Hitler Yahudileri yok etmek için, onlara çeşitli zulümleri yaparken, Darwin’in görüşlerinden çok etkilenmişti. Darwin hayatı bir mücadele olarak görüyor, bu mücadelenin ölçüsünün ise üstün ırk ve güç olduğunu iddia ediyordu. Ona göre bir ülkeyi kuşatıp insanlarını yok etmek için güçlü olmak yeterli bir sebepti. Ona göre zayıf ve güçsüz olanın hayat hakkı yoktur. İşte Hitler de dünyayı kana bularken, Yahudileri yok etmek için çalışırken aynı yaptığı zulüm ve kötülükler için, akıttığı kanlar için aynı gerekçeyi gösteriyordu.
Darwin’in dini değerleri bir kenara bırakan, ahlakı rafa kaldıran bu doğal seçilim teorisinin toplumlara yansımasını yalnızca Hitler değil, batı ülkelerinin hemen hepsi katliam ve zulümleriyle göstermiştir. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında milyonlarca insanın ölmesi, sakat kalması, yetim, öksüz kalması, yerlerinden yurtlarından edilmesi hep aynı gerekçeye dayanmaktaydı. Buna göre büyük balık küçük balığı yutmalıydı her zaman. Gücü elinde bulunduran, zayıf ve güçsüz toplumları ve devletleri merhametsizce yok etmeliydi. Said Nursi zalimlerin zulümlerinin, katliamlarının felsefi dayanağını “başkasını yutmakla beslenmek” olarak nitelendiriyor.
Amerika’nın Nagazaki ve Hiroşimaya attığı atom bombalarının altında yatan vahşi ilke de budur. Ortadoğu’da yapılan katliamların gerçek sebebi de budur. Bu anlayışa göre güçlü olunduktan sonra haklı olunuyor, güçsüzler haklı bile olsa kimse onların haklarını, hukuklarını dikkate almıyor.
İsrail ordusunun Gazze’deki binlerce çocuk ve kadını ayırt etmeksizin öldürme vahşetini sergilemesinin sebebi, Avrupa ve Amerika’nın desteğiyle güçlü duruma gelmesinden, kendisini öyle görmesinden başka bir şey değildir. Buna güç zehirlenmesi de denmektedir.
Darwin’in teorisi, zalim ve merhametsiz olan insanların ve devletlerin ellerini güçlendirdi. Para ve sermaye elinde bulunan şirketlerin kapitalist sistemde sermayesi az olan şirketleri batırmaya çalışması, sermayeyi tekelleştirmeye gayret etmesi, “Ben tok olayım da başkası açlıktan ölürse ölsün bana ne” şeklindeki sömürgesi görüşün yaygınlaşmasına sebep olmuştur. Zayıf milletler, güçsüz milletler gücü elinde bulunanlarca nasıl hunharca ortadan kaldırılıyorsa, sermayesi elinde bulunanlar da düşük sermayeli olanları yok etme hedefini güdüyor.
Güçlülerin güçsüzleri yok etmeye çalıştığı bir dünya huzurlu bir dünya olamaz. Bugün güçlü olan yarın güçsüz duruma düşebilir. Bu durumda başka büyük balıklar da onları yutmak için harekete geçerler. Güçlü ülkeler zayıf ülkeleri ezmek için, yok etmek için değil, yaşatmak için çalışırsa dünyada huzur ve mutluluk olur. aç bıraktığın insanların karşısında yemek yemek nasıl insanı rahatsız ederse, huzurlu yemesini engellerse, öldürülen, yerlerinden edilen, sakat bırakılan insanların feryatları ve çığlıkları karşısında huzurla yatmak ve rahatla yaşamak mümkün değil. Eski bir İsrail askeri suçsuz yere öldürdüğü insanların rüyasına girdiğini, kendisine suçlarının ne olduğunu sorduklarını söylüyordu. Ruhsal dengesi bozulmuş bir halde yaşadığını söylüyordu. Ruhsal dengesi bozulmuş bir halde yaşamaya da yaşamak denmez zaten.
Allah’ın insanları farklı ırklar olarak yaratması savaşmaları için değil, tanışmaları ve yardımlaşmaları içindir. Aynı toplumda zengin insanlar fakir insanlara ekonomik olarak yardım ettiğinde o toplumda huzursuzluk en asgari seviyeye düşer. İnsanlar mutlu olurlar. Güçlü olan ülkeler de güçsüz olan ülkeleri, zalimce yok etmeye çalışmak yerine onların hayatta kalmalarına yardım etseler, zenginleşmelerini sağlasalar, o ülkelerde ticaretlerini geliştirerek karşılıklı birbirlerinden faydalansalar bu dünyanın huzur ve mutluluğuna sebep olur. zulme devam etmek mümkün değildir. Zulüm devam etmez. Zalimlik yapan birini veya bir ülkeyi günü gelir başka bir güç sahibi yok edebilir. Bugün zalimlik yapan İsrail’in de sonu yakındır. Bugün değilse yarın, yarın değilse diğer gün. Ama mutlaka bir gün.
Bir zamanlar zalim ve güçlü bir Firavun’un yok olacağı kimsenin aklına gelir miydi? Gelmezdi. Ama İsrailoğullarına zulümde sınır tanımadı; Allah, Hz. Musa’yı onların yardımına gönderdi. Kendisi askerlerinin sonu da boğularak ölmek oldu. Şimdi Siyonist Yahudiler Firavun’un zulmünden daha fazla zulüm ve gaddarlık yapıyorlar. Bu gaddarlık ve zulmü yapanların da akıbetlerinin Firavun’un akıbeti gibi olmasını yüce Rabbimizden niyaz ediyoruz.
Bu zalimleri boğmak için Musalarını gönder ey Kahhar olan Allah’ım.