Kemal Sayar, Merhamet isimli kitabında yaşı ilerlemesine rağmen büyümek istemeyen insanlardan bahsediyor. Bunların sorumluluğu erteleyen, hayatı sadece kendi arzuları doğrultusunda yaşayan “koca bebekler” olduğu tespitinde bulunuyor. Bunların en büyük özelliği “her daim genç kalmak” istemeleri. Yazar bunların “gençliği kutsayan” kimseler olduğunu da hatırlatıyor.
Şu bir gerçek ki, Yüce Allah insanda sonsuz bir sevgi potansiyeli yaratmıştır. Bu yüzden insan her güzel ve mükemmel olan şeyleri, iyilik yapan kimseleri sever. Bunlara da karşı fıtri bir sevgi vardır. ancak rabbimizin bizde sonsuz bir sevgi kabiliyeti yaratması, bu sevgiyi önce ezeli ve ebedi olan kendi zatına yöneltmemiz içindir. Sevgimizde öncelik bu sonsuz sevgi potansiyelini yaratan ve kendisi de sonsuz olan Allah’tır. Eğer bir kimse Allah’a iman etmeden, O’nu tanımadan ve tanıdığı Allah’ı sevmeden, başka güzel, mükemmel varlıkları, fayda veren şeyleri, kendisine iyilik yapanları severse, bu sevgi insanı tatmin etmez. Çünkü Allah’ın dışındaki bütün sevgi objeleri fanidir, sınırlıdır, geçicidir. Bu yüzden asla insanın sevgisini doyuramaz.
Gençlik insanın duygularının ve gücünün en kuvvetli olduğu bir zaman dilimidir. Genç yaşta kime sorsanız, herkes gençliğini sevdiğini söyler. Gençken insan Said Nursi’nin ifadesiyle güzel bir yaz çiçeğine benzer. Yaşlılık ise kurumuş, buruşmuş, güzelliğinden eser kalmamış kış çiçeği gibidir. Her insan gençliğini sever. Ve hatta gençliğin hiç bitmemesini ister. Ama bebeklik dönemi ve çocukluk dönemi nasıl kısa bir süre sonra bitiyorsa ,gençlik de bitiyor. Ve Gençlik, Necip Fazıl’ın, “gençlik, gelip geçti. Bir günlük süstü; Nefsim doymamaktan dünyaya küstü” dediği gibi, bir gün gibi kısa bir süre içerisinde uçup gidiyor. Hatta insana giderken haber bile vermiyor.
İşte sorumluluklardan kaçan, yalnızca haz ve lezzet peşinde koşan kimseler, genç kalmak istiyor. Peki gerçekten de genç kalmak, insanın dünyada sonsuza kadar genç kalması mümkün mü?
Elbette mümkün değil. her ne kadar parası olan ve kimi şöhret putuna tapan insanlar genç görünmek için milyonlarca lira ya da dolar harcama yapıyorlarsa da bu yalnızca insanın yüz olarak görüntüsünü biraz değiştirebiliyor. Kendisini yalnızca bedensel lezzet ve haz almaya odaklayan birisi, acaba gerçekten gençlikteki gibi lezzet ve haz alabilir mi? Elbette alamaz. Ama insan kurduğu hayal dünyasında hep gençmiş gibi fanteziler üretebilir.
İnsanın dünyada daimi bir gençlik peşinde koşması, Allah’ın insana verdiği ebedî yaşama isteği sebebiyledir. Kişi bunun ahirette olacağını bilmediği takdirde dünyada ebedi gençlik peşinde koşar kendini aldatarak.
Yasin suresindeki bir ayette yüce Rabbimiz, “وَمَنْ نُعَمِّرْهُ نُنَكِّسْهُ فِي الْخَلْقِؕ اَفَلَا يَعْقِلُونَ”, “kime uzun ömür verirsek onu yaratılış çizgisinde tersine çeviririz. Hiç düşünmezler mi!”(Yasin, 36/68) buyurmaktadır. Şu bir gerçek ki insan yaşlandıkça gençlik dönemine değil, çocukluk dönemine, hatta bebeklik dönemine döner. Yani acizlik ve zayıflık bakımından bakıma muhtaç bir bebek gibi olur. Kemikleri ve ekseriyetle hafızası da zayıflar. Unutkanlık hastalığı baş gösterir. Hem yaşlanıp hem de aklı ve bedeni dinç olan insan çok nadirdir.
Fani olan, elimizden uçup giden bir gençliği sanki varmış ve sonsuza kadar devam edecekmiş gibi zannetmek büyük bir yanılgıdır. Elden gitmiş bir gençliği diriltmeye çalışmak nafile. Öleceğiz. Zamanımızı genç gibi görünmeye çalışarak, gençliği kutsayarak geçirmek yerine, ebedî ve sonsuz bir gençliği kazanmak için harcamak en doğrusu. Çünkü birincisi hayal ve adem, ikinci gerçek.
Olmayan bir hayal peşinde koşmak, çölde serap peşinde koşmak gibidir. Gerçek olan bir şey varsa, ölüm ve ölüm sonrası hayattır. Yani ahiret hayatı. Kıymetli vakit sermayemizi ebedî hayatı kazanmak için harcamamızdan başka çıkar yol var mı? İyi düşünmek gerekir.
İnsan hayatının asıl amacını bilmezse dünyevî hazlar peşinde koşar, sonsuz gençliği burada elde etmeye çalışır. Hayatın asıl amacının Allah’a inanmak, O’nu tanımak, sevmek ve yalnızca O’na kulluk yapmak, şükretmek olduğunu bilirse eğer, o zaman geçici gençlik peşinde koşmayı bir kenara bırakır, ahirette verilecek ebedî gençlik peşinde koşar.