Gençler genellikle çalışma yanlısı değil. Bir esnaf arkadaş, “çalıştıracak genç bulamıyorum” diyordu. Onun dediğine göre genç işe geliyor, birkaç gün çalışıyor, sonra kazandığı üç-beş kuruşu harcamak için işi bırakıyor. Kimisi telefon almak için çalışıyor. Telefonu alınca işi bırakıyor.
Çoğu okul öğrencisi çocuklar ve gençler derslerine de çalışmak istemiyor. İnternet, oyun, film vs. gibi eğlendirici şeyleri tercih ediyor. Kimi arkadaş ve dostlarla konuşuyorum. “Çocuğun elinden telefonu alamıyorum” diye yakınıyor.
Hasılı çocuklar, gençler çalışmayı, bir iş yapmayı önemsemiyor, bir iş yapmak, bir hizmette bulunmak çok ağırlarına gidiyor, zor geliyor.
Acaba bu neden kaynaklanıyor? Bence bu durumun ailenin tutumuyla ilişkisi var. Ailenin çocukları eğitim tarzıyla alakası var.
Said Nursi, Lemalar isimli eserinde (17. Lem’a 8. Nota) şöyle bir tespitte bulunuyor:
“Ey sa’y ve ameldeki lezzet ve saadeti bilmeyen tembel insan! Bil ki, Cenab-ı Hak, kemal-i kereminden, hizmetin mükâfatını hizmet içinde derc etmiştir. Amelin ücretini nefs-i amel içine koymuştur.”
Buna göre çalışmakta, iş yapmakta büyük bir lezzet var, büyük bir zevk var. Yüce Allah, hizmet etmenin ücretini, ödülünü bizzat o çalışmanın, yapılan işin içine koymuştur. Bu sadece insan için değil, bütün varlıklar için de geçerlidir. Bu sebeple özellikle hayvanlara baktığımızda kendilerine yüce Rabbimiz tarafından verilen görevi, aşkla, şevkle yaptıkları görülür.
Çalışmakta lezzet ve zevk olduğuna göre, sorun, çocukları yetiştirirken onları çalışmaya yönlendirmemekten kaynaklanıyor. Yazık el kadar çocuğa iş mi yaptırılır? Üç kuruş parayı kazansa ne olur, kazanmasa ne olur?
Sadece dışarıda bir yerde çalıştırma hususunda değil, evde de çocukların ev işlerine yardım etmesini sağlayıcı bir eğitim metodunu takip etmiyor çoğu aile.
Çocukların efendi ve patron haline getirildiği bir ailede onlara iş yaptırmak, çalışmanın lezzet zevkinden bahsetmek zor.
Aslında yapılması gereken basit: çocukları daha çok küçük yaşlarda bir şeyler yapmaya alıştırmak. Bardak kaşık getirtmek, su istemek, sofra toplatmak, birlikte evin işlerini yapmak ve yaptırmak, bulaşık yıkatmak alıştırılması gereken hususlardan. Anneler kızlarına, babalar da erkek evlatlarına bu konularda örnek olmalı. Baba örneğin ev işlerine yardım etmeli ki, erkek evlat da onu örnek alsın.
Çocuk oyun çağını geçtiğinde yaz mevsimlerinde mutlaka onun bir iş yerinde çalışması sağlanmalı. Şimdi bunu söyleyince “Nasıl olur, piyasa bozuk, kime güvenelim. Kim çalıştırır, kim para verir?” diyenleri duyar gibiyim.
Herkesin mahallesinde alışveriş yaptığı, yakından tanıdığı, güvendiği bir kaç esnaf arkadaşı vardır. Gidip onlarda konuşmalı. Gerekirse baba cebinden dükkan sahibine çocuğun üç-beş kuruş yevmiyesini vermeli. Ki çocuk alışsın. Bir şeyler yapmayı öğrensin. Çalışmadaki zevk ve lezzetin farkına varsın. Ağaç yaşken eğilir. Çocuklar da küçükken eğitilir.
Boş durduğu zaman, telefon, televizyon, sokak derken zararlı alışkanlıklar edinme ihtimali artar çocuğun. Halbuki tanıdık, güvenilir birinin yanında bunlardan uzak durur.
Demek o ki, her şeyin anahtarı ailenin elinde. İsterse çocuğu çalışmaktan zevk ve lezzet alan, çalışmaya alışan bir insan haline dönüştürebilir.
Ha burada çok önemli olan nokta, anne-babanın bu konuda aynı görüşte olması, aynı yönlendirmelerde bulunması gerekir. Baba çocuğu çalıştırmaya alıştırırken, anne ona aykırı davranışlarda bulunursa, bu metodun başarıya ulaşma ihtimali sıfırdır.
Üniversite mezunu olmanın belli branşlar hariç para etmediği şu dönemde çocukların iş yapmaya, çalışmaya alıştırılması çok önem arz ediyor. Lütfen çocuklarınıza acıyıp da tembelliğe alıştırmayın. Bir ayette buyrulduğu gibi insan için çalışmaktan başka bir şey yoktur. Dünyevi ve uhrevi fayda ve menfaatleri için çalışacaktır.