Kadın Rektör ve Açık-Saçık Kıyafetlerin Sınırlandırılması

Atilla Yargıcı

Bazı kadınların açık-saçık giyinmede hiçbir sınır tanımadıkları bir dönemdeyiz. Sokaklarda dolaşan, kamu dairelerinde veya özel sektörde çalışan bayanların bir kısmı “özgürlük” adı altında giyimde kuşamda alabildiğince serbest, çok açık bir şekilde giyiniyor. Bu giyinme tarzları özellikle moda hastalığının bir çok insanı esir almasından, sosyal medyada yayılmasından, basın yayın organlarında sorumsuzca teşvik edilmesinden ve özendirilmesinden kaynaklanıyor. Bu şekilde dekolte ve dekolte ötesi giyinme tarzı ne derece doğrudur? Kimse bundan rahatsızlık duymuyor mu? Bu pespayeliğin genellikle gençlerimizi çok olumsuz etkilediğini, insanlarda evlenme duygularını körelttiğini, bazı insanları kötü yollara sevk ettiğini hiç düşünen yok mu acaba?

Şu bir gerçek ki, sözüm ona batı medeniyeti açık saçıklığı teşvik ediyor ve savunuyor, tesettürün aleyhinde bir tavır sergiliyor. Yıllar önce Almanya’ya gitmiştim. Konferanstan sonra bazı şehirlerini gezme fırsatı bulmuştum. Bir yerden geçerken, orada yaşayan bize refakat eden arkadaşlarımız, “üniversitenin şu tarafına hiç dönüp bakmayın. Çünkü orada insanlar görmek istemeyeceğiniz şekilde güneşleniyor” demişlerdi. Sonra bir şehrin içinden akan nehrin kenarlarında da aynı durumda olan insanların olduğunu söylediler. Demek ki, haya ve ar duygusu kalmadığı zaman insan açıklık saçıklıkta gerçekten sınır tanımıyor.

Bu durum aile mefhumunu derinden yaralıyor. Her şeyin serbest olduğu bir toplumda evlilik neden cazip olsun ki? Çocuk sahibi olup yetiştirmek, topluma insan kazandırmak neden önemli olsun ki? Her şeyin serbest olduğu, ahlaksızlıkta hiçbir sınır tanımayan cahiliye döneminin de geçildiği bir çağda olduğumuzda şüphe yok.

Bir insanın tesettürlü olup olmaması elbette kendi şahsî tercihidir. İsteyen tesettürü benimser, isteyen benimsemez. Ama tesettürlü olmamak demek, açık saçıklıkta sınır tanımamak demek midir? Elbette değil.

Açık saçıklık sadece bizim toplumuzu değil, aslında bütün toplumları ilgilendiriyor. Şimdi bakın dünyanın en özgür ülkelerinden birisi olan İsveç’ten bir örnek vermek istiyorum. Duvar gazetesinde çıkan bir habere göre, İsveç’in güneyindeki Olofstrüm kasabasında bir otelde kalan Ukraynalı göçmen kadınlara, “'farklı kültürlerden erkeklere karşı provokatif olduğu” gerekçesiyle şort giymek yasaklanmış. Gazete, haberi,“isveç’teki otelden Ukraynalı göçmen kadınlara şort yasağı” şeklinde vermiş. Gazete ilgili haberi kadınlara uygulanan cinsiyetçi yasak olarak duyurmuş ve yasağın, “göbek açılı bluz ve mini şortları” kapsadığını bildirmiş. Sebebi de, bu kıyafetlerin aynı otelde yaşayan farklı kültürlerden erkekleri kışkırtabilme ihtimali.

Buradan anlıyoruz ki, dünyanın en özgür olarak kabul edilen ülkelerinden birisinde bile açık saçıklığın sınırsız olmasının yanlışlığı ve olumsuz etkileri kabul ediliyor ve bir otelde buna sınırlama getiriliyor.

Türkiye bir islam ülkesi. Üstelik sıcak bir memleket. Sıcak olan ülkelerde açık saçıklığın olumsuz etkileri soğuk ülkelere göre çok daha fazla olmaktadır. Son zamanlarda açık saçıklıkta sınır tanımayan bir giyiniş tarzının moda adı altında kadınları da erkekleri de rahatsız edici bir şekilde yaygınlaştığı görülüyor. Buna ilk tepkiyi de bir kadın gösteriyor ülkemizde. Yeditepe Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Canan Aykut Bingöl personele gönderdiği yazıda yaz kıyafetinde abartılı açıklığa sınır getirilmesini istiyor.

Rektör Canan Aykut Bingöl’ün yazısında kadın personelin “askılı, çok açık yakalı olan bluz, elbise, gömlek giymemesi”, “Çok kısa, yırtmaçlı etek veya elbise giymemesi” ve “kot, kısa pantolon veya tayt giymemesi” isteniyor. Yazıda, “Üniversitemizde 29 Haziran 2022 tarihinden 01 Eylül 2022 tarihine kadar yaz kıyafeti uygulamasına geçilecektir. Müdürler ve yöneticiler kendilerine bağlı çalışanlarının kurum kültürüne uygun olarak aşağıda belirtilen kılık kıyafet esaslarına uymasını takip etmekten gerektiğinde ilgili uyarıları yapmaktan sorumlu olacaklardır” deniliyor.

Üstelik sayın rektörün kendisi de tesettürlü, başörtüsü takan bir bayan değil. Sosyal medyada yine tesettürlü olmayan bazı bayanların bu dekolte ötesi giyime isyan ettiğini gördüm. Anlaşılıyor ki bu sorumsuzca davranış toplum için çok büyük bir tehlike oluşturuyor. Bu büyük tehlikeyi bayanların erkeklerden önce sezmiş olması da takdire değer bir durum.

Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanan haberde ismini vermeyen bir kadın personelin tepkisine de yer verilmiş. Kadın personel, “Kadınların kılık kıyafetine karışılması gericiliğin en açık göstergesidir” demiş ve şunları da eklemiş:

“Üstelik bu kararın altında imzası bulunan kişinin de bir kadın olması durumun daha vahim bir hâl aldığını gözler önüne sermektedir. Ortaçağcı zihniyet bilim yuvaları olan üniversiteleri işgal etmiş ve üniversitelerde kadınların dekoltelerine karışır olmuştur.”

Bilim yuvaları olan üniversitelerde, dekolte giyilmezse acaba bilim yapılmıyor mu? Bir de bu personel bu açık saçıklığın üniversitedeki öğrencileri nasıl olumsuz etkilediğini etrafına bakarak görmüyor mu? Ya da bundan rahatsız mı olmuyor?

Aslında kıyafet sınırlamasının bütün kamu kurumlarında getirilmesi gerekiyor. Bu çağdışılık değil. Bu ortaçağa gidiş değil. Bu gericilik hiç değil. Bu insanlığa dönüşün emarelerindendir. Kadınların kıyafetlerine yönelik ilk sınırlamayı bir bayan rektörümüzün getirmiş olması da çok önemli. Bir bayan olarak açık saçıklıkta sınır tanımayan personelin çok olduğunu görmüş ve bundan rahatsız olmuş, bunun olumsuz etkileri olduğunu fark etmiş ki, bir sınırlama getirme zorunluluğu hissetmiş. Aynı yazının üniversitelerde öğrencileri kapsayacak şekilde genişletilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Özgürlük her insanın her istediğini, her istediği zaman yapması değildir. Çıplaklıkta sınır tanımamak da modanın kölesi olmak, nefsani duyguların esareti altına girmektir. Açıklıkta sınır tanımayan sözüm ona giyim modası denilen illet, filmler, dizi filmler, sosyal medya aracılığıyla çok hızlı yayılıyor. Topluma çepeçevre saran bu haddi aşmanın önüne geçilmesi için ülkeyi idare eden kadroların da önleyici tedbirler almasını ümit ediyoruz.

En azından İsveç’teki bir otel sahibinin duyarlılığına sahip olmak gerekir. Ben sayın rektörümüzü tebrik ediyorum. Bunun diğer kamu kurumlarına da örnek olmasını temenni ediyorum. Bir rektörümüzün kıyafet konusundaki bu duyarlılığını ülkemizin idarecilerinden de bekliyoruz.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.