Her yıl Mayıs ayının ikinci Pazar günü, takvimde sıradan bir gün gibi görünse de aslında birçok kalpte en derin sevgiyle kutlanan çok özel bir anlam taşır: Anneler Günü. Modern bir gelenek gibi algılansa da annelere değer vermek, onları yüceltmek ve sevgilerini hatırlamak İslam dininin özünde var olan bir değerdir.
Kur’an-ı Kerîm’de Rabbimiz, anneye ve babaya itaati emrederken annenin üzerimizdeki hakkını özellikle vurgular. Lokman Suresi 14. ayette şöyle buyurulur:
“Biz insana, anne ve babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu…”
Anneler, sabrın, fedakârlığın ve karşılıksız sevginin ete kemiğe bürünmüş halidir. Bir çocuk acıktığında karnını doyuran, üşüdüğünde üstünü örten, düştüğünde sarıp sarmalayan ilk limandır anne. Sevgisi şartsız, duası sınırsızdır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir sahabenin “Kime iyilik yapayım ya Resûlallah?” sorusuna üç kez arka arkaya şu cevabı vermiştir:
“Annene.”
• “Sonra kime?”
“Annene.”
• “Sonra kime?”
“Annene.”
• “Sonra?”
“Sonra babana.”
(Buhârî, Edeb 2)
Bu hadis, annenin İslam’daki yerini açıkça ortaya koyar. O yalnızca bir insan değil, cennetin kapısına giden bir sebep, kulun Allah’a yakınlaşmasında bir vesiledir.
Efendimiz (s.a.v) yine şöyle buyurur:
“Cennet annelerin ayakları altındadır.”
(Nesâî, Cihad 6)
Bu hadis, annenin gönlünü hoş tutmanın, ona hizmet etmenin ne kadar yüce bir değer olduğunu gösterir. Bu yüzden Anneler Günü sadece çiçek almak, mesaj atmak ya da bir hediye vermekle sınırlı kalmamalıdır. Gerçek Anneler Günü, annenin duasını almak, gönlünü hoş tutmak ve ona “İyi ki varsın” diyebilmektir.
Evet, annelerimizin hakkını bir günle ödeyemeyiz. Ama en azından bu günü farkındalık günü yapabiliriz. Gönlünü aldığımız bir anne, belki de bize dünyada huzuru, ahirette ise cenneti kazandıracak olan vesile olur.
Unutmayalım:
Bir annenin duası, kul ile Allah arasındaki perdeleri aralayacak kadar güçlüdür ve
Cennete açılan kapıdan geçmenin adıdır “anne.”