Terbiye nedir, diye sorsam her kafadan bir ses çıkar. Herkes kendisine göre bir tarif getirir. Kelime Arapçadır. Arapça kaynaklara baktığımız zaman terbiye şu anlamlara gelmektedir:
Terbiye; “çocuğu veya ekini besleyip büyütmek, geliştirmek”tir. (Fîrûzâbâdî, el-Ḳāmûsü’l-muḥîṭ, “rbv” md.). Râgıb el-İsfahânî, terbiyeyi “Bir şeyi en mükemmel derecesine ulaşıncaya kadar adım adım inşa etmek” şeklinde tanımlar. (el-Müfredât, “rbv” md.). Beyzâvî ise “Bir şeyi derece derece geliştirerek kemaline ulaştırmak” diye açıklayarak bunun bütün canlılar için söz konusu olduğunu söyler (Envârü’t-tenzîl, I, 7).
Buna göre bir şeyi derece derece geliştirerek kemaline ulaştırmak, mükemmel oluncaya kadar adım adım inşaa etmek gibi tanımlar, terbiye hakkında bize önemli bir bakış açısı kazandırmaktadır. Yüce Allah’ın isimlerinden olan Rab ismi, hem seyyid, malik, efendi, sahip hem de terbiye edici anlamlarına gelmektedir. Rab kavramının Kur’an’da 971 defa geçmesi, terbiyenin önemini vurgulamaktadır.
Allah alemleri nasıl terbiye eder?
Gerçekten de terbiye çok önemlidir. Yüce Rabbimiz Fatiha suresinde kendisini nitelendirirken, “Alemlerin Rabbi” ifadesini kullanmaktadır. Fatiha suresinin namazlarda her rekatta okunması Rab ismini her gün bizi hatırlatmak maksadını da güder. Yani ‘Terbiye’yi hatırlamamızı ister yüce Rabbimiz. İlk Terbiye edici Yüce Allah’tır. Üstelik Kendi Zatını “Alemlerin Rabbi” olarak nitelendirmektedir. O halde Yüce Allah bütün alemlerin sahibi, malikidir, hem de terbiye edicisidir. Yani yarattığı her varlığı; atom altı parçacıklardan, atomlardan, hücrelerden, evrendeki büyük gezegenlere kadar her şeyi terbiye etmektedir; onları derece derece geliştirerek kemale eriştirmektedir.
Yüce Allah’ın bütün varlıkları derece derece kemale erdirmesi nasıl olmaktadır? Said Nursi, İşaratu’l-i’caz tefsirinde Fatih’a suresini tefsir ederken Rab ismini izah eder ve “biri menfaatleri celb, diğeri mazarratları def’etmek üzere terbiyenin iki esası vardır” tespitinde bulunur. Yani varlıkları derece derece geliştirerek kemale erdirirken, terbiyeyi iki unsurla gerçekleştirmektedir. Bunlardan birisi terbiye ettiği varlığın faydasına olan şeyleri sağlamak, ikincisi de terbiye ettiği varlığın karşılaşacağı zararları ortadan kaldırmaktır.
Yüce Allah kainatta öyle bir nizam koymuştur ki, varlıklar kendilerine verilen görevleri aksatmaksızın yerine getirirken, Alemlerin Rabbi, terbiye edicisi olan Allah tarafından terbiye edildiklerini göstermektedirler. Rab olan Allah onların faydasına olan şeyleri sağlamakta, onlara zarar verecek şeyleri de ortadan kaldırmaktadır. En güzel şekilde ve imtihan için yaratılan insanın terbiye edilmiş bir dünyada yaşadığını hatırlamamız gerekir. Çünkü dünya atmosfer tarafından korunmaktadır. Yani zararlı olan şeylerin dünyaya gelmesi engellenmekte, faydalı bir şekilde dünyaya gelmesi sağlanmaktadır. Bu şüphesiz Allah’ın terbiye ediciliği sayesindedir. Yoksa dünyanın etrafına atmosfer katmanlarını kim inşa edebilir?
İnsan da bir alemdir. Vücudumuz Allah’ın terbiyesi sayesinde mükemmelleşmektedir. Örneğin alyuvarlar faydalı şeyleri taşıma göreviyle, akyuvarlar ise bize zararlı şeyleri engelleme görevi ile görevlendirilmişlerdir. Rabbimiz vücudumuzu bu şekilde terbiye ettiğini göstermektedir.
Yüce Allah tek sermayesi iradesi olan insanın terbiyesini ise sınavdan dolayı kendisine bırakmış, ama Kur’an’ı ve Hz. Muhammed’i (s.a.v.) yardımcı olarak göndermiştir. Kur’an da bizi dünya ve ahiretimize faydalı olan şeyleri yapmaya, zararlı olan şeylerden uzaklaşmaya sevk eder. Bir bakıma Kur’an da Rab ismini yansıtmaktadır.
Çocukların terbiyesi nasıl olmalı?
İnsan da çocuklarını terbiye ederken, yüce Allah’ın Rab ismini fiilleriyle tezahür ettirmeye çalışmalıdır. Yani çocuklar için faydalı olan şeyleri onlara sağlamaya, zararlı olan şeylerden onları uzaklaştırmaya gayret etmelidir. Faydalı olan şeylerden sadece yeme-içme, sağlık gibi şeyler değildir. İman esaslarının, güzel ahlak prensiplerinin yaşayarak öğretilmesi, kötü ahlaktan uzaklaştırılması da bunun içindedir. Çocukları yalnızca yiyip içirip giydirmek ve okula göndermek terbiyeyi eksik bırakmak demektir. İnanç, ibadet ve ahlak öğretilmediği ve kötü ahlaktan uzaklaştırılmadığı sürece bu terbiye Allah’ın Rab isminin tam bir yansıması olmaz. Yani o zaman Allah’ın Rab ismiyle ahlaklanmamış oluruz.
Son zamanlarda moda olan “çocuğumu özgür büyüteyim, büyüyünce ne olacağına kendisi karar versin” demek, İslam’ın bize öğrettiği terbiye kavramıyla bağdaşmayan bir husustur.
Ağaç yaşken eğilir. Çocuk küçükten itibaren terbiye edilir, çocuğu derece derece, aşama aşama kemale erdirmek gerekir. Bunun için de her aşamada faydalı olan maddî ve manevî şeyleri ona sağlamalı, maddî ve manevî zararlı olan şeylerden de onu uzaklaştırmalıyız. Bütün unsurlarıyla bu terbiyeyi küçükken almayan bir çocuk, büyüyünce rüzgârın her savurduğu yere gider, başını taştan taşa vurur. Anne – babalar da bunun en büyük vebalini taşırlar.