“Kur’an’a Tekme Atma”nın Cezai Sorumluluğu

Ahmet Yılmaz

Ülkemizde İslam’a ve İslamî değerlere hakaret ve tezyif eden kişiler hakkında maalesef gerekli ve yeterli cezai yaptırımlar yapılmadığı için, sanki dini değerleri aşağılamak serbestmiş zannedilmekte, bir takım kendini bilmezler, ağızlarından köpükler saçarak hakaret, sövme eylemlerini gerçekleştirmektedir.

En son Antalya’nın Serik ilçesinde, lise öğrencilerinin Kur’an-ı Kerim’e tekme atma eylemi kamuoyunda infiale sebebiyet vermiştir. Suçu işleyenlerin manevi cezalarının ne olacağı hakkındaki yorumu ilahiyatçılara bırakarak, Türk Ceza Kanunu’nda bu suçun nasıl düzenlendiğini ve cezasının ne olduğunu açıklamaya çalışalım:

Din, inanç ve vicdan özgürlüğü kişilere tanınmış temel hak ve hürriyetlerden olup, gerek ulusal gerek uluslararası normlarda açıkça düzenlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 9’uncu maddesinde; “Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir; bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, kamuya açık veya kapalı ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini ve ya inancını açıklama özgürlüğünü de içerir.”

Din ve vicdan hürriyeti Anayasa’nın 24’üncü maddesinde; “Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. 14’üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir. Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz” denilmiştir.

Görüldüğü gibi, gerek AİHS, gerek 1982 Anayasasında kişilerin din ve vicdan hürriyetinden bahsedilmiş, herkesin bir diğerinin inancına saygılı olması gerektiğine işaret edilmiştir. Buna göre, kişiler inanç özgürlüğüne sahip olmakla birlikte, bunu yerine getirirken farklı inanç sistemini benimseyenlere de saygı göstermek zorundadır.

5237 sayılı TCK’nun 216. maddesinin 3’üncü fıkrasında Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” denilmektedir.

Maddede geçen ifadeleri tek tek ele alıp inceleyecek olursak;

Bu suçun mağduru, benimsediği dini değerleri aşağılanan halk kesimidir. Kur’an-ı Kerim’in tekmelendiğini gören veya duyan bir kişi, bu eylem nedeniyle Kur’an’a hakaret edildiğini, dini duygularının incitildiğini düşünüyorsa, o kişi bu suçun mağdurudur.

Dini değerlerin neler olduğunu tek tek saymak zordur. Daha önceki TCK’da dini değerlerin neler olduğu hakkında örneklemeler yapılmıştı. Buna göre; “Allah, dinler, dinlerin peygamberleri ve kutsal kitapları” dini değerlere örnek olarak belirtilmişken, mevcut TCK’nun 216. maddesinin 3. fıkrasında herhangi bir örnekleme ve sınırlamaya gidilmeden “dini değerler” ibaresi kullanılmıştır.

Dini değerler ise, inanç sistemi, dini büyükler, ibadet yeri ve ibadet şekilleri gibi o inanışı temsil eden ve inananlarca dini kıymet atfedilen her türlü şey anlaşılmalıdır. Örneğin, Müslümanlar için namaz kılmak, kurban bayramında kurban kesmek, Kur’an okumak… Cami (İbadethaneler), türbe, Kur’an-ı Kerim, Hadis Kitapları, Tefsir Kitapları, Kıble, Kabe… dini değerler arasındadır. (Bu arada Kabe’nin üzerine Atatürk’ün oturtulduğu resimleri paylaşan kişi de Kabe’ye hakaret ettiği için TCK 216.madde gereği cezalandırılması için soruşturma açılması gerekirken, 5816 sayılı kanuna muhalefetten yani Atatürk’e hakaretten soruşturma açıldı. Bu soruşturmanın kendisi dahi dini değerlere hakarettir.)

Suçun oluşması için aranan bir diğer şart ise, “aleniyet”dir. Kalabalık sayıda eşhasın aşağılamaya muttali olmalarını mümkün kılan, herhangi elverişli bir vasıtanın kullanılması halinde aleniyet şartı gerçekleşmiş sayılır. Yani Kur’an’ı tekmeleme eylemi, okulun sınıfında, bir iki kişi arasında işlenmiş olsaydı, aleniyet şartı gerçekleşmediği için suç oluşmayacaktı. (Allah’ın ve meleklerin görüyor olması manevi mes’uliyet açısından çok önemli tabi) Ama sınıfta işlenen fiilin, kameraya alınarak, sosyal medyada paylaşılması ile suç aleni hale gelmiştir.

TCK’nun 218. maddesinde; “… suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranına kadar artırılır denilmektedir. TCK’nun 6.maddesinin 1-g bendine göre, “basın ve yayın yolu ile deyiminden; her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınlar” anlaşılmaktadır. Basın, radyo ve televizyon, sinema filmleri, CD’ler, plaklar, ses bantları ve özellikle internet, günümüzde kullanılan kitle iletişim araçları arasında yer almaktadır

Dini değerlere hakaret eden kişinin açıklamalarını basın ve yayın mensuplarının aktarmaları basının haber verme hakkı çerçevesinde değerlendirileceğinden suç teşkil etmez. Ancak basın mensubu, failin eylemini kabullenmiş bir şekilde, yapılan hakaret içerikli söz veya fiili destekler şekilde aktarmış ise, onun da suçun faili olarak cezai sorumluluğu vardır.

Failin eyleminin “aşağılama” olup olmadığının tespitinde toplumun algısı, dini değerleri aşağılanan halk kesiminin tahammül seviyesi göz önünde bulundurulmalıdır. Kur’an’ın tekmelenmesi, Müslümanlar özellikle de bizim toplumumuz için savaş sebebidir. Bu millet mukaddesatına el uzatanları hiçbir zaman affetmemiştir.

Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri bilerek ve isteyerek, alenen aşağılayan herkes bu suçun “faili”dir. Bu yazının konusunu teşkil eden Kur’anı tekmeleme fiilinde, fail tekmelediği kitabın Kur’an-ı Kerim olduğunu bilmediğini ya da Kur’an-ı Kerim’in mukaddes bir kitap olduğunu bilmediğini ileri sürer ve gerçekten bilmediğini ispatlarsa ceza almaktan kurtulabilir. Ancak, olaya ilişkin video incelendiğinde söylenen sözlerden, yere düşen kitabın yakınlaştırılarak kayda alınmasından anlaşılacağı üzere, fiil bilerek ve isteyerek yapılmıştır.

Bu suç iştirak bakımından özellik göstermez. İştirakin her şeklinin gerçekleşmesi mümkündür. Örneğin, Kur’an’ı tekmeleme fiilinde, Kur’anı havaya atan, Kur’ana tekme atan, bu fiili kameraya alan ve varsa alkışlayanların her biri yardım eden ve azmettiren olarak suçtan sorumludur.

Bu tür esef verici hadiselerin tekrar yaşanmaması adına öncelikle hızlı bir şekilde faillerin cezalandırılması gerekmektedir. Sonra da toplumun ve gençlerin mukaddesata hayasızca saldırmasının önünü almak için eğitim müfredatının tekrar gözden geçirilmesi, bu tür eylemleri hoş gösteren dizilerin engellenmesi, sosyal medyanın acilen denetim altına alınması elzemdir.

Cevaplanmasını istediğiniz sorular için:
Arb. Av. Ahmet YILMAZ
avukatahmett@hotmail.com

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.