Nedir Bu Mübarek Ramazan?

Atilla Yargıcı

Bir yanmadır Ramazan. Bir şeyler yemek isteriz yiyemeyiz. Bir bardak su, çay, ayran içmek isteriz içemeyiz. İçimiz yanar, kavrulur Ramazanda. Çünkü öyle ister bize yaratan Rabbimiz. Yanıp kavrulmamızı ister bizim.

Biz Allah için yanarız bugünlerde. Biz yandıkça soğuk sular biriktiririz amel defterimizde, sevap suları. Günahların cehennem ateşini söndürecek… Çünkü içimizdeki ateş, Hz. İbrahim’in ateşi gibi, yakmayan, suya dönüşen, soğuk ve selametli bir ateş…

Bir pınardır Ramazan. Bir rahmet ve mağfiret pınarı. Her zaman muhtaç olduğumuz bir pınar. Bizim peşimizi asla bırakmayan şeytanların, nefsimizin, kötü arkadaşlarımızın sürüklediği günah pisliklerinden bizi arındıracak mukaddes bir pınar.

Onun için Rahmet ayıdır, onun için mağfiret ayıdır bu ay. Bu pınarda günah kirlerini temizleyip tertemiz olan bahtiyarlardan olmayı kim istemez? Hangi günahkar mümin arzu etmez? Bir de Allah’ın tövbe edenleri sevdiğini bilince, temizlenenleri sevgisiyle kuşatacağını idrak ederse, hangi mümin koşmaz bu rahmet pınarına?

Bir pazardır Ramazan. Canların, malların, nefislerin, duyu ve duygularının satıldığı bir Pazar. Bütün bunları alan birisi var: Yüce Rabbimiz Allah. Hem her şeyi bizim hiçbir hakkımız olmadığı halde bize ihsan etmiş, hem de bizden bunları satın almak istiyor. Kim bu pazarda ticaret yapmak istemez? Kim Rabbime satış yapmak istemez?

Zekat ve sadaka verirsek malımızı satmış oluruz O’na. Dilimizle Kur’an okursak, kötü ve pis şeyleri konuşmazsak, gıybet dedi-kodu yapmazsak dilimizi satmış oluruz. He baktığımız şeyde Allah’ın varlık ve birliğini görürsek gözümüzü, dünya ve ahiretimizi faydalı şeyler dinlersek kulağımızı satmış oluruz Rabbimize.

Aklımızı onun yolunda kullanır, hakka tabi olur, batıldan uzaklaşırsak da aklımızı satmış oluruz. Karşılığında O’nun rızasına nail olmak, “Cennetime girin” hitabına muhatap olmak yetmez mi?

Bir sofradır Ramazan. Her zaman serildiği halde çoğu zaman farkına varmadığımız bir sofra. Rabbimiz bu ilahi sofrayı idrak edelim diye aç bırakır, susuz bırakır bizi. Aç olmazsak ne sofrayı görür gözümüz ne sofrayı bize göndereni. Bu sofradaki kuru bir ekmeğin kıymetini hatırlatır bize tuttuğumuz oruç. Şükür kapılarını açar sonuna kadar. Asıl yaratılış gayemiz olan şükür kapılarını.

Bir kalkandır Ramazan. Korur bizi kötülüklerden Rabbimiz . O yüzden şeytanların ayakları bağlanır. Açlık, susuzluk kırar insanın günaha meylini. Nefsin terbiyesi bu kalkan sayesinde olur artık. Bu bu kalkanla hayvani duygulardan sıyrılır, melekleşir insan. Rabbine daha çok yaklaştırır bu ilahi kalkan.

Bir bahçedir Ramazan. Ramazan güllerinin, rengarenk çiçeklerinin açtığı ve Kur’an bülbüllerinin hiç susmadığı bir bahçe. Bu bahçede insanlığın Bülbülü Hz. Muhammed okumuştu ilk Kur’an kasidesini Hz. Cebrail ile birlikte.

Mukabele geleneği böyle başlamıştı. Bizler de bu mübarek bahçede çiçekler açtığında O Bülbülü taklit etmeye çalışıyoruz işte. Onun gibi olmasak da, öyle olmak için çabalayan müminleriz biz.

Bir dönüştürücüdür Ramazan. Herkesi dönüştürür Ramazan. Kibirleri tevazuya, nankörlüğü şükre, düşmanlığı kardeşliğe, nefreti sevgiye dönüştürür. İnsanı gerçek bir insana dönüştüren bir sır vardır onda.

Ya Rabbimiz! Bizi bu mübarek ayda yayanlardan yanıp da rahmet pınarına koşanlardan, ilahi pazarında kendimizi Sana satanlardan, sofranda nimetlerin kıymetini bilenlerden, kalkanınla nefsimizi terbiye edenlerden, bahçende bülbül olanlardan, kötü huylarımızı iyiye dönüştürenlerden eyle.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.