Sevgi nedir diye sorsam her kafadan bir ses çıkar. Herkes kendi içinde bulunduğu duruma göre bir şeyler söyler. Sevgi ilgidir, emektir, bağlılıktır, sorumluktur, sevmektir, aşık olmaktır filan gibi bir çok şey… Şiirler yazılmıştır sevgiye, şarkılar söylenmiştir… Kimi şairler, “Sevgi olmasa, Üşürdüm kuyularda ey dost” diye başlar şiirine ve “Karanlığın rüzgârı dalgalandıkça, Sevgidir çoğaltan soyumuzu” diye devam eder. Kimisi, “Sevgi sizi çağırınca, onu takip edin, Yolları sarp ve dik olsa da..” diyerek cesaret verir sevene. Kimisinin ise, “Ölüm sevgiden söz ederken, Yaşam ürperir, Yaşam ölümden söz ederken Sevgi gülümser” dediğini duyar ve şairin kafasındaki sırları çözmeye çalışırsınız.
Bir beste olmuştur bu defa da sevgi. “Bu hayatın yükünü / Kalbimde taşıyamam / Ömrümün bir gününü / Sevgisiz yaşayamam” diye başlar, “Sevilmeye muhtacım / Hasrete alışamam / Sevgi benim baş tacım / Sevgisiz yaşayamam” diye devam eder. Şarkıcıların “Sevilmeden yaşanmaz / Hayatın tadı olmaz / Sevgiye hiç doyulmaz / Sevgisiz yaşayamam” diye feryat ettiği güzel namelerini dinlerken şarkının kanatlarında uçtuğunuzu hissedersiniz.
Hayır hayır amacım bunları uzatmak değil. Farkında mısınız bilmem ama bu sevgi incilerinin hepsi bize bir şeyi hatırlatıyor: Sevginin doyumsuz olduğunu ve bir de ihtiyaç olduğunu.
Sevgiye doyulmaz gerçekten. Çünkü sevgi insanda var olan, insanın yaşaması için ekmek ve su gibi ihtiyaç hissettiği bir duygudur. Siz ne dersiniz bilemem, ama benim öğrendiğimiz bir şey var. Allah insanda Bediüzzaman’ın ifadesiyle nihayetsiz/ sonsuz denecek kadar bir sevgiyi yaratmıştır. Batılı psikologlar buna “unlimited love” yani, “sınırsız sevgi” diyor bu yüzden.
Acaba sınırsız sevginin, sınırlı, geçici güzellik ve özelliklere sahip olan şeyleri sevmekle doyuma ulaşması mümkün mü sizce? Doğrusunu söylemek gerekirse bence mümkün değil.
Sevginizin objeleri güzel olan, iyilik gördüğünüz, faydalandığınız, kamil olarak bildiğiniz her şey olabilir. Ama sevgi doyar mı? Doymaz tabiiki. “Hel min mezid” diye sorar her zaman. Yani daha fazlası yok mu?
O sevgi, bu doyumsuzluğuyla kalbimizin kulağına bir şeyler fısıldamak ister aslında. Kalbimizin kulağına ne dediğini duymak için biraz dikkat gerekir. Biraz ilgi gerekir. Biraz düşünmek gerekir.
Bize sevgi der ki, “beni sonsuz ve doyumsuz yaratan kimse ben onu severek ancak doyuma ulaşırım. Çünkü bendeki sevgiyi yaratan, kendisinde sonsuz mukaddes sevgi bulunan Allah da sonsuzdur, ölümsüzdür. Ölümlüler doyurmaz beni. Ölümlüyü ölümlü kadar severim. “
Şimdi şairin, “Ölüm sevgiden söz ederken/ Yaşam ürperir, Yaşam ölümden söz ederken Sevgi gülümser” mısrasının da sırrı kendini ifşa ediyor sanki. Yaşam ölümden söz ederken, sevgi gülümser diyor. Çünkü fanî olanların ölümü, sonsuz sevgiliyi aratır ve bulmasına yardım eder. O yüzden Kur’an da der ki, “Müminlerin Allah’a olan sevgisi çok şiddetlidir, çok kuvvetlidir.” (Bakara Suresi, ayet 165)
Bu yüzden sevginiz neye yönelirse yönelsin, hepsi geçicidir. İnsansa ölür, çiçekse solar. Baharsa kış olur. Bir nehirse kurur. Ölmeyen tek sevgidir Allah sevgisi.
Peki Allah’ı sevmek, başka güzellikleri sevmeyi engeller mi? Mevlâ’yı bulan Leylâ’yı bir kenara mı atmalı? Ne dersiniz, cevabı düşünmeye değmez mi?