Bazı insanlar vardır hep en iyinin, en güzelin peşinde koşarlar. Koşarlar da o en iyiye ve en güzele ulaşmak mümkün mü acaba? Bence mümkün değil.
Çünkü en iyinin, en güzelin bir ölçüsü yok. Neye göre en iyi, neye göre en güzel. Tabii en iyiye, en güzele ulaşmak mümkün olmayınca, mükemmeliyetçi kişiler, ümitsizliğe kapılır. Bir iş yapacaksa daha başlamadan bitirir. Bir işe başlamışsa yarı yolda bırakır.
Benim tanıdığım böyle mükemmeliyetçi bazı kimseler var. Ne kendilerine faydaları oluyor, ne başkalarına. Hasbelkader bir makama gelmişse böyle birisi ona iş beğendirmek imkansızı gerçekleştirmek demek. Bu olacak bir şey değil.
Bu hastalıklı zihin yapısına sahip kişiler, “Ben bir başlasam, en iyisini yaparım aslında” diye başlarlar cümleye. Ama hiç başlamazlar, başlayamazlar. Bu yüzden hep hayalde kalır düşündükleri.
Mükemmeliyetçi anne babalar çocuklarını da kendileri gibi yapmak isterler. Bu defa aşırı disiplin nefer aldırmaz onlara. En iyi okulu kazanmalı çünkü çocukları. En başarılı öğrenci olmalı ama bazı çocuklar ve gençler kaldıramaz bu baskıları. Depresyona girenler, bunalanlar, bunaldığı için kendisine zarar verenler olur aralarında. Bu yüzden mükemmeliyetçilik hem insanın kendisine zarar verir, hem de başkalarına.
Kim ne derse desin eleştiri yapmak, eleştiriyi kabul etmek güzeldir. İnsanın kendisine geliştirmesine katkı sağlar. Ama mükemmeliyetçilerde bu eleştirinin dozu yüksek olur. Bu yüzden ne kendi yaptıklarını, ne de başkalarının yaptıklarını beğenirler. Hep eleştiri, hep eleştiri.
Ankara Üniversitesinde doktora yaptığım yıllarda ‘Kur’an’da Sevgi’ konusundaki tezimi yazarken tıkandım bir ara. En güzel olmasını istiyordum tezin. Aslında mükemmeliyetçi değildim ama tezle ilgili böyle bir düşünce beni esir almıştı adeta. Tez de ilerleyemez hale geldim. Hep eksik bir şeyler kalıyordu sanki yazdığım tezde.
Hemen doktora ders döneminde ders aldığım hocalarım geldi aklıma. Bir tanesinin kapısını çaldım, müsaadesini alarak yanına gittim. Hocam tezin durumunu sordu ben de tıkandığımı, hep bir şeylerin eksik olduğunu düşündüğümü, bu yüzden ilerleyemediğini söyledim. Ümitsizlik içindeydim yani.
Hocam dedi ki bana: “Hiç kafana takma. Hepimiz hayatta öğrenciyiz. Ölene kadar da öğrenci kalacağız. Hiçbir tez mükemmel olmaz. Senin de benim de eksiklerim olacak. Başkası gelecek o eksikleri görecek tamamlayacak. Biz de sürekli eksiklerimizden bir şeyler öğreneceğiz. Hep öğrenci kalacağız.”
Ben “Allah razı olsun hocam ben dersimi aldım.” dedim çıktım ve tekrar çalışmaya başladım. Hocam bana hepimizin öğrenci olduğunu, mükemmel diye bir şeyin olmayacağını, eksiklerin normal olduğunu söylemişti. Doktora tezimde benim için dönem noktası oldu bu anlamlı cümleler.
Çağımızın allamelerinden Said Nursi’den ödünç alarak söyleyecek olursak, “Hasen ahsenden ahsendir.” Yani, iyi bir şey, en iyiden daha iyidir. Biz de bir söz var, “en iyi, iyinin düşmanıdır” derler.
İbadetin bile en iyisi olmaz. İyisi olur. en iyisi Allah’ın ilmindedir. Bu yüzden abdest ve namazın en mükemmelini arayan insanlar, vesvese hastalığına yakalanır, abdest alıp namaz kılamaz hale gelir.
Bu yüzden evim, arabam, eşyalarım, en güzel olsun diyenler iyi düşünsünler. Her zaman sizin düşündüğünüzden daha iyisi ve güzeli vardır. En güzel eş arayan mükemmeliyetçilere de şunu söylemek isterim: o beyaz atlı prensi beklerken nice iyileri kaçırırsın, sonunda ortada kalır, yalnız yaşamak zorunda kalırsın.
Estetik yaptıranlara da bir çift sözüm var: güzelleşmek, en güzel olmak için servet harcıyorsunuz. Acaba en güzele ulaşmak mümkün mü? Elbette mümkün değil.
Mükemmeliyetçi kusursuzluğun peşindedir. Ama kusursuz bir şey olur mu dünyada? Elbette olmaz. Bir tek Allah kusursuzdur bir de Allah’ın yarattığı varlıklar kusursuzdur. O yarattığını en güzel şekilde yaratır. Ama biz insanlar her bakımdan kusurluyuz, noksanız. Kusur işleyebilen bir kimse nasıl en mükemmel olabilir?
Dikensiz gül arayan bulamaz. Kusursuz arkadaş arayan da arkadaşsız kalır. Önemli olan iyi olmak için çabalarken kusurlarımızın farkına varmak, onları düzeltmek için çaba sarf etmektir.
Yaptığımız işlerde, ibadetlerde, davranışlarımızda aynı kural geçerli: Kusurlu ve eksik olabiliriz. Ama kusurlarımızdan ders aldığımız sürece iyi olmaya doğru çok önemli adımlar atmış oluruz.
En iyiyi ararken iyiden de mahrum olmak yerine, iyi, daima iyi olmanın, iyi iş yapmanın, iyi davranmanın peşinde olmalıyız.
En iyinin arkasından gitmek ümidimizi kırar, iyinin izini sürmek ise bize ümitle çalışma şevki sağlar.
Biz iyinin ve güzelin peşinde olalım.