Allah Rahimdir, sonsuz merhamet sahibidir. Yüce Rabbimizin merhameti noksansız bir merhamettir. Bu yüzden Onu merhameti insanlara yaptığı sonsuz iyilik ve ihsanlarla anlaşılır. Yüce Allah insana da merhametinden bir damla vermiştir. Allah’ın merhametini en çok yansıtan Hz. Muhammed’dir (s.a.v). Müslümanlar da merhametli insanlar olarak nitelendirilir.
Bu Kainat’ın terbiye edici Allah, Sahibi ve Maliki Allah. İnsanların da Rabbi Allah. Deprem olur insanlar ölür, tsunami olur insanlar ölür, sel olur insanlar ölür, savaş olur insanlar ölür. Normal durumlarda da zaten her gün milyonlarca insan ölüyor.
Acaba yüce Allah’ın sonsuz merhameti nasıl bunlara müsaade ediyor, niçin görünmez ordularını gönderip zalimleri bir anda yok etmiyor? Bu soru, katil ve terörist İsrail devletin mazlum ve masum Filistinli Müslüman kardeşlerimize dünyayı dar etmesi, acımasızca çocuk ve kadınları, hastanedeki çocukları bile öldürmesi üzerine çok soruluyor.
Birinci husus: Her şeyden önce şunu bilmek gerekir: Bu dünya bir gölgelik, bir misafirhane ve kışla gibi. Yani geçici bir mekan. Çünkü asıl alem ahiret alemi. İnsan bu geçici aleme sınav için gönderilmiş. Bu yüzden imtihanın sırrının bozulmaması gerekir. Eğer insanlar iradelerini ortadan kaldıracak mucizeler görürlerse bu imtihan sırrına aykırı olur. Örneğin İsrail uçakları Gazze hava sahasında iken sebepsiz yere düşse bir tek bomba bile Gazze’ye düşmemiş olsa bu mucize olur ve dünyadaki inançsız insanlar bile bir anda mümin olur. Bu da insanın imtihan sırrına aykırıdır. Çünkü böyle bir durumda insan iradesi ortadan kalkar.
Halbuki Bediüzzaman’ın ifadesiyle peygamberlerin Allah’ın izniyle gösterdiği mucizeler bile akla kapı açıp tamamen iradeyi elden almayacak şekilde olmuştur.
İkinci husus: İsrail’in acımasızca, teröristlik yaparak hiçbir savaş ahlakı kuralı dinlemeyerek öldürdüğü kimseler bizim inancımıza göre şehit olmaktadır. Şehitlik çok yüksek bir mertebedir. Bu yüzden Filistinliler, Gazzeli kardeşlerimiz şehit olan yakınlarından bahsederken, “Elhamdülillah 3 - 5 şehidimiz var” diyorlar. Bir kadın namazlık elbisesi ile oturduğunu, her zaman çocuğunu yanında tuttuğunu söylüyor. Bomba düşerse çoğuyla birlikte ve vücudu tesettürlü bir şekilde şehit olmak istediğini söylüyor. Kendilerine bu inancın direnç verdiğini söylüyor. Zalim, gaddar, terörist İsrail elbette yaptığı zulmün cezasını çekecek. Ama bu öldürenlerin şehit oldukları hakikatini değiştirmez. Onların Allah katındaki mevkileri çok yüksek. Ayetlerin ifadelerine göre Allah yolunda öldürülenler ölü değildir, onlar şehitlik hayat mertebesinde yaşatılıyor.
Üçüncü husus: Birlikten kuvvet doğar. Yüce Allah müminlere yardım etmiştir ve eder. Ancak müminlerin önce tek yürek, tek güç olmaları gerekir. Bu savaş aynı zamanda Müslüman ülke idarecileri için de büyük bir imtihan. Müslümanların ekonomik ve askeri olarak tek ses, tek güç olmalarını engelleyen ülkeler Allah’a bunu hesabını nasıl verecekler bunu düşünmeleri lazım. Kendi saltanatları ve keyifleri bozulmasın diye savaşı durdurmak için ekonomik bir güç ellerinde varken, askeri bir güç ellerinde bulunurken bunu kullanmamaları Allah’ın gazabına dokur, rahmetini hiç celbetmez.
Çünkü Bedir Savaşında yüce Allah binlerce meleklerle, düşmana korku salıp müminleri cesaretli kılmakla müminlere yardım etti. Uhud da ise Okçular tepesindeki sahabiler galibiyeti görüp de görevlerini terk edince, ganimete doğru koşunca arkadan saldırıya geçen müşrik güçleri Müslümanları kısmen mağlup ettiler. Allah’ın Bedir’deki gibi bir yardım, ganimetten mahrum kalmamak için Hz. Muhammed’in verdiği görevi terk etmeleri sebebiyle gelmedi.
İsrail’i Amerika ve Avrupa ülkeleri maddi ve manevi olarak destekliyor. Birlik içinde hareket ediyorlar. Ama Müslümanlar bu birliği sağlayamıyorlar. Akıllarını başlarına almıyorlar. Bu yüzden dayak yemekten kurtulamadıkları gibi Allah’ın yardımından da mahrum oluyorlar.
Dünya sebepler dünyasıdır. Yüce Allah yardımını doğrudan değil Müslümanların birlik olma elleriyle yapmak istiyordur diye düşünüyorum.
Dördüncü husus: Ölümler ister normal olsun, ister zalimlerin eliyle olsun dünyanın ve insanın fani, geçici olduğunu hatırlatır insana. Aynı zamanda Baki olanın Allah olduğunu. Bir taraftan ölümler olurken, bir taraftan da dünya üzerinde milyonlarca çocuk dünyaya geliyor. Demek ki kainatın sahibi olan Allah Hayy ve Muhyidir. O daimidir, ebedi ve ezelidir, insan ise onun sonsuzluğuna sadece ayna olabilir. Yalnızca insan değil, bir müddet yaşayıp da sonra ölen varlık. Ölüm aynanın kırılması demek. Ama başka aynalar yaratılarak yaratıcı kendi sonsuzluğunu göstermeye devam ediyor.
Kısaca söylemek gerekirse, öldürülenler şehittir. Allah katında çok yüksek bir mevkiye sahip olacaklardır. Ama onların şehit olması terörist İsrail devletinin zalim olmasını ortadan kaldırmaz. Zalimler ahirette bunun büyük cezasını çekeceklerdir. Dünyada da bu zulmün yapanlar, yaptıkları zulümden daha fazlasına maruz kalmayacaklarını kim bile bilir.
Biz şunu biliriz: küfür, inançsızlık devam eder, ama zulüm asla devam etmez. Kış mevsimi bir gün biter, bahar gelir. Geceler uzun da olsa sabah her zaman olur. Zalimin zulmü varsa Mazlumun da Allah’ı vardır. Allah mühlet verir, ama asla ihmal etmez.