İçimizdeki duyguların farkında mıyız? Mesela aşk, sevgi, korku, endişe, Merak vs.
Bu en sondakine bir bakalım mesela. Merakımızı nasıl kullanıyoruz?
Merak duygumuzun kontrolü bizde mi, yoksa başkalarının elinde mi?
Gençlerden başlayalım isterseniz. Neyi merak ediyorlar dersiniz?
Cep telefonundaki oyunlar.. Faydasından binlerce kat zararları olan oyunlar. Elinde silah ve bıçak adam öldürmenin adı oyun olmuş. Adı e-spor olmuş.
İki genç bir araya gelse mutlaka oyunlardan söz açarlar. Herkesin o konudaki maharetleri söz konusu olur.
Ya da spor. Hiç değişmez merak konularından birisidir bu. Tuttukları takımın oyuncularının bütün özelliklerini bilirler ve anlatırlar.
Gençlerin bunları merak etmesinde en büyük rolü de internetteki oyunlara kolayca erişilmesi ve futbol maç ve yorumlarının bir çok televizyon kanalında verilmesi oluşturuyor. Bunları görüp durdukça merakları uyanıyor. Spor yapmak yararlı. Hem de çok. Ama böyle bütün merakı spor takımlara vermek… Sizce ne kadar yararlı?
Gelelim yaşı kemale ermiş kişilere. Bunların da büyük çoğunluğunda spor merakı var. Çeşitli maçlar, saatler süren maç yorumları ve tartışmaları. Bir amaç, büyük ve yüce bir gaye olmazsa genelde böyle olur zaten.
Sonra Araba ve ev muhabbetleri. Yapılan bir araştırmada Türkiye’de yaşayan insanlar en çok maç ve dizi izliyor. Kadınlar romantik dizileri erkekler gerilim türü dizileri. Haberlerin peşinden koşan, saatlerce haber ve tartışma programı izleyen insanlar da bir hayli çok. Sanki devleti yöneten, dünyayı yöneten kendileri.
İnsanın, merakının peşinden gittiğini bilenler, onu merakı çekecek şeylere sevk ediyor ya da dikkat çekici başlık ve haberlerle, dizilerde merak uyandırıcı bölüm sonu sahneleriyle kendilerine bağlıyor.
Ne yazık ki bu çok merak edilen şeylerin insanlara faydaları ya hiç yok ya da çok az. Çoğunun faydası yok. Zamanın boşa geçmesinden başka bir işe yaramıyor. Üstelik “faydasız ilimden sana sığınırım” diyen bir Peygamberin ümmeti olmamıza rağmen bu lüzumsuz, malayani şeylerle zamanımızı resmen öldürüyoruz.
Elbette dünyevî bazı şeyler merak edilebilir. Bu normaldir de. Ama bir dakika meraka değmeyecek şeylerle her gün saatlerce meşgul olmak da ne anlama geliyor?
Allah hiçbir şeyi boşa yaratmadığı gibi bu merak duygusunu da boşu boşuna yaratmamıştır. Öyleyse önce merakımızı yararlı işlerde kullanmasını öğrenelim. Merakın en yararlı kullanılacağı husus marifetullahtır. Yani Allah’ı tanımaktır. Bunu da varlıkların nasıl yaratıldıklarını düşünmek suretiyle tatmin edebiliriz ve doğru bir şekilde kullanabiliriz.
Mesela bal arısını düşünelim. İnsanın yapamadığı bir balı 45 gün kadar yaşayan bir arı nasıl ve nereden yapmayı öğreniyor? Bal gibi tatlı bir üzüm, bir kavun, bir karpuz, bir kayısı nasıl ve nereden bu tatlılığı ve güzel rayihayı alıyor?
Atmosferi dünyamızın etrafına kim yerleştirmiş koruyucu bir tavan olarak? Vücudumuza giren zararlı mikrop ve virüs düşmanlarıyla mücadele etmek için akyuvar askerlerini yerleştiren kimdir? Sadece ot yiyip su içen inekler, koyunlar ve keçiler yıllarca tahsil görmüş gıda mühendislerinin yapamadığı bir sütü nasıl yapıyor?
Soruları çoğaltmamız mümkün. İşte bu ve benzeri soruların cevaplarını düşünüp merakla araştırmak gerekir.
Şu bir gerçek: Futbolcuları, dizileri, günlük geçici haberleri merak etmenin bir faydası olmaz çoğu zaman. Hatta zararları bile olur belki.
Ama varlık üzerinde düşünmek, bütün bunları Yaratanın Allah olduğunu öğretir bize. Akıl ve kalbimizi manevi ballarla, marifetullah ballarıyla besler, geliştirir.
Böylece hayatımızın gayesi olan ibadetin ve güzel ahlakın temelini böyle güzel bir merakla atmış oluruz.
Allah’ı tanımaya götürecek meraklar, bize gerçek bir manevî balın lezzetini tattırır. Ama diğer lüzumsuz meraklar, glikozdan üretilmiş üstelik içine zehir katılmış sahte balların manevî sahte lezzetine sevk eder. Gıda alıyoruz derken, zehirleniriz.
Şimdi iyice düşünelim: Merakımızı acaba nasıl kullanıyoruz? Merakın yönünü değiştirme zamanı gelmedi mi?