Tarihte “Bevvâl-ı Çeh-i Zemzem” diye anılan, “Zemzem kuyusuna işeyen” adamdan söz edilir.
Rivayete göre, Arabistan’da bir çoban, ilmiyle, savaşlarıyla, şiirleriyle, hizmetleriyle vs. ünlü olanlara gıpta eder, aşağılık kompleksiyle, onlar gibi adı anılan, tanınmış biri olmak istermiş. Gel gör ki çobanın, koyun gütmekten başka bir becerisi, hiçbir yeteneği yokmuş. Herkes tarafından tanınmak için denemedik yol bırakmıyor, ancak yine de ünlü olamıyormuş.
Nihayet aklına “parlak” bir fikir gelmiş. Bir Hac mevsiminde, Kâbe’nin en kalabalık olduğu bir zamanda, herkesin gözü önünde Zemzem kuyusuna işemiş. İşte bu davranışı herkesçe tanınmasına yetmiş, arzuladığı üne kavuşmuş. Artık nereye giderse gitsin, onu gören herkes parmakla işaret ediyor, “bevval-i çeh-i zemzem / zemzem kuyusuna işeyen adam“ diye birbirlerine gösteriyormuş. Zavallı adam da, kendisine lânet de etseler, şöhretin hazzıyla dünyasını tatmin ediyormuş.
O kadar ünlü olmuş ki, bakın biz hâlâ, yüzyıllar sonrasında bile ondan söz ediyoruz. Ama önemli bir ayrıntıyla birlikte: Adını kimse hatırlamıyor; sadece yaptığı melânetle anılıyor!
Günümüzde de çok sayıda “Zemzem Kuyusuna İşeyen” adam/kadın gibi şahıslar var. Bunların aslında hiçbir önemli niteliği yoktur, ancak adı anılan biri olmak için her türlü boyaya girerler, her türlü pisliğin üzerine yatarlar. Onlar için hiçbir erdem yoktur, hiçbir değere önem vermezler. Yeter ki parmakla gösterin, onlardan söz edin, ekranlara, gazete sayfalarına falan taşıyın da nasıl taşırsanız taşıyın. Onlar için tek önemli şey şöhrettir.
Son günlerde sosyal medyada, yarı çıplak bir kadının, ayakkabılarıyla girdiği bir mescitte, ahlaksızca poz verdiği bir fotoğraf dolaşıyor. Yeteneksiz, çapsız biri olduğu için kimsenin pek tanımadığı bu kadın, Türkiye’nin gündeminde yer almak, adından söz ettirmek için, böyle iğrenç bir yol bulmuş.
Medeni bir insan, inanmadığı bir dinin mabedine de girse, o dinin mensuplarına olan saygısından dolayı hareketlerine dikkat eder. O mabedin kurallarına uyar, uymayacaksa hiç girmez. Dini inançları ve ibadethaneleri aşağılamak birçok ülkenin kanunlarına göre suçtur. İtalya Ceza Kanunu’nun 724.maddesi, İsviçre Ceza Kanunu’nun 261.maddesi, Türk Ceza Kanunu’nun 216/3.maddesi bu tür fiilleri cezalandırır. Örneğin TCK 216/3.maddesinde “Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” denilmektedir.
Bu ahlaksız kadın hakkında Cumhuriyet Savcılığı harekete geçmiş ve soruşturma açmıştır. İfadesi alınan kadın “Fotoğraf çektirdiği mekanın cami/mescit olduğunu bilmediğini” söylemiş. Özrü kabahatinden büyük bu ifade ile ne savcıları ne hakimleri ne de kamuoyunu ikna etmesi mümkün değildir. Fotoğrafı bile bile mescitte çektirdiği, sonra sosyal medya sayfasında paylaştığı, tepkiler gelince, daha doğrusu adından söz edilip, şöhret olunca fotoğrafı sildiği anlaşılmaktadır. Elbette hakkında gereken ceza verilecektir.
Bu kadının adı da cismi de resmi de unutulup gidecektir ama yaptığı ahlaksızlık, rezillik unutulmayacak, yalancı şöhreti bu manada devam edecektir.