Konakçı, bir imam. Bir de youtube kanalı var. 459 bin civarında abonesi var. Son konuşmalarından birinde şunları söylemiş:
“Sokaklar kasap dükkanı gibi. Dedelerimizin yatak odasında göremediği kıyafetleri biz artık çarşıda pazarda görüyoruz" ifadesini kullanırken, erkeklere de "Ya hiç mi kıskanmıyorsun lan? Kızın, karın öyle sokağa çıkarken, video paylaşırken hiç mi vicdanın sızlamıyor?” diye hitap etmişti.
Halil Konakçı bir youtuber aynı zamanda. Youtuber olmak hitap ettiği kitlenin dikkatini çekip daha çok izleyici almak isteğini de barındırır. Bunu bir kenara not etmeliyiz.
İmamların, vaizlerin topluma faydalı olmak için gayret göstermeleri takdir edilecek bir durum. Ama konu İslam olunca konuşanların, video hazırlayanların kılı kırk yararcasına dikkatli olması gerekir.
Hele de tanınmış bir kişi ise sözlerine bakarak İslam hakkında ileri geri konuşacak olanların çıkacağını unutmamak lazım.
Konakçı hoca aklı başında her insanın son zamanlarda çok rahatsız olduğu bir konuya dikkat çekmek istemiş aslında. Ama ya üslubu?
Üslubunun Kur’ani ve peygamberi olduğunu söylemek mümkün mü? Elbette değil.
Topluma faydalı olmak isteyen bir din görevlisi tepkisel konuşmak yerine, Kur’an üslubu olan kavl-i leyyin ile ve hikmetle konuşmalı. Yani tebliğ görevini Kur’an ve sünnet çerçevesi içinde yapmalı.
Yüce Allah Hz.Musa ve Harun’a Firavuna giderken “(Sen ve kardeşin Harun) Firavun’a gidin, Ona yumuşak bir dille anlatın. Olur ki öğüt alır, veya (Allah’tan) korkar.” (Taha, 44) buyuruyor. Kavl-i leyyin sert olmayan, ince, yumuşak bir şekilde konuşmak, tatlı dilli olmaktır. Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır denmiştir.
Bir başka ayette ise, “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et; onlarla en güzel yöntemle tartış. Kuşkusuz senin rabbin, yolundan sapanların kim olduğunu en iyi bilendir; O, doğru yolda bulunanları da çok iyi bilir.”(Nahl Suresi, 125)
Hikmet akıllıca konuşmayı, cümleleri tartarak konuşmayı gerektirir. Aklına geleni söylemek hikmetle konuşmak değildir. Hikmet tepkisel konuşmakla değil, tesettürün önemi ve hikmetlerini anlatmakla gerçekleşir. Güzel öğüt, hitap edilen insanların faydalanması için Kur’an ve sünnet üslubu çerçevesinde konuşmayı gerektir.
Bir Müslüman olarak Halil Konakçı’nın elbette yanındayım. Ama üslubunun yanında da arkasında da değilim. Popüler olmak ve kalmak isteği hele de arkadan birkaç kişi de sırtını sıvazlarsa insanı bazen yanlış üsluplara sevk edebilir.
Açık saçık gezen kadınları ve kızları kasaptaki ete benzetmesi İslami bir üslup değil. Kadınların ve kızların eşlerine ve babalarına hitap ederken “de "Ya hiç mi kıskanmıyorsun lan? Kızın, karın öyle sokağa çıkarken, video paylaşırken hiç mi vicdanın sızlamıyor?” diyor. Eşlere ve babaları “lan” diye hitap etmesi, hiç eğitim görmemiş cahil sokak insanlarının cümlesini andırıyor. Ne olursa olsun insanlara hakaret edici ve rencide edici bir üslup.
Amaç tartışma meydana getirmek değil, amaç insanların uyanmasını sağlamak olmalı. Sert üslubun, sokak üslubunun dini konuları gündeme getirmede insanlara hiç mi hiç faydası olmaz.
İslama hizmet insanları ürküterek ve onları rencide ederek olmaz. İslama hizmet insanlara dini sevdirecek bir üslupla, akıl ve mantık terazisinden çıkan sözlerle ve davranışlarla olur. Ha böyle konuşursa belki takipçileri çok memnun olmayabilir. Ama bundan Allah ve resulü hoşnut olur.
Tesettürlü ilgili ayetler, kadınların nasıl giyinmeleri gerektiğini bildirir. Kadınların o günkü durumlarını nazara vermez, açık giyinen kadınlara ve onların eşlerine, babalarına hakaret etmez.
Bu olay bana yıllar önce Ankara Polatlı’da askerlik yaparken bir yüzbaşının bana sorduğu bir soruyu hatırlattı. Cumaya gitmiş. İmam hutbede demiş ki, “eşi açık olanların namazı kabul olmaz.” Bunun üzerine camiyi terk etmiş. Cumaya da gitmez olmuş yüzbaşı.
İmamlar, vaizler yada dini konularda insanlara hizmet vermeye çalışanların din ile ilgili cümlelerini kurarken çok dikkat etmeleri gerekir. Kaş yapayım derken göz çıkarmak da söz konusu olabiliyor.
Konakçı bu üslubunu değiştirmeli. Hikmet, güzel öğüt ve kavl-i leyyin üslubunu benimsemeli.