Dünya kupası maçları bitti. Bu maçların milyonlarca insanı ekran başına kilitlediğine şüphe yok. Final maçı Fransa ile Arjantin arasında oynandı ve Arjantin penaltılarla Fransa’yı devirerek dünya kupasını kazandı. Birkaç takım maç yaptı, milyonlarca insan sadece izledi, kimi zaman heyecanlandı, kimi zaman sevindi kimi zaman üzüldü. Belki de hüngür hüngür ağlayanlar oldu. Ama maçı yapan her zaman iki takımdı. Milyonlarca insan maçın içinde değildi, uzağında idi.
Çoğu insan dünya kupası maçlarını, ya da bundan sonra her ülke insanı kendi ülkesindeki lig maçlarını izlerken bir şeyi unutuyor aslında. O da kendi maçı. İnsan her zaman maç halinde. Maçı devam ediyor. Ama kimisi bu maçın farkında kimi ise gaflet uykusunda. Peki bizim maçımız hangisi? Biz kimlerle maç yapıyoruz?
Bizim maçımız nefisle ve şeytanla oluyor. Nefis ve şeytan bize gol atmak ve sonunda bizi mağlup etmek için her hileyi deniyor. Yüce Allah bu maç için bizi bu dünyaya göndermiş. İlk maça çıkan Hz. Adem ile Havva. Şeytan ilk golü onlara atıyor. Yüce Allah’ın Hz. Adem ve Havva’ya cennette her türlü nimetlerden faydalanma izni verdiği ve sadece bir ağaca yaklaşmamaları gerektiğini söylediği o dönemde Şeytan onları kandırıyor. Ancak bir gol yemek, şeytanın bir hilesine kapılmakla onlar ümitsizliğe düşmüyorlar ve tövbe ediyorlar. Hz. Adem, Hz. Havva ile birlikte dünyaya gönderiliyor, beraberlerinde de şeytan ve avânesi. Bize düşman olarak…..
Şeytanlar o günden bu güne biz insanlarla maç yapmaya devam ediyor. Bize çalım atmak, bize sürekli gol atıp bizi mağlup etmek istiyor. Ancak önemli bir maçta hiçbir takım, bir gol yediği için maçı bırakmaz. Son ana kadar gayret gösterir. Mağlup olmamaya, gol yememeye çalışırken gol atmaya da gayret eder.
Şeytanların başı burada bir bakıma koç görevini de yapıyor. Bir kenarda takımını yönlendiriyor. Onun takımında şeytanın diğer yardımcıları olan şeytanlar var. Bu şeytanlar çok etkili. Kur’an bu maçta onların etkilerini ve hilelerini çok güzel anlatıyor.
Araf Suresi 17. Ayette şeytan insanlara nasıl yaklaşacağını şöyle dile getiriyor: “Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın.”
Demek ki ne zaman top ayağımıza gelse, yani ne zaman İslam ve iman topunu çevirip gol atmaya çabalasak, şeytanın dört bir tarafımızdan bize hücum ettiğini görüyoruz.
Şeytan takımının en önemli oyuncularından birisi de kötülükleri isteyen nefsimiz. Yani Nefs-i emmâremiz. Takımın en önemli golcüsü. Hep ilerde. Bu yüzden bu nefis golcüsü bizim en büyük düşmanlarımızdan bir diğeri.
Takımın diğer oyuncuları şeytanlaşmış insanlar, kötü arkadaşlar. Her zaman insanı kötülüğe sevk eden kimseler. Şeytan bunları oyuncak haline getirmiş, iplerini ellerine geçirmiş, hipnotize etmiş. Bizim bu maçı kaybetmemiz için ellerinden geleni yapıyorlar.
Maç bu. Gol yemiş olabiliriz. İşlediğimiz her bir günah bir gol. Ama yediğimiz goller maçı bırakmamıza, gevşememize sebep olmamalı. Azrail aleyhisselam son düdüğü çalıp canımız almadığı sürece gol atmaya çalışacağız bıkmadan usanmadan. Tövbe ve istiğfar, iyilik yapmak, ibadetlerimizi yapmak, güzel ahlaklı insan olmak gol atmak demek. Her gol atışımızda karşı takım kahroluyor.
Dünyadaki maçlarda yıldız olanların parlaklığı ölünce söner, kabirde hiçbir aydınlık vermez. Eğer iman yoksa, eğer ibadet yoksa ahirette yıldız değil, yıldız böceği bile olamaz. Ama dünyada bir ömür devam eden gerçek maçta şeytanın takımına gol atan, yediği gollerden dolayı ümitsizliğe kapılmayan, daima tövbe ile kendisini düzelten insanların yıldızları ahirette öyle bir parlar ki, Hz. Muhammed müminleri o nurlu yüzlerinden ve alınlarından tanır.
Gerçek kupa şeytanın takımıyla bir ömür devam eden maçı kazanıp imanla ahirete gidildiğinde kazanılır. Bu kupa cennete gitmenin anahtarıdır. İman kupasını kazanmadan Allah’ın rızası kazanılmaz ve cennetin kapısından girilmez. Gerçek mutluluk ve sevinç o zaman olacaktır. Bu iman ve rıza kupasını kazanana yüce Allah ebedî cennetinde ebedî nimetlerini ihsan eder.
Artık maç yoktur orada. Çünkü orası ölümün öldürüldüğü yerdir. Burada yıldız olanlar, yıldız olup da yaratıcısını unutanlar orada bu afetli şöhretin faydası olmadığını anlayacaktır. Ama iş işten geçecektir. Burada şöhret olup da Allah’ı unutmayanlar da elbette orada çok yüksek mevkilerde olacaktır. Peygamberimiz güneş, Peygamberimizin ashabı ve onların yolundan gidenler, gerçek yıldızlardır. Ebedi hayatta yıldızların kendilerine saray yapıldığını göreceklerdir.
Allah’ım! Sen bizleri dünyevî maçlara kendini kaptırıp da gerçek maçı unutan gafil insanlardan eyleme. Bizleri şeytanla ve nefisle olan maçımızda, şeytanın ve nefsin bin bir hile ile atmak istediği gollerden muhafaza eyle. Gol yediğimiz zaman da bizi ümitsizliğe sevk etme, mücadele azmimizi, cihad azmimizi kavi eyle. Amin.