Hayatımız hep güzel gitsin isteriz. “Günlerimiz huzurla, mutlulukla dolsun hep” deriz. “Kimsenin tavuğunu ürkütmeyeyim, kimse de bana dokunmasın” diye çırpınırız. Hep güzel davranmaktır, hep güzel ve nazik davranışlar görmektir arzumuz.
Doğarız, büyürüz, okula gideriz, evleniriz, çoluk-çocuğa karışırız. İşimiz olur, bir yerde çalışırız, birlikte oluruz insanlarla her zaman. Çünkü sosyal bir varlık olarak yaratılmışız. Tek başımıza yaşayamayız, gücümüz yetmez buna. İnsanlarla birlikte yaşarken hayat hiç de umduğumuz gibi gitmez. Hiçbir şey güllük gülistanlık değildir yani.
Sıkıntısız bir günü geçmez insanın. Biri biter diğeri başlar. Herkesin de problemi başkadır, derdi başkadır. İnsan sayısınca problem vardır.
En yakın arkadaşın ummadığın bir davranış sergiler sana. Eşin kötü söz söyler. Birisi seni öfkelendirmek için şeytanla işbirliği yapar. Bir diğeri haset eder; hasedini kötü muameleye döker. Hasılı insanın olduğu yerde dert de olur, sıkıntı da olur.
Hepsi de sınavın bir parçasıdır aslında. Hasta olmak, bir musibete maruz kalmak, yakınlarımızın ölümleri nasıl sınav ise kötü söz ve davranışlara maruz kalmak da bir sınav türüdür.
Ne yapmak gerekir? Şimdi insanların ne yaptığı belli. Problemleri çözme odaklı yaklaşmaz çoğu. Hataları büyütür, büyütür sonra kibir gözünü kör eder, inat aklına kelepçe vurur. Kavgalar, gürültüler, yaralamalar, öldürmeler çözüm odaklı değil, problem odaklı olmaktan kaynaklanır hep.
Size bağırana siz de bağırsanız problem çözülmez. Kötü söz söyleyene kötü sözlerle karşılık verirseniz problem çözülmez. Kötülük yapana, siz de kötülük yaparsanız sorunlar kör düğüm olur.
Tek rehberimiz olan Kur’an’a “bu sıkıntı ve problemleri nasıl çözeriz” diye sorduğumuz zaman bize çözüm yolunu gösterir. İşte Kur’an’ın çözüm yolu:
“İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel olan davranışla sav; o zaman bir de göreceksin ki seninle aranızda düşmanlık bulunan kimse kesinlikle sıcak bir dost oluvermiş!
Bu sonuca ancak sabırlı olanlar ulaşabilir, yine buna ancak (erdemlerde) büyük pay sahibi olanlar ulaşabilir.”(Fussilet,41;34-35)
Yüce Rabbimiz her türlü problem ve sıkıntı için iki çözüm önerisi sunuyor bize. Bunlardan birincisi kötülüğe kötülük yaparak değil, iyilikle karşılık vermektir. İkincisi de sabırdır. Bizim şahsımıza yapan kötülüğe kötülükle karşılık vermek, bizim de kötülük yapmamızı sağlar. Biz de kötü insan olmuş olmaz mıyız o zaman? Olur tabii. Kötülüğe kötülük sevgi ve kardeşliği öldürür, huzuru öldürür, intikam ateşini körükler.
Bu yüzden hayatında huzur isteyen aceleci davranıp kötülüğe kötülükle karşılık vermek yerine sabırlı davranıp affederek iyilik yapmalı. Affetmek en büyük iyiliktir.
Affetmek sevgi ve kardeşliği tekrar oluştur. Çünkü ayet diyor ki, kötülüğü iyilikle muamele etmek düşmanlığı dostluğa dönüştür, düşmanı samimi dost kılar.
Affın iyileştirici, sevgi oluşturucu, dostluk kurucu bir gücü var. Bu gücü sabırla gerçekleştirebiliriz. Şahsına karşı yapılan bir yanlışlığı affetmeyen kimseler, ciddi travmalar yaşar. Hayat onlara zindan olur, mutluluk ve huzur kaybolur gider. Bunun için hayatı güzelleştirmek, mutluluğu, huzuru elde etmek, düşmanlığı dostluğu, küslüğü barışmaya dönüştürmek isteyen herkes bugünden tezi yok, kötülüğe iyilikle karşılık versin. Bu dönüşüm nasıl olduğunu gözleriyle görsün. Haydi ne duruyoruz, hemen, bugün şimdi başlayalım uygulamaya. Kur’an’ın önerdiği bu çözüm yolunu bizzat deneyerek görelim gücünü.