir.
İnsanı imanlı, güzel ahlaklı yapmak için çaba gösteren, Allah’a hakkıyla kulluk yapan insanlar yetiştirmeyi gaye edinen tarikat ve cemaatler bir tarafa, amacı rant elde etmek olan tarikatlar ve cemaatlere asla prim vermemek gerekir. Allah’ın insana verdiği aklı başkasının cebine koymak ise akıllı insanların işi olamaz. Özellikle üniversitelerin de başlamasının yaklaştığı şu günlerde öğrencilerimiz aileleri ile birlikte nerede kalacaklarına çok dikkat etsinler. Böyle sorgulamayı yasaklayan, rüyayı kutsallaştıran kimselerden, gruplardan uzak dursunlar.