İnsanlar istek ve ihtiyaçları ile hayata tutunurlar..
Doğduğu an ilk nefesi içine çeker ve ilk ihtiyaç karşılanır..
Başlasın dünya hayatı ve bilinmeyen serüven..
İlk nefesi ağlayarak içine çeker, acıkınca ağlar altı ıslanınca ağlar, uykusu gelince ağlar böyle bağıra çağıra ifade eder ihtiyaçlarını dünya yolcusu..
Korkar, güven hissetmek için ağlar anne kucağına ulaşmak ister.
İhtiyaçlarından yoksun olmak acıtır ve ağlama, bağırma ile harekete geçer küçük insan.
Rahman olan ismi ile yaratıcı Her şeye merhamet eder ve insanın ihtiyacına insanın istediği şekilde karşılık verir..
İnsanın ilk yaptığı ağlayarak talebine ulaşmak oldu.
Bununla beraber insan bildiği bu isteme yolunu tek yolmuş gibi ne yazık ki vazgeçmeden hayat boyu devam ettirebiliyor..
Yaş ilerledikçe ağlama fiili, bağırmaya, daha sonra öfke ile tepki vermeye sonra, kızmaya küsmeye doğru evrilebiliyor.
Belki de insan ağlayarak, öfkelenerek, kızarak isteklerine varma şekli ile ilerlemeyi doğru zannediyor..
Oysa Hayat değişip duran, akıp giden bir sistemle işliyor.. Her şeyin değiştiği yenilendiği farklılaştığı bu sisteme insanoğlu hala ilk günkü gibi ağlayarak, bağırarak, öfkelenerek taleplerine ulaşmaya çalışıyor olması kendine zulmetmesinden başka bir şey olmasa gerek..
Kavmi onu dinlemeyince hissettiği belki de öfke, kızgınlık , ümitsizlik duygusu idi Yusuf peygamberin.
O duygu ile terketti yaşadığı beldeyi.. Ve kendine zulmetti.
Allah her durumda, her ihtiyaçta Rahman olması hasebiyle yetişiyor insana.
İnsan bebekken ergenliğe kadar ihtiyaçlarına ağlayarak, kızarak zaman zaman öfkelenerek ulaşmaya alıştığı için yaşı ilerlediğinde de bildiği öğrendiği bu duygular ile tepki veriyor hayata. Böyle gidilir hedefe zannediyor olmalı.
İnsanın ihtiyacın ulaşmak için alışık olduğu bu tepkiler zamanla kendisini yoruyor, bunaltıyor ve yıpratıyor. Neden bu kadar öfkeliyim, neden herkese kızıyorum, nasıl daha rahat ve sakin kalabilirim? diye sormaya başlıyor. Çünkü bu durum kendini de çevreyi de rahatsız ediyor.
Oysa başka yol da olmalı diye bakıldığında
Kızmadan, öfkelenmeden hedefe vardığı selim bir yol da bulur insanoğlu.
Peki hangi duygular ile ihtiyacına ulaşmalı insan?
Önce negatif duygularının yerine yeni bir duygu koyabilmeli insanoğlu..
Aynı hedefe güzel görüp güzel düşünerek de varabilir insanoğlu..
Peki Nasıl?
Belli ki bu yolculukta açlık, susuzluk, rahatlık, sağlık güven ihtiyaçları, insanoğlunu harekete geçiren duygular.
Bu hayatta insan ihtiyaçları ile sınav oluyor.
Sınavda ya bağırıp çağıracak öfkelenecek yada olayları güzelce görecek, güzelce düşünüp değerlendirecek ve hayatından lezzet alacak..
Bu lezzet, ya acı ya da tatlı olacak..
İşte insan hayatı kendisine ya tatlı keyifli bir tenezzühgah kılacak yada bir darağacı hükmünde her anı acı içinde geçecek bir külfete dönüştürecek..
Öyleyse muhtaç olduğumuz da ihtiyacımızı kim veriyor?
Biz hangi duygu ile istersek isteyelim her ihtiyacınıza cevap veriyor kerim olan Allah!
Çocukken bildiğimiz ağlama, öfkelenme yolu ile hedefe ulaşmak yıpratıcı olduğundan artık yeni bir yol bulmalı insan..
En kötü durumda bile şikayeti, öfkeyi, kızgınlığı bırakıp "bu olayda güzel olan nedir"? demeli ve her şerrin içindeki hayrı güzelce kızmadan öfkelenmeden bulmalı..
Konuyu daha iyi oturtmak için bir kaç soru soralım mı kendimize?
Kıskançlık duygusu geldiğinde nasıl güzel düşünebilirim?
Haksızlığa uğradığında nasıl güzel düşünebilirim?
Peki kendimi değersiz hissettiğimde nasıl güzel düşünebilirim?
Bu ve daha çok negatif duygumu nasıl pozitife çevirebilirim?
O zaman gelecek günlerde bu sorulara cevap aramaya devam edelim inşallah..