İnsanlar yol almak için bu hayatta önce ihtiyacını fark eder sonra yola düşer..
Ne ise muhtaç olduğu şey ona doğru yol bulur, çareler arar ilerlemek ister insan..
Peki neye muhtaç olduğunu ve ne kadar muhtaç olduğunu nereden bilir insan?
Acıkınca yemesi, susayınca su içmesi, üşüdüğünde kalın kazaklar giymesi gerektiğini yorulunca oturmak, bir yeri ağrıdığında tedavi olmak gerektiğini duyguları haber verir insana.
Bu sinyaller ile neye muhtaç olduğunu fark eder ve harekete geçer insan..
İşte bu ihtiyaçlarımızı karşılarken farklı duygular belirir iç alemimizde.
Bu duygular, hırs, öfke, haset, kıskanma, nefret yada sevme, huzur, aşk, hoşgörü, anlayışı, heyecan olumlu ve olumsuz olarak bizi dürten ve yola düşüren hislerdir.
Peki, ne hisseder insan beğendiği lüks arabayı bi tanıdıkta görünce?
Genç, güzel gelinlik yaşına ulaşmış ama o beğendiği yakışıklı, zengin delikanlı başkası ile evleniyor. Ne hisseder acaba bu güzel kız?
İş dünyası hep hızlı. Gözünü diktiği müdür koltuğuna en yakın arkadaşı terfi etmiş.
Ne hisseder şimdi bu memur?
Öğrenci sınavda da yüksek not beklerken, başkası almış o notu. Ne duyumsar şimdi bu öğrenci?
Bu örnekler herkesin kendi dünyasına göre değişir, farklılaşır..
İnsanoğlu varmak istediği yerde başkasını görünce hissettiği karışık duyguların içindeki temel duygu kıskançlık olabiliyor...
Bu duygu birden belirir ve tüm bedeni sarar, yakar, adeta.. Yerinde duramaz kıskanan insan hop oturur hop kalkar. Nasıl olur, ben istiyordum, benim olmalıydı. Neden onda var bende yok..
Bende yoksa onda da olmasın!
İnsan bu sıkıntı veren duygu ve düşünceler ile baş edemez ise önce kendine sonra çevresine zarar vermeye başlar..
Ya da sıkıntı veren bu duyguyu bir uyarı sinyali olarak algılayıp kendi yolunu açar insan.
Peki insana daima sinyal veren bu duygular insana nereden geliyor. "Kıskandım" dediğinde bu hissi nereden alıyor insan?
Gözümüz, ağzımız, elimiz kolumuz, kalbimiz, böbreklerimiz vs. bize verilen organlardır.
Bununla beraber çeşitli duygularımız da bizi yöneten soyut organlar olarak içimizde Allah'ın dilemesi ile an be an yaratılıyor..
Hadi bakalım nerede kullanacaksın bu duyguyu diyor olmalı Yaratıcı.
Peki insanoğlu kıskançlık hissi geldiğinde yakıcı olan bu duyguyu nasıl güzelce yönetecek. Yoksa o yakıcı duygumu insanı yönetecek?
Peki bu durumda nasıl güzel görüp düzel düşünecek insan bu?
Bu duygu sinyali ile neyin haberini veriyor acaba Yaratıcı?
O zaman bu sinyali aldığında insan kendi potansiyelini sorgulamalı.
Bu kıskandığım şeyi yapma istidadım var mı?
İmkanlarım buna yeter mi?
Yaparsam ne olur, yapmazsam ne olmaz?
Gerçekten buna ihtiyacım var mı?
Yoksa bu bir heves mi?
Bunu ben taşıyabilir miyim?
Onda gördüğüm şey ona güzel olmuş. Bende de başka güzellikler var, bunun hakkını verebiliyor muyum?
Diye baktığında bu sorularla bir yere ulaşıyor olacak insan.
İnsan çok sayıda ve çok farklılıkta nüve barındırıyor potansiyelinde..
O zaman çalışıp gayret ederek, kıskançlığın aslında bir sinyal olduğunu fark edip kendi çekirdeklerini ağaç olmaya doğru besleyecek insan. Kendini tanıyıp, farkedecek...
Kıskanma duygusu ile gördüklerini, güzelce gelişimine ışık tutan rehber olarak kabul edecek.
Çabalaması gerektiğinin işareti olarak algılayacak. Güzel düşünüp güzelce örnek alacak. Sonra şükür içinde, olayı kendi potansiyelini açığa çıkarmanın mesajı olarak okuyacak.
Bu bakış açısı ile o olumsuz duygunun altında ezilmeden, üzülmeden, yanmadan ne kendisini, ne de ötekini suçlamadan kendi gücünü açığa çıkarmak için bir sinyal
Kabul edip Allah yolunda yol alıyor olacak..
İnsan, kıskandıklarını güzel bir tenezzühgah olarak seyredip, her şeyin kendi gelişimine değer katan sinyaller oldugunu fark etmeli.
İnsan, hislerini kendisine vereni bulunca ve neden verdiğini anlayınca iyi bir ticarete dönüşecek her duygusu, her davranışı..
Eğer sahibini bulsa, mâlikini tanısa, o vakit rahmetine iltica eder, kudretine istinad eder. O vahşetgâh dünya, bir tenezzühgâha döner ve bir ticaretgâh olur." (Mektubat 21. Mektup)