Can Ataklı dine ve dindarlara karşı fikirleri ön plana çıkan bir gazeteci. Geçtiğimiz günlerde kendi Youtube kanalında yayınladığı bir videoda din eğitimine kafayı takmış bu defa. Şöyle kusmuş kinini: “Okulda ne namaz kılınır, ne mescit olur. Çocuklar nerede namaz kılacak? Kılar kardeşim evine gittiğinde kılar. Ya bu dünyanın en gerici kafası ya.” Daha da ileri giden Ataklı, “Okullarda din eğitimi veremezsin. Cami yapamazsın.” diyor.
Ataklı ayrıca “Okullar pozitif bilimin alındığı yerdir. Dini bilgilerin alındığı, ya da dini telkinlerin yapıldığı yer değildir” dedikten sonra, “bunların derdi din eğitimi vermek değil, toplumu cahil bırakacak vatandaşlık bilincini elinden almak, onun özgür bir birey olarak bir şey sormasını, başkaldırmasını önlemek, din adı altında kindar yetiştirmek, intikamcı yetiştirmek, savaşçı yetiştirmek” iddiasında bulunmuş.
Bu zihniyet bana çok tanıdık geliyor. Sanırım size de öyle gelmiştir. Milletin dinini öğrenmesini istemeyen bu zihniyet tek parti döneminin zihniyeti. Son zamanlarda okullarda din eğitiminin verilmesini, okullarda namaz kılacak öğrenciler için mescitler açılmasını, gençlerin namaz kılmalarını hazmedemeyen Ataklı ve onun gibi düşünenlerin eline bir fırsat geçse, gençlerin dinlerini öğrenmelerini engellemek için ellerinden geleni yaparlar. Zaten bu zihniyetin tek parti döneminde dini ortadan kaldırmak için neler yaptığını birazcık yakın tarih bilgisi olanlar bilir.
Bir öğrenci nasıl kimyayı öğrenmek için, fen bilgisi dersleri için laboratuvara gidiyorsa, din derslerinde öğrendiğini uygulamak için de namaza gider. Bu yüzden mescitlerin olması gerekli. Zaten mescid açılması da yönetmeliklere uygun. Resmi Gazetede 24 haziran 2017’de yayınlanan Milli Eğitim Bakanlığı Kurum Açma, kapatma, ve Ad Verme Yönetmeliğine göre, yeni açılacak okullara, abdesthane ve doğal aydınlatmalı uygun mekanda erkek ve kadınlar için ayrı ayrı olmak üzere mescit açma zorunluluğu getirilmiş.
Artık dönem Ataklı’nın hasretini çektiği dönem değil. Halkın sahip olduğu dini ortadan kaldırmak isteyenlerin yerine, dini görevlerini serbestçe yerine getirmeleri için gerekli düzenlemelerin yapıldığı bir dönem.
Ataklı, okulların pozitif bilimlerin alındığı yer olduğunu söylemiş. Doğru pozitif bilimler okullarda öğretiliyor. Ancak bu din eğitimi almaya engel değil. Pozitif bilimleri öğrenen her öğrencinin dinini de iyi öğrenmesi gerekir.
Çünkü sadece pozitif bilimi okuyan bir kimse, eğer iyi bir dini eğitim almazsa, ya ateist olur, ya anarşist olur. Şu bir gerçek ki, dinini iyi öğrenen bir kimse pozitif bilimlere nasıl bakması gerektiğini iyi öğrenir. Pozitif bilimlerle aklını aydınlatan bir kimse, eğer dini ilimlerle de kalbini aydınlatmazsa, o zaman hilekar, yalancı, sahtekar bir insan olur. Allah’ı tanımaz, Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz birisi olur.
Hatta böyle bir kimsenin dini değerlerden mahrum olduğu için eşcinselliği bile normal görmesi kaçınılmazdır. Çünkü eşcinselliği tercih eden Lut Kavminin başına neler geldiğini din eğitimi almadan öğrenemez bir kimse. Aileler din eğitimi vermeli, ama çoğu ailenin kendisi manevi, dini eğitim bakımından eksik olduğundan çocuklarına da bir şey verecek durumda değil. Okulda da din eğitimi almazsa, o kişinin materyalist ve pozitif felsefenin öngördüğü sözüm ona değerleri alması da kaçınılmaz.
Can Ataklı’nın iddia ettiği gibi din eğitimi insanın özgürlüğünü elinden almaz. Gerçek anlamda özgür olmasını sağlar tam aksine. Çünkü İslam’ın özgürlük anlayışı sınırsız özgürlük değil. Allah’a kul olmak gerçek özgürlüktür. Allah’a kul olan kimse, başta nefis ve şeytanın olmak üzere bir çok şer unsurun esiri olmaktan kurtulur. Onun için Necip Fazıl merhum bir şiirinde “köleniz olmakmış gerçek hürriyet” der.
Ama sayın Ataklı’ya şunu hatırlatmak isterim: Ancak dağlarda yaşayan hayvanlarda bulunan, hiçbir sınır ve kayıt tanımayan hayvanlıktan başka bir şey değil.
İnancı sağlam, değerler eğitimini iyice sindiren bir kimse ne anarşist, ne terörist olur. Kindar olmaz, dindar olur. Dindar olan vatan sevgisinin imandan geldiğini de bilir. Böylece vatanına yürekten bağlı iyi bir insan olur. Savaşçı olur gerçekten ama, nefsiyle savaşan, gerekirse saldıran düşmanla mücadele eden, cihad eden bir kimse olur. Vatanı, milleti için canını feda etmekten kaçınmaz.
Dinini öğrenen bir kimse, asla kindar olamaz. Kin gütmez. Tam aksine içi sevgi ve şefkatle dolu olur. Sevgi ve şefkatle dolu olan bir kalbin sahibi, kimseyi incitmez, affetmeyi bir prensip haline getirir.