İsrail’in uluslararası sularda gerçekleştirdiği bu eylem, sadece bir saldırı değil; insanlığın ortak vicdanına, hukuk düzenine ve barış umuduna indirilen ağır bir darbedir.
Gazze’ye gıda, ilaç ve oyuncak gibi yalnızca insani yardım taşıyan, üstelik onlarca farklı ülke vatandaşını barındıran Sumud (Umut) Filosu gemilerinin uluslararası sularda durdurulması, uluslararası deniz hukukunun ve savaş hukukunun apaçık çiğnenmesidir. Bu gemiler, hiçbir askerî amaç taşımadan, sadece insanlık adına yola çıkmışken böylesine hoyrat bir saldırıya uğramaları; İsrail’in hukuk tanımazlığının ve devletler arası düzeni hiçe sayan pervasızlığının en somut göstergesidir.
Saldırıyla birlikte, dünyanın dört bir yanından gelen vicdan sahibi aktivistler kaçırılmış, ailelerinden, ülkelerinden ve en önemlisi insanlığın ortak mücadelesinden koparılmıştır. Onların nerede tutulduğu, sağlık durumlarının ne olduğu bilinmemektedir. Bu durum, yalnızca uluslararası hukukun değil, en temel insan haklarının da acımasızca çiğnendiğini ortaya koymaktadır.
İsrail, bu eylemiyle adeta bütün dünya devletlerine “Ben hukukun üzerinde bir gücüm” mesajı vermektedir. Oysa hiçbir devlet, hiçbir güç, insanlığın vicdanının ve uluslararası hukukun üzerinde değildir. Bu saldırı, sadece Gazze’ye değil, aslında tüm insanlığa yapılmış bir meydan okumadır.
Bu vahim tablo karşısında sessiz kalmak, yalnızca zulmün güçlenmesine hizmet eder. Dünya devletleri, uluslararası kuruluşlar ve insan hakları örgütleri, bu alçakça saldırıyı en ağır ifadelerle kınamakla kalmamalı; somut ve caydırıcı adımlar atmalıdır. Aksi hâlde uluslararası hukuk, sadece kâğıt üzerinde kalan bir metin olmaktan öteye geçemez.
Sumud Filosu’nun önü kesilmiş olabilir, ama taşıdığı umut asla kesilemez. Gıda, ilaç ve bir çocuğun eline ulaşacak küçücük bir oyuncak bile, tanklardan ve füzelerden daha güçlüdür. İsrail’in bu insanlık dışı saldırısı, tarihe kara bir leke olarak kazınacak; insanlığın vicdanı ise mutlaka bu karanlığı yırtacak bir SES bulacaktır.