Anayasa’nın 24.maddesi Din ve Vicdan Özgürlüğü’nü düzenler. İlgili madde şu şekildedir:
“Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. 14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir.”
-İbadet hürriyeti de dahil bütün hak ve hürriyetlere sınırlama getiren 14.madde; hak ve hürriyetlerden hiçbirinin, bölücülüğe alet olmaması, demokrasi ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlamaması gerektiğini düzenler. Dolayısıyla, yazımızın konusunu teşkil eden, Müslüman’ın ibadetinin, Anayasanın 14.maddesine aykırılığı söz konusu değildir.–
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9. maddesi ise şöyledir:
“1. Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir; bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, kamuya açık veya özel ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü de içerir”
Anayasada ve Uluslararası sözleşmelerde, Dini İnanca sahip olma hakkı korunduğu gibi, inancın dışavurumu, fiile dönüşmesi, hayata yansımasını ifade eden, ibadet etmek de Anayasanın güvencesi altındadır.
Cuma Suresi 9. Ayette “Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrıldığınızda, her türlü dünyevî alışverişi bırakıp Allah'ı anmaya, yani hutbeyi dinleyip namazı kılmaya koşun. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.” fermanıyla, Müslümanlara Cuma Namazı farz kılınmıştır.
Cuma Namazını diğer beş vakit namazdan ayıran en önemli fark, bu namazın vaktinde ve cemaatle kılınması gerekliliğidir. Diğer namazlar, tek başına ve vakti çıkmamak kaydıyla istendiği zaman kılınabilmesine rağmen, Cuma Namazının özel bir yeri vardır. Ayrıca Cuma Namazının kazası da mümkün değildir.
Anayasanın ibadet hürriyetini teminat altına almış olması, Cuma Namazı ibadetinin her Müslümana farz olması birlikte değerlendirildiğinde, uygulamada bir takım sıkıntıların olduğu anlaşılmaktadır.
İşyerlerinde ve devlet dairelerinde genellikle öğle arası 12:30 – 13:30 arasındadır. Öğle arası genellikle yemek ve sair ihtiyaçların karşılanması içindir. Ancak Cuma günleri bu 1 saatlik süre; yemek, diğer ihtiyaçların karşılanması ile birlikte Cuma Namazını kılmak için yeterli değildir. Bir de namaz vaktinin sürekli değiştiğini göz önünde bulundurursak, bazen öğle arasının bittiği saatte, Cuma Namazının vakti giriyor.
Her ne kadar devlet dairelerinde Cuma günleri müsamaha gösterilse de özel sektörde çalışanlar, ibadet etmek veya yemek yemek arasında tercih yapmak zorunda kalmaktadır. Ayrıca mevcut iktidar, insanların ibadet etmelerine daha müsamahakar olduğu için, resmi kurumlarda sorun yaşanmasa da iktidarın değişmesi halinde, bu hoşgörü ortamı da değişebilir. Öyleyse bu Anayasal hürriyetin, sağlam bir zemine oturtulması gerekir.
Bununla ilgili yapılması gereken köklü çözüm, Cuma gününün resmi tatil olmasıdır. Ancak bunun gerçekleşmesi şimdilik pek mümkün gözükmüyor. O zaman öğle aralarının, Cuma Namazı dikkate alınarak ayarlanması veya Cuma Namazını kılan personelin özel izinli sayılması gerekmektedir. Aksi halde işe yetişmek için Cuma Namazını kılamayan kişinin ibadet özgürlüğü ihlal edilmiş olur ki, bu Anayasal bir suçtur.