Ölümden Önce Hayat Var mı?

Atike Barın

İnsanoğlunun bu hayat da en büyük korkusu yok olmak ve ölmektir..

İnsan bilmediğinden korkar, belirsizlikten kaçar… Ölüme çare arar, hiç ölmemek üzere planlar yapar. Hep kalacakmış gibi düzenler kurar… Az bir eksiye, ufak bir hataya tahammülü yoktur. Çünkü tam ve eksiksiz olmayı bu hayatın gereği zanneder…

Bununla beraber tüm düzenler bozulacak; kaçıp durduğu son, bir gün gelip çatacaktır. Yer şiddetle sarılacak, dağlar parçalanıp toz duman olacaktır..

Kaçınılmaz son geldiğinde artık hiç bir şeyin önemi kalmayacaktır.. En küçük şey de en büyük şey de anlamını yitirecektir.

Ölümden korkan, kaçan çareler arayan insanı fildişi kulelerde de olsa ölüm gelip bulacaktır..

Peki insan ölmeden önce yaşadığı hayatın ne kadar farkında?

Öldükten sonra tekrar hayat var mı diye soran insan ölmeden önce hayat var mı diye düşündü mü acaba?

Ölüm sessizliği gelip çatmadan önce yaşamın gürültüsü içinde neleri işitebiliyor, ya da işitemiyor mu insan?

2019 yılından beri insanlığın etkisinde yaşadığı Covid 19 adındaki bir yaratılmışın insanlık tarihini, ekonomisini, bilim ve teknolojisini, psikolojisini etkilemekte olmakla beraber manevi bir aydınlığı da insanlık alemine taşıdığı gözleniyor mu?

İnsan bedeni dışında yaşama kabiliyeti çok az olan bu virüsün hayatta kalması için insana ihtiyacı var. Kısa ömürlü olmasına rağmen dünyanın bir ucundan diğer ucuna elden ele, ağızdan ağıza insan aracılığı ile ne kadar hızla yol aldı covid 19.

Varlık ve yaşam kurgusu, bir de covid 19 ile değerlendirildiğinde "ölümden önce hayat var mı" boyutunda düşündürüyor insanı..

İnsanın doğası, kimyası çabuk bozulur, etten kemikten, yağdan, kandan, proteinden, enzimlerden vs. oluşmuş olmakla beraber bozulmayacak dağılıp toprak olmayacak sonsuza kadar kalacak olan ruhu ile beraberce bir bütün olduğundan insanı bu bütünlük içinde algılayıp tanımlamak doğru olmalıdır.

Öldükten sonra çürüyüp dağılmış kemikler mi tekrar yaratılacak şaşkınlığına düşmek, aslında hiç yokken nasıl yaratılmış olduğunun merakını duymayan cahillikteki insanın acıklı sorusundan başka bir şey olmasa gerek.

"Ölümden sonra hayat var mı ki" itirazını yapanın, ölümden önce hayat var mı sorusuna cevap araması ile insan uyanıp bilince gelebilir..

Yoksa insan kendi kimyasını ve hayatın kimyasını fark etmediğinde ölmeden önce de ölü olarak hayata devam ediyor olacaktır.

Covid 19 virüsü belki de bu bilince varmada, uyanıp dirilmede görevli bir memur olarak girdi insanlığın hayat sahnesine…

..

Bir bütünün oluşması iki zıtlığın varlığından müteşekkil olarak bu hayatta yer buluyor iken, "her şey zıddı ile bilinir" kuralı karşımıza en belirgin olarak şöyle çıkıyor :

Karanlık ve aydınlık,
Güçlü ve zayıf,
Varlık ve yokluk,
Güzel ve çirkin
Yaşam ve ölüm
Hastalık sağlık gibi

ikilikten bir teklik oluştuğunu düşünüp kabul ettiğimiz de yaratılıştaki tekliğin oluşmasının zıtlıklarla olduğunu anlıyoruz.

İnsanoğlu beden ve ruh ikiliğinden oluşan tek bir bütün iken soyut ve somut durumlarındaki kimyasını etkileyen Covid 19 virüsü bedene ve ruha tahribat yaparken zihne de ölmeden önce hayatın gerçeğini fark ettirecek bir algıya ulaştırdı mı acaba?

Nasihatle dizgine alınamayan nefs, acaba musibetle ödediği acılı bedellerle azgınlığını dizginleyebilecek mi?

Hastalık-sağlık ikiliğindeki zıtlıkla nasıl bir tekliğe ulaşmış olabilir?

Kendi algımızda ayrıştırdığımız hastalık-sağlık, ruh-beden ikiliğinden, gerçekte varlık aleminde bütün bir yapının Tekliğin hükmü ile yaşandığını anlıyoruz.

Peki iz ve işaretler nereye bakıyor acaba?

Zıtların oluşturduğu bu hayat kuralı ile varlık alemine bir bütün olarak bakarak "öldükten sonra hayat var mı, şimdi bu çürümüş kemikleri kim diriltecek?" şaşkınlığını ve itirazını soru yapan insanoğluna yeni bir soru sorulmalı.

Peki, ölmeden önce hayat var mı?

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.