Cinayetlerin ardı arkası kesilmiyor. Her gün birkaç cinayet haberi. Belki basında yer almayan başka olaylar da cereyan ediyor. Son olarak Konya’da bir kardiyoloji uzmanının vefat eden bir hasta yakını tarafından silahla vurularak öldürülmesi bardağı taşıran son damla oldu.
Bu ülkede neden kasten işlenen cinayetlerde çok ciddi artışlar yaşanıyor? Acaba bu konu araştırılıyor mu?
Bu ülkeyi yöneten kadrolar ve yönetmeye aday olduğu söyleyen siyasetçilere seslenmek istiyorum:
Daha neyi bekliyorsunuz? Niçin idam cezası için bir kanun teklifi vermiyorsunuz?
Sayın Cumhurbaşkanı kaç defadır topu meclise atıyor. Meclis idam cezası ile ilgili bir yasa çıkarırsa ben bekletmem onaylarım diyor. Bunu kaç defa söyledi. Ama milletvekillerinin gıkı çıkmıyor. Neden harekete geçilmiyor acaba? Bu milletin bunu bilmeye hakkı var. Milletvekili olan her vatandaşın bu ülkenin en önemli sorunları ile ilgi sorumlulukları var.
Efendim Avrupa Birliğine gireceğiz de zaten onun için idam cezası kaldırıldı diyecek olanları duyar gibi oluyorum. Türkiye’nin Avrupa birliğine girme konusu yılan hikayesine döndü. Avrupa Birliği ülkelerinde idam cezaları yok diye binlerce canın suçsuz yere öldürülmesini görmezden mi gelmek gerekir?
Evet Avrupa Birliği ülkelerinde idam cezası yok. Ama başta Amerika, Japonya olmak üzere dünyanın 53 ülkesinde idam cezası fiilen yürürlükte. Avrupa birliğine gireceğiz diye, yılda binlerce insanın göz göre göre cinayete kurban gitmesine nasıl göz yumabiliriz?
İdamın Hıristiyanlık, Yahudilik ve İslam dinindeki ismi kısastır. Kasten adam öldürenler de belirlenen kurallar çerçevesinde suçu sabit bulunduğu takdirde öldürülür. Kur’an’da Bakara Suresi 179. Ayette “ey akıl sahipleri kısasta sizin için hayat vardır. umulur ki korunursunuz” buyrulmaktadır.
Din son iki yüz yıldır toplumların hayatından bilinçli olarak çıkartılıyor. Tabii dinin insanlığın faydası için koyduğu kurallar da ortadan kaldırılıyor. Halbuki idam ya da dinî tabirle “kısas” insanlar için bireysel ve toplumsal hayatının korunmasını sağlayacak güce sahip yegâne ceza.
Ben birisini öldürürsem bana kısas uygulanacak, ben de öldürüleceğim diyen bir kimse, bir cinayeti planlarken bir kere değil bin kere düşünür. Çünkü insanın canı tatlıdır.
Empatinin merhametinden yoksun olan kimseler başkalarının hayatlarına kastederken bunun şahıs için, yakınları için, toplum için ne kadar elem verici bir şey olduğunu düşünemeyebilir. Ama ucunun kendisine dokunacağını bildiğinde eline silahı alırken eli titremeye başlar.
İdam cezasının hiç olmamasını isteyenler, idamın intikam almak olduğunu iddia ediyor. Aslında kısas ya da idam intikamın ötesinde bir şeydir. Yakını öldürülen bir kişi, gidip de caniyi öldürürse bu intikamdır. Ama devletin belirlediği ceza yasaları çerçevesinde idam cezası verildiği takdirde bu, intikam değildir. Bu, adaletin gerçekleşmesidir.
İdam cezası ile ilgili kanun teklifi derhal verilmeli. Bunun çerçevesi çok iyi belirlenmeli. İstismarlara ve keyfi uygulamalara yolu kapatmalı.
Avrupa birliğinin kapısında 50 yıldır bekletilen bir Türkiye, kendi değerlerini çöpe atamaz. Göz göre binlerce insanın bir kör kurşunun hedefi olmasını sinesine çekemez.
Kanunlar caydırıcı olmak zorunda. Ömür boyu hapis cezası caydırıcı olmuyor. Zamanla af çıkıyor. Ya da bir gün kaçarım hapisten diye düşünüyor.
Her bir ferdin yaşama hakkı vardır. Bir insanın yaşama hakkını elinden alan kişilere merhamet edilirse, suçsuz yere kasıtlı olarak öldürülen insanlara bu büyük bir merhametsizliktir. Maktulün .yakınlarının canını binlerce kez yakmaktır.
Merhamet etmeyene merhamet edilemez prensibine göre, başkasının yaşama hakkına saygı duymayanın yaşama hakkına saygı duymak en büyük zulüm ve haksızlıklardan birisidir.
Netice-i kelam derhal idam cezası için teklif hazırlanmalı. Gerekirse bu konuda referanduma bile gidilebilir.